Münir AKTOLGA
-Bu çalışmayı özünü hiç değiştirmeden biraz kısaltıp güncelleştirerek on yıl sonra yeniden yayınlıyorum-
İÇİNDEKİLER:
KÜRESELLEŞME SÜRECİ VE KÜRESEL DEMOKRATİK DEVRİM DİYALEKTİĞİ... ...................................................... 5
„KÜRESEL DEMOKRATİK DEVRİM“, „GELİŞMEKTE OLAN ÜLKELER“ VE TÜRKİYE ............................................ 6
ANCAK, BU SÜREÇ GELDİ SONRA BİR NOKTAYA DAYANDI...................................................................................... 8
BUNDAN SONRA NASIL YOL ALACAĞIZ, NEREDE BULUNUYORUZ VE DAHA İLERİYE DOĞRU NASIL GİDECEĞİZ?. ..................................................................................................................................................................... 9
EĞİTİM, ÖĞRENMEK, ÖĞRETMEK NEDİR, BİLGİ ÜRETİMİ FAALİYETİ NEDİR?.. ....................................................... 9
PEKİ O ZAMAN NE YAPMALIYIZ?. ................................................................................................................................ 11
GÜCÜNÜ TARİHTEN VE COĞRAFYADAN ALAN „STRATEJİK OLARAK DERİN“ BİR ANLAYIŞI ŞU ANIN GERÇEKLİĞİYLE BAĞDAŞTIRACAK BİR ÇÖZÜM ÖNERİSİ ...................................................................................... 11
ÖNSÖZ:
„Bence, bugün Türkiye’nin karşısına çıkan sorunları aşarak içine girilen 20. Yüzyıl’a özgü dar boğazdan çıkabilmesinin yolu, çok açık ve net olarak;
1- YENİLENEBİLİR ENERJİ alanında bir seferberliğe girişmekten;
2- son on yılda küresel dinamiklerle kopan bağları onararak yeniden küresel süreçlere entegre hale gelebilmekten geçiyor…
En sonunda söyleyeceğimi en başta söyleyerek işe başlayayım da sonra kimse demesin ki, „ne yani kardeşim, o kadar sene “bağımsız Türkiye” diye bağırıp durdunuz (!) al işte sana “bağımsızlık” daha ne istiyorsun bak, AB’ye, Amerika’ya bile kafa tutar hale geldik!! Şurada ne güzel, “yerli-milli” söylemlerle ruhumuzu okşayıp duran bir “Reisimiz” ve onun etrafını saran “sağcı-solcu” -ama hepsi de “anti küreselci”- akıl hocaları varken, sen şimdi de tutmuş küresel dinamiklerle bağları onarmaktan ve küresel süreçlere entegre hale gelmekten bahsediyorsun! Bunun da ötesinde, bir yanda, “o küreselci dış güçler tarafından organize edildiği için”, bir türlü kontrol altına alınamayan enflasyon ve döviz kuru sorunumuz varken; eski Türkiye’ye özgü 20. Yüzyıl kalıntısı ‘Mahalle’ kavgaları sürüp giderken, böyle bir ortamda sen tutmuş, “yenilenebilir enerji konusunda seferberlik ilan etmekten” bahsediyorsun, ne alakası var“!!1
Evet, alakası var, hem de çok var!..
İsterseniz önce şu “yenilenebilir enerji” konusundan, bunun bizim için neden stratejik olarak çok önemli olduğundan başlayalım. Tabi sonra sıra küresel dinamiklerle ilişkilere gelecek…
Bakın, altını çiziyorum, “yenilenebilir enerji” konusunda -bunlar da önemli olmakla birlikte- sıradan teşvik politikalarından falan bahsetmiyorum ben, “seferberlik” bambaşka bir kavramdır!..
Ben bu konuyu, sadece “çevre sorunu” boyutlarıyla değil, bunun da ötesinde, “cari açık” sorunundan enflasyona ve büyümeye kadar Türkiye için "stratejik derinliği" olan bir konu olarak ele alıyorum! Bu nedenle, öyle şu an olduğu gibi basit teşvik tedbirleriyle falan yetinilemeyeceğinin altını çiziyorum! Faizsiz krediden, alan tahsis etmeye, alım garantisinden vergiden muafiyete kadar radikal tedbirlerle birlikte yürütülecek bir devlet ve sivil toplum projesinden bahsediyorum; bu alanda bir yatırım seferberliğine ihtiyaç olduğunu söylerken kollektif bir ayağa kalkıştan bahsediyorum! Köy köy, kasaba kasaba insiyatifler, kooperatifler kurmak gerektiğinden, “bu benim işimdir” diyerek insanların büyük bir motivasyonla böyle bir projeye sarılır hale getirilmesinden bahsediyorum! Bu konuda bütün sivil toplum kuruluşlarının devlet tarafından teşvik edilmesini, hiçbir insiyatifin başı boş bırakılmaması gerektiğini, hem kendi enerji ihtiyacını karşılaması, hem de her türlü tasarrufunu değerlendirmesi için devletin vatandaşa garanti vermesi gerektiğini söylüyorum! Yani, topyekün bir kalkışmadan, bu anlamda bir SEFERBERLİKTEN bahsediyorum! Ve diyorum ki, bakın o zaman neler oluyor bu ülkede!..
Eğer bugün Türkiye -“cari açık sorunu açısından- bir dar boğaza gelip dayandıysa, çabalayıp dursak da bir türlü „orta derecede gelişmiş bir ülke“ olma sınırının ötesine geçemiyorsak, bunun iki nedeni var…
Birincisi açık, her yıl yurt dışından ithal edilen enerjiye 60 milyar dolar civarında bir bedel ödemek zorunda olmamız.2 Bütün o “cari açık” sorunumuzun falan bir nedeni bu. “E peki ne yapacağız, nasıl kapatacağız bu açığı”? “Orta derecede gelişmiş ülke” olma konumunu nasıl yeneceğiz?..
İkinci nedene gelince; “tamam, büyümek istiyoruz” da, öyle sadece istemeyle olmuyor ki bu iş!.. İhraç ettiğimiz ürünlerin yurt dışı piyasalarda rekabet gücü kazanması için TL’nin değer kaybetmesinin yolunu açmakla olmuyor ki!! Olmuyor, çünkü büyük ölçüde ithal girdi işleyerek üretim yapan tarihsel olarak oluşmuş bir yapımız var bizim; ihracattan gelen döviz ithal girdiler için kullanılınca elimiz kolumuz bağlanıyor! Bütün bunlar yetmiyormuş gibi buna bir de “yerli-milli” kabadayılık yaparak yatırım için ülkeye gelen küresel sermayeyle ilişkileri bozmayı ekleyince işin içinden çıkamaz hale geliyoruz!..
Evet, neresinden bakarsanız bakın, büyümenin, gelişmenin yolu -bütün o ithal girdi işleyerek üretim yapabilmeye yönelik “yapısal sorunları” aşabilmenin yolu- son tahlilde “yeni bilgiler üretip piyasaya katma değeri yüksek mallar sürebilmekten” geçiyor? Bu açık!.. Ama bakın, işte tam bu noktada da başka bir sorun çıkıyor karşımıza!..
İki yüz yıldır antika kabuklarını kırarak “modernleşmeye çalışan” bir toplumuz biz. Daha yeni yeni tarihimizle, kültürümüzle yüzleşerek yolumuzu bulmaya çalışıyoruz.3 Böyle bir toplumun (henüz daha kültürel “Mahallelerden” oluşan bir yapı halinden toplum
haline gelememiş bir toplumun) öyle hemen birden bire yeni bilgiler üretebilmesi mümkün müdür? Bilgi üretmek demek, çevreden gelen enformasyonları o ana kadar sahip olduğumuz bilgi temelimizle değerlendirip işleyerek „bilgi“ adı verilen yeni ürünler ortaya çıkarabilmek demektir4. Peki hangi „bilgi temeliyle„ başaracağız biz bu işi?..
İki yüz yıldır bir arayış içinde olduğumuzu söyledik, bu arada Jöntürk kökenli pozitivist Devletçi toplum mühendisi atalarımız yeni “bilgi temelleri” kazandırmaya çalışmışlar bu topluma! Mübarek sanki kompüter bu, çıkar bir programı (“software”) koy onun yerine başkasını!! Bu nedenle, daha henüz doğru dürüst bir eğitim sistemimiz bile yok bizim! En önemlisi de, nasıl bir eğitim sistemine sahip olmamız gerektiğini bilmiyoruz! E, bu durumda nasıl yeni bilgiler üreterek katma değeri yüksek ürünler elde edeceğiz ki? Tamam, son tahlilde bu işin başka yolu yoktur, doğru, ama, kısa ve orta vadede ne yapacağız?..
İKİ SAPMA!..
İşte, tam bu noktada, „çaresizlik“ iki eğilimin, ideolojik kökenli iki sapmanın ortaya çıkmasına neden oluyor…
Birincisi açık; „Devlete bağlı Devletçi bir kapitalizm yaratma“ sevdasıyla yola çıkan eski İttihatçı-Devletçi-„Beyaztürk“ statükonun, içe kapanmacı dünya görüşü: „Az tüketir ve üretirsek az ithal girdi kullanmış oluruz!!5 Bu durumda, doğal olarak enerjiyi de daha az harcamış olacağımız için, ortada ne ‚cari açık‘ sorunu kalır ne de enflasyon“!!
Bunların bütün söylediklerinin, yazıp çizdiklerinin özü esası -varacağı yer- budur!! Türkiye’de „sol“ muhalefet diye boy gösterenlerin de „kapitalizm düşmanlığı“ adına sahip çıktıkları bu politika antika Devletçi paradigmanın günümüzdeki uzantısından başka bir şey değildir!6 Üretici güçlerin gelişmesi anlamına gelen her türlü yeniliğe ve büyüme politikasına karşı çıkan, bütün sorunların kaynağının daha çok üretme ve büyüme hırsı olduğuna inanan bu gerici muhalefete göre en kestirme yol, daha azla yetinmeyi öğrenmektir!! Bu dünya görüşünün varacağı yer budur!!
Mantık açık: „Büyümek, daha çok üretip tüketmek anlamına geliyor; ancak, bizim büyük oranda ithal girdi işleyerek üretime yönelik bir ekonomik yapımız olduğu için, üretimi ve ihracatı teşvik amacıyla izlenen politikalar bir işe yaramıyor; çünkü, ihracattan gelen döviz ithal girdi alımına ve gene dışardan ithal edilen enerjiye gidiyor. Bu nedenle, oturalım oturduğumuz yerde ve öyle büyüme rüyaları falan görmeyelim!! Bakın, Menderes’in de, Demirel’in de, Özal’ın da başını yakan bu türden bizim bünyemize uymayan rüyalar görmüş olmalarıydı“!!.
Bu içe kapanmacı 20. Yy. kalıntısı ideolojik „Beyaztürk“ ekonomi politika anlayışının içinde yapısal sorunları çözmek için küresel sermaye ile ilişkileri geliştirmek, küresel üretim zincirlerine entegre olmak falan yoktur! Daha çok üretmek için daha çok ithal girdiye ihtiyacımızın olacağını, bu arada daha çok enerji ithal etmek zorunda kalacağımızı, bunun da
„cari açığı“ ve enflasyonu arttıracağını görüyorlar ama, 20. Yy’dan bize miras kalan bu yapısal sorunları nasıl çözeriz diye çare aramak yerine, „bakın eskiden hiç böyle problemler yoktu“ diyerek „eski güzel-Beyaz günlerin“ hayaliyle yaşamayı kitlelere paradigmal bir çözüm olarak öneriyorlar!.. (Sonra da oturup, „seçimleri neden hep biz kaybediyoruz“ diye ağlayarak halkı suçlamaya kalkıyorlar, kendilerini böyle teselli ediyorlar!..)
İkinci ise, iktidara gelişlerinden sonraki ilk on yılın sonlarına doğru „yerli milli ve de İslamcı“ yeni bir ideoloji yaratma“ sevdasına kapılarak AK Parti’nin içinde filizlenmeye başlayan ve giderekten onu bambaşka bir yola sokan yeni tipten Devletçi-milliyetçi-dinci-„anti küreselci“ „Siyahtürk“ akımdır!..
Bunlar da, „Beyaztürk“ Devletçi dünya görüşüne karşı çıkarlarken, işi abartarak, adım adım sorunu bambaşka bir uç noktaya götürdüler! Tek çözüm yolunun „emperyal-genleşmeci“ bir politika izleyerek Osmanlı’nın mirasına -mülküne- sahip çıkmaktan geçtiğini söyleyen bu çevreler, gözlerini Ortadoğu’daki petrol ve doğal gaz kaynaklarına dikerek, „buralar zaten bize aitti, zorla elimizden almışlardı“ demeye başladılar!! Bunlar, açık açık, “1. Dünya Savaşı henüz daha sona ermemiştir, açılan parantezi kapatacağız” diyerek “küreselleşme ve Batı düşmanlığı” üzerine kurulu 20. Yy. kalıntısı bir “antiemperyalizm” anlayışıyla, amaçlarının Osmanlı’yı küllerinden yeniden yaratmak olduğunu söylüyorlardı!..7 Öyle ki, bir süre sonra sahneye, bu kadarla da yetinmeyen, bütün bu gerici hayalleri “Batı kökenli mevcut ideolojilere alternatif yeni tipten İslamcı-milliyetçi bir ideoloji yaratma” hedefiyle bütünleştiren “Siyahtürk” ideologlar çıkmaya başladı…
Bu “Siyahtürk” milliyetçi-Devletçi yayılmacı politikaları sakın küçümsemeyelim; en az birinciler kadar tehlikeli bir sapmadır bu da! Üstelik bunlar, işin içine dini de karıştırarak Devletçi-milliyetçi ideolojiye popülist dinci bir halka da ekledikleri için olayın boyutları daha da vahim hale gelmiştir!..8
Şu ana kadar yapılan açıklamalarla problemi ortaya koymaya ve çözüm yolunun ne olduğu konusunun altını çizmeye çalıştık. Peki hepsi bu kadar mı?..
Hayır!.. Hayır, çünkü artık nasıl bir dünyada yaşadığımız gerçeğini göremeden, nereden bakarsanız bakın küreselleşen bir dünyada küresel süreçlere entegre olmayı hedef alan paradigmal bir strateji ve siyaset geliştiremeden atılacak bütün adımlar ayakları yere basmayan temelsiz adımlar olarak kalacaktır…
***
[1] Bir metafor olarak kullanılan “Beyaz-Siyah Türk” kavramlarını daha önce birçok kez açıklamıştım! Tarihsel toplumsal yapısal bir özelliğimiz olan “Merkez-Çevre” tanımından yola çıkılarak, II.Mahmut’tan bu yana kendilerini Devletin yeni temsilcileri “Batıcılar” olarak gören İttihatçılar “Beyaztürkler” olarak tanımlanırken, kökeni Osmanlı’nın Reaya’sına kadar uzanan “Çevre” unsurları da sistemin ezilenleri anlamında “Siyahtürkler” olarak ifade ediliyor. Ama tabi sonra süreç içinde “Çevre’nin” Merkezi-Devleti ele geçirmesine paralel olarak o eski “ezilen-Siyahlar” da yeni Devletçi egemenler haline geldiler!!
[1] Kapitalizm öncesi antika topluma özgü “Riba” ile modern bankacılık sisteminin bir enstrümanı olan faizi bir ve aynı şey olarak gören, buradan yola çıkarak “faiz sebep enflasyon sonuçtur” sonucunu varan, “Türk modeli heterodoks epistemolojik” buluşların ülkeyi getirdiği yeri görüyoruz!..
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları




























































































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023