Münir AKTOLGA
BUNDAN SONRA NASIL YOL ALACAĞIZ, NEREDE BULUNUYORUZ VE DAHA İLERİYE DOĞRU NASIL GİDECEĞİZ?.
Bu çalışmanın kapsamı içinde şu anki konumuz, bugün itibariyle, Türkiye’nin süreç içinde geldiği yerle ilgilidir; tabi, buna bağlı olarak bir de, bundan sonra daha ileriye doğru nasıl gidebileceğimiz sorusuna cevap arıyoruz. Bu açıdan, buraya kadar yapılan açıklamalar aslında bir tür hatırlatma niteliğinde. Bunları yapmak zorundaydık, çünkü, süreç içinde şu an nerede bulunduğumuzu kavramadan, “orta derecede gelişmiş bir ülke” olarak bundan sonra “daha ileriye doğru nasıl gideceğimizi” belirlemenin de mümkün olamayacağı kanısındayım...
İsterseniz önce bir durum tesbiti yapalım ve “NEREDE BULUNUYORUZ”, sorusunu cevaplarken içinde bulunduğumuz bu noktanın neden süreç içinde bir dönüm noktası -bir yol ayrımı- olduğunun altını çizelim:
Küreselleşme sürecinin müthiş bir hızla geliştiği bugünün rekabete açık dünyasında dünya pazarlarında yer tutabilmenin, büyümenin, gelişmenin yolunun artık daha fazla üreterek ürettiklerini satabilmekten geçtiğini söylemiştik. Sonra da, “peki bu nasıl yapılacaktı” diye sorarak; “daha iyi kalitede malları, daha ucuza ve hızlı bir şekilde üreterek” cevabını vermiştik!
Tamam, ama hepsi bu kadar değil ki!..
Eğer bu kadarla kalırsanız, sistem içindeki konumunuza bağlı olarak bu size bir süre için yeterli olabilir. Yani, mevcut potansiyellere dayanarak (şimdiye kadar üretilmiş olan bilgilere, tekniğe dayanarak) maliyetlerin düşük olmasından yararlanıp bir süre belirli bir çizgide kalarak ilerleyebilirsiniz. Ancak sonra öyle bir noktaya gelinir ki, böyle devam ettiğiniz taktirde rakiplerinize göre daha geride kalmaya başlarsınız! Çünkü, bu sürecin -üretim faaliyetinin- sınırı yoktur; daha iyi kalitede, daha ucuza üretebilmenin yolu sürekli yeni bilgiler üretebilmeyle bağlantılıdır. Bilgi toplumuna giden yolda, bilgi üretimi sürecine paralel olarak gelişen yeni teknikler sayesinde her geçen gün biraz daha fazla bilginin sermayenin yerini almaya başladığı bir yola girilmiştir...
EĞİTİM, ÖĞRENMEK, ÖĞRETMEK NEDİR, BİLGİ ÜRETİMİ FAALİYETİ NEDİR?..
“Öğrenmek nedir” sorusuna daha önce şöyle cevap vermişiz[1]:
„Öğrenmek bilgi üretimi sürecidir; hammadde olarak dışardan alınan enformasyonların sistemin içinde daha önceden sahip olunan bilgilerle işlenerek bilgi adı verilen yeni ürünlerin üretilmesi, sonra da, üretilen bu ürünlerin-bilgilerin eski bilgi hazinesinin üzerine ilâve edilerek muhafaza edilmesi, daha sonraki bilgi üretimi süreçlerinde kullanılması olayıdır”!
Dikkat ederseniz, bilgi üretimi olayı da aynen bir fabrikada diğer ürünlerin üretiminde olduğu gibi iki aşamadan oluşuyor. Önce, dışardan -çevreden- hammadde olarak belirli enformas- yonlar alınıyor, sonra da bunlar beyinde daha önceden sahip olunan bilgilerle işlenip değerlendirilerek ürün haline getiriliyor. Yani, “bilgi” denilen şey bir nihai üründür. Öyle dışardan alıp hap gibi yutarak “sahip olunacak” bir şey değildir![2] Bu türden “öğrenmenin” adına “ezber” deniyor!.. ”Benim oğlum bina okur, döner döner gene okur” hesabı, bu şekilde bütün o ansiklopedileri yutsanız da gene “bilgi” üretmiş olmuyorsunuz!!.
İşte, ülkemiz söz konusu olunca bizde meselenin can alıcı noktası burasıdır. Bizim sahip olduğumuz eğitim sistemi (pozitivist eğitim sistemi) başkaları tarafından daha önceden üretilmiş olunan bilgileri hazır lokmalar gibi alıp yutmaya, yani ezbere dayanır. Halbuki, bu şekilde “sahip olunan bilgiler” bizim için sadece “enformasyonlardır”. Bilgi, dışardan alınan bu hammaddeleri işleyip değerlendirerek üretilen, üretilmesi gereken üründür. Bu işleme, değerlendirme olayına günlük yaşamda biz “analitik düşünme” deriz…
Kısacası bilgi, öyle hiç düşünmeden alınıp sahip olunabilecek bir şey değildir!!. Yani öyle, “al, ezberle ve bilgi sahibi ol” diye bir şey yoktur! İşin doğrusu, “al, onları daha önceden sahip olduğun bilgilerle değerlendir, yani bunların üzerinde düşün ve yeni bilgiler üret” olmalıdır. Tabi, pozitivist felsefenin özünde analitik düşünme, düşünerek yeni bilgiler üretme diye bir şeye yer olmadığı için, bütün bu söylenilenler pozitivist toplum mühendisleri açısından anlamsız şeyler olacaktır!!.
Öyle bir eğitim sistemimiz var ki bizim, adeta bir torna makinası mübarek; daha başka bir deyişle tam bir robot -“yeni tipten devşirme insan”- yetiştirme mekanizması! Ve biz daha, bilgi nedir, enformasyon nedir, bilgi üretimi mekanizması olarak öğrenmek nedir gibi kavramları bile doğru kullanamıyoruz. Çünkü, bu işi başından organize edenler öyle istemişler. Demişler ki, “Batılı ülkeler nasıl olsa bu olayı -bilgi üretme olayını- çözmüşler ve yeni bilgiler üretip duruyorlar. Bu noktadan sonra bize düşen artık bunları alarak o bilgilere sahip olmaktır”!!. Tabi, bu durumda, eğitim sisteminizi de bu anlayışa göre kurmuşsunuz!! Bu nedenle, önce bu işleyişin değişmesi lazım. Yoksa, bu ezberci-pozitivist “eğitim” mekanizması devam ettiği sürece, siz istediğiniz kadar “bütçeden eğitime ayrılan payı” arttırın farketmez, daha çok ezberci insan yetiştirmiş olursunuz o kadar!!..
Öğrenme olayını tanımlarken “dışardan alınan enformasyonların daha önceden sahip olunan bilgilerle -bilgi temeliyle- işlenmesinden, değerlendirmesinden bahsediyoruz. Peki, nedir o “daha önceden sahip olunan bilgiler”, yani “bilgi temeli”?
Günlük yaşamda “bilgi” deyip geçiveriyoruz, ama olay o kadar basit değildir aslında. Çünkü, iki çeşit bilgi vardır. Birincisi, doğduğumuz andan itibaren annemizden babamızdan, en yakın çevremizden bilinç dışı bir öğrenme süreciyle öğrenerek sahip olmaya başladığımız yaşam bilgilerimizdir. Biz bunlara pratikte “kültür” adını veririz. İkincisi ise, daha sonra bu temel üzerine “bilişsel bir çabayla” öğrenerek ilave ettiğimiz bilişsel bilgiler. Bu iki bilgi türü birbirinden ayrılamaz. Bunlar bir binanın temeli ve onun üzerine inşa edilen üst katlarına benzer.
Peki biz ne yapmışız; bu ülkede “batılılaşma” adı altında son iki yüz yılda yaşanılanlara bir bakın, nedir bütün bunların anlamı?..
Sen tutuyorsun, insanların o ana kadar sahip oldukları bilgi temellerini, “bunların hepsi çağ dışıdır” diyerekten kaldırıp atarak -adeta bir robotun hafızasındaki eski programı çıkararak ona yeni bir program yükler gibi- insanların kafalarına başka bir bilgi temelini sokmaya çalışıyorsun! Bunun adı da “çağdaşlaşma”, “yeni insan yetiştirme” işlemi oluyor!! İşte, bugün Türkiye’deki “eğitim sistemi” budur!. Bu nedenle, bizim önce bu pozitivist kültür ihtilali olayını, halâ dönmekte olan o çarkı devre dışı bırakabilmemiz gerekiyor…
Peki bunu nasıl yapacağız? Sil baştan, bu sefer de şu son iki yüz yılda yapılanları toptan inkar edip “eskiye dönerek, onun yerine geleneksel “islami bir eğitim” sistemini oturtarak mı”!? Hayır tabi, bu da değil! Yaşanılan yaşanılmıştır bir kere, isteseniz de bunu inkar edemezsiniz. Bu nedenle, elde olana sahip çıkarak, onu kendimize ait olanın özüyle birleştirip yeni bir sentez üretebilmektir yapmamız gereken.[3] İşte benim bütün çalışmalarımın özü bundan ibarettiir! Yoksa, öyle yüzeysel tedbirlerle “islami nesiller yetiştirerek” falan bir yere varmak mümkün olamaz!!. Daha önceki “Kemalist nesiller yetiştireceğizi” tersine çevirerek aynı mekanizmayı başka türlü inşa etmiş olursunuz o kadar!! Hem sonra bakın bazıları da çaktırmadan “islami-paralelci-altın nesiller” falan yetiştirmeye kalkmışlar bu arada!! O kadar çok biyolojik robot var ki bu ülkede, yeter artık!!
PEKİ O ZAMAN NE YAPMALIYIZ?.
Evet, nerede bulunduğumuz açık! Kim ne derse desin, eskiden olduğu gibi yola devam edemeyiz artık. 20. Yüzyıl kalıntısı yöntemlerle, çok gerilerde kalan eskimiş bir paradigmayla bu gemiyi yürütmek mümkün değildir. Öyle, ayakları yere basmayan, dünden bugüne uzanmaya çalışırken bir türlü bugünün gerçekleriyle buluşamayan, bir ucu ideolojik sapmalara açık politikalarla yeni Türkiye falan inşa edilemez…
Bakın, hep altını çizme ihtiyacını hissediyorum, 21.Yüzyıl‘da yaşıyoruz artık, uyanalım! „Misak-ı milli“, „eski Osmanlı hinterlandına sahip çıkmak“ falan deyip duruyoruz!!. Bu türden paradigmal bir politikanın „tarihin derinliklerinden gelen“ gerekçelerini arayıp duruyoruz, nedir bizim derdimiz Allah aşkına? İslam ükeleriyle, Orta Doğu’yla olan ekonomik, ticari ilişkileri geliştirmekse mesele tamam, ama, bu durumda rahat olmamız gerekir. Ortak kültür, aynı dine sahip olmanın verdiği ortak değerler zaten bellidir. Yapılacak iş, son yüz yılda örülen duvarları aşmak, aradaki yabancılaşmayı ortadan kaldırmaktır. Ama yok eğer bunlar bahane ise, mesele bunun ötesinde „Osmanlı kardeşliğini“ falan bahane ederek yeni bir „paylaşım savaşının“ içine girmekse, o zaman işin rengi değişiyor!..
Açık konuşalım demiştik! Hiç kimse boşuna heveslenmesin, „yeni bir paylaşım savaşından“ medet ummak hikayedir artık!. Bu türden çabaların astarı yüzünden pahalıya oturur, oturuyor da zaten! Ha, Kürt ve Arap petrolünün Türkiye üzerinden Avrupa’ya satılması falan başkadır. Normal bir ticari ortaklıktır bu. Ancak, meseleyi bunun ötesine götürerek olayı „emperyal“ bir Türkiye’nin „genleşme“ faaliyeti olarak algılayıp Ortadoğu’ya bu gözle yaklaşmak apayrı bir olaydır! Bu durumda, olup bitenleri 20.Yüzyıl mantığıyla yeni bir „paylaşım mücadelesine“ indirgeriz ki, böyle bir anlayışın sonu felakettir! Türkiye’nin yükselişini „Kapitalizmin Gelişmesinin Eşit Oranda Olmaması Kanunu“ kapsamında değerlendirerek, olup bitenleri, bir zamanlar Almanya’nın yükselişi mantığıyla ele almaya çalışmak bütün bir süreci çıkmaza sokar. Bu nedenle, önce şu gerçeğin altını bir kere daha çizelim. Yeni bir „paylaşım savaşı“ peşinde olanlar, etrafında olup bitenleri bu gözle değerlendirenler yanılıyorlar. İşi bu noktaya indirgeyerek açıklamaya kalkmak, bu türden bir paradigma içinde çözüm yolları aramak daha başından meseleyi çıkmaza sokmaktır.
Unutun bunları unutun, sadece bu türden rüyaları değil, bütün o ideolojik çözüm yollarını da unutun. 21.Yüzyıl‘da bu türden ham hayallerle bir yere varılamaz artık! „Emperyal, tam bağımsız Türkiye“ imiş, „genleşecekmişiz“! Allah akıl versin diyelim, başka ne denir ki!..
GÜCÜNÜ TARİHTEN VE COĞRAFYADAN ALAN „STRATEJİK OLARAK DERİN“ BİR ANLAYIŞI ŞU ANIN GERÇEKLİĞİYLE BAĞDAŞTIRACAK BİR ÇÖZÜM ÖNERİSİ
Türkiye’nin gelişmesinin, ilerlemesinin yolunun, son tahlilde, „katma değeri“ yüksek mallar üretimine bağlı olduğunu, ama bu da yeni bilgiler üretebilme yeteneğiyle ilişkili olduğu için, yakın gelecekte işimizin biraz zor olacağını, çünkü ülkemizde halâ pozitivist bir eğitim sisteminin bulunduğunu ve henüz daha bunun yerine ne koyacağımızı bile bilmediğimizi söylemiştik! Bu yönde atılacak adımların ancak orta ve uzun vadeli olarak işe yarayacağının altını çizerek, „o zaman ne kalıyor geriye, ne yapacağız“ diye sormuştuk!..
Evet, geldik şimdi meselenin canalıcı noktasına! Tekrar yazının başına dönerek diyoruz ki; bugün, Türkiye’nin karşısına çıkan sorunları aşarak içine girilen dar boğazdan çıkabilmesi için önünde hemen atılması gereken iki adım var: Birincisi, YENİLENEBİLİR ENERJİ alanında bir seferberliğe girişmek!.. İkincisi ise, küresel sermaye çevreleriyle bozulan ilişkileri tamir ederek -son on yılı “sınama yanılma yoluyla” bir öğrenme süreci olarak kabul edip- yeni bir ruhla yolumuza devam etmek…
İşte, Türkiye için, geçmişi bugüne bağlayacak "stratejik olarak derin" düşüncelerin bugüne ilişkin bağlantı noktası budur! İşi hayallere ve ideolojik saplantılara, 20. Yüzyıl kalıntısı düşüncelere bırakmadan günümüzle bağlantılı hale getirebilmenin yolu budur!..
[1] “Öğrenmek Nedir, Neden Öğreniyoruz, Nasıl Öğreniyoruz”, http://www.aktolga.de/t6.pdf Bu çalışma daha sonra genişletilerek kitap olarak yayınlandı: https://www.aktolga.de/z5.pdf
[2] Dışardan alınanlar “enformasyonlardır”…
[3] Ne demek mi istiyorum, alın işte size “sentez”: https://www.aktolga.de/research_turk.html https://www.aktolga.de/z6.pdf .Bakın, bu topraklar demek ki o kadar da çorak değilmiş!..
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023