Münir AKTOLGA
Globalleşme sürecinde “sağ”,“sol”,“ilerici”,“gerici” nedir… Türkiye koşullarında yeni tip bir sol nedir, nasıl olmalıdır…(SON)
İÇİNDEKİLER
KÜRESEL MUHALEFETİN DOĞUŞU-BUGÜNÜ YARINA BAĞLAYAN YOLLAR..1
ESKİ ANLAMDA “SAĞ”-“SOL” KALMADI ARTIK!..3
SİSTEMİN KENDİ İÇİNDEKİ MUHALEFET, YA DA YENİ TİP BİR SOL ANLAYIŞI..4
NEREDEN BAŞLAMALI..7
NASIL YAPMALI-KÜRESEL BİR SOL HAREKETİN ÖRGÜTLENME İLKELERİ..8
MARKSİZM VE Bİ LGİ TOPLUMUNU YARATMANIN DİYALEKTİĞİ..8
DEVRİMİN ÖNCÜ GÜCÜ BİLGİ TOPLUMUNUN İNSANLARIDIR-BİLGİ ÜRETEN VE ÜRETTİĞİ BİLGİYE SAHİP ÇIKABİLEN İNSANLARDIR!.9
TÜRKİYE’DE “SAĞ” VE “SOL”, “İLERİCİ-GERİCİ” KAVRAMLARI..10
EVET, TÜRKİYE BUGÜN HALÂ BİR BURJUVA DEVRİMİ SÜRECİNİ YAŞIYOR..11
TÜRKİYE “SOL”UNUN DİYALEKTİĞİ..12
TÜRKİYE KOŞULLARINDA YENİ TİP BİR SOL NEDİR, NASIL OLMALIDIR..14
TÜRKİYE KOŞULLARINDA YENİ TİP BİR SOL NEDİR, NASIL OLMALIDIR..
Önce sosyalist sistem çöktü, buna bağlı olarak da tabi “kapitalist olmayan yoldan devrim yaparak sosyalizmi kurma teorileri!..Ama can çıkmayınca huy çıkmazmış, o “solculuk” halâ ayakta Türkiye’de!
Ben böyle hep “solculuk” deyip geçiveriyorum ama herhalde okuyucu anlıyordur ne demek istediğimi! Benim “solculuktan ” kastım Devletçiliktir-İttihatçılıktır. İşçi sınıfı hareketini Os-manlı artığı Devletin kuyruğuna takmaktır. İster Marksizm maskesi altında olsun, ister “sosyal demokrasi”, ya da “ulusalcılık”, farketmez, bunların hepsi aynı kapıya çıkar!. Bir ucu Devlette, diğer ucu TÜSİAD’da olan bir hastalıktır bu! Türkiye’de, adına “solculuk” denilen bir virüs vardır ki, bir girdimi insana bir daha kolay kolay çıkmaz! Ya çok kuvvetli bir bağışıklık sistemi gerekir onu yenmek için, ya da benim gibi bütün bir hayatını bu işe adamak!
Öyle zaman olur ki, herşeyin sahtesiyle birlikte varolduğu Türkiye’de neyin gerçek neyin sahte olduğunu ayırdedetmek bile çok zor hale gelir! Bu nedenle, bu ülkede siyasette kimin ne söylediği değil nerede durduğudur önemli olan. “Komünist” de olursun, “liberal” de, “sosyal demokrat” da..herkes herşey olabilir bu ülkede; ama bunlardan hangisinin gerçek hangisinin Devlet patentli sahte olduğunu anlamanın tek ölçüsü bu düşüncelerin kaynaklandığı yerdir. Nerede durduğundur belirleyici olan derken anlatmak istediğim de budur zaten. Peki bu ne demek, belirli referans noktaları mı vardır Türkiye’de kimin nerede durduğunu belirleyecek?
Evet vardır! Belirli referans noktaları vardır! Hem de hiç şaşmayan referanslardır bunlar! Bunlardan birincisi, 1950 devrimine-Menderes-DP Hareketi’ne ilişkin tutumdur. Kim ki “1950 bir karşı devrimdir” diye başlıyor, ondan sonra ağzından bal aksa bile onun yeri bellidir artık! İsterse kendine en “azılı” komünist desin, farketmez, Devlettir o sonunda!
Buna bağlı olarak ikinci referans da tabi 27 Mayıs’tır! Kim ki, “27 Mayıs Anayasası’nın sağladığı özgürlükler ortamında” diye başlıyor söze, bitti! O da ondan sonra artık ağzıyla kuş tutsa bir işe yaramaz, yani yeri bellidir onun da, Devletin yanındadır o da!..
Daha sayalım mı, yoksa daha bir süre geçerli olacağı anlaşılan şu an halâ geçerli bir formül mü vereyim size!! Bir yanda Devlet, diğer yanda AK Parti’nin önderliğinde Anadolu burjuvazisinin başı çektiği bir burjuva-devrimi süreci yaşıyor Türkiye bugün. Kim ki, “bunlar burjuvazinin iki kanadıdır, yesinler birbirlerini, ben işçi sınıfından yanayım” diyerekten bu mücadeleyi görmezden gelir, kendini demokrasi müca-delesinin dışında tutmaya çalışır, onu yeri de bellidir! Bütün bu “teoriler”-“değer-lendirmeler”, ister Marksizm adına yapılsın, ister işçi sınıfı, farketmez. İnsanları de-mokrasi mücadelesinden soğutmaya, sonuç olarak onları bu mücadelede egemen-Devlet sınıfının “tarafında” saf tutmaya yönlendiren bu türden “solcu” yaklaşımların-siyasetlerin hepsi son tahlilde aynı zeminden kaynaklanmaktadır.
Peki Türkiye’de, modern anlamda-Devletçi olmayan yeni bir sol nedir-nasıl olmalıdır mı diyorsunuz. Dinleyin o zaman!
1-Böyle bir sol, herşeyden önce ayaklarını globalleşme sürecinin yarattığı zemine-objektif-maddi koşullara- basmalıdır. Yoksa gerisi boştur! Çağı, içinde yaşadığın maddi koşulları yakalayamadın mı başka hiç bir şey yapamazsın..Bu nedenle, içine girilen bu yeni dönemde ilerici olmanın-bu anlamda siyaset yapmanın- ön koşulu, kapitalizm altında gerçekleşiyor da olsa, hiçbir şekilde üretici güçlerin gelişmesine karşı durmamaktır. Tam tersine, bu yolda ayak dirediği zaman burjuvazinin bile karşısına dikileceksin. Yani ondan daha fazla gelişmeci-ilerlemeci-üretici güçleri geliştirici bir siyasete sahip olacaksın. Üretici güçler gelişirse burjuvazi daha çok kâr sağlar, bu nedenle bizim görevimiz üretici güçlerin gelişmesiyle ilgilenmek değildir, sosyal adaletle, yaratılanların eşit paylaşı-mıyla ilgilenmektir mantığı artık eskimiştir. Evet, sosyal adalet-yeniden paylaşım için de mücadele edilmelidir, sınıf mücadelesi hiçbir zaman göz ardı edilmemelidir, ama artık bu alanda koşullar eskisi gibi değildir. Sınıf mücadelesinde Dimyad’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmamayı da hesaba katmak gerekiyor artık!. Yeri geldiği zaman, global rekabette ayakta kalabilmeyi de hesaba katacaksın artık! Bana ne bu benim işim değil diyemezsin!
2-Ülkede üretici güçlerin gelişmesinin yolunun yatırımlardan geçtiğini hiç unutmaya-caksın. Bu yüzden de global sermayenin ülkeye çekilmesini herkesten çok sen isteyeceksin. Bu yolda hertürlü milliyetçi-ulusalcı engelin ortadan kaldırılması için mücadele edeceksin. Tek ölçü üretim olacak. Menşei ne olursa olsun, ister yahudi, ister Amerikan, ister Çin hiç farketmez, senin ülkene gelip taş üstüne taşın konmasına katkıda bulunuyor mu, başımın üstünde yeri var diyeceksin. “Yerli malı Türkün malı herkes onu kullanmalı” antikalığını solculuk sanıp insanları zehirlemeye çalışmaya-caksın. Yabancılar gelip ev mi alıyor, arsa mı alıyor senin ülkende, “vatan satılıyor” diye yaygara koparan nasyonal “solculardan” olmayacaksın. Oh ne güzel ülkemize sermaye giriyor, daha çok gelsinler, daha çok ev arsa satın alsınlar diye onlara yardımcı olacaksın. Yabancı düşmanlığıyla ilericiliği-solculuğu karıştırmayacaksın!..
3-Çevre sorununu herkesten daha çok öne çıkaracaksın. Öyle yasak savmak için değil, bütün gücünle bu konuya sahip çıkacaksın. Ama bunu yaparken de tabi sadece ulusal olarak değil global olarak da düşüneceksin. Kör bir çevreci değil, bilişsel düşünebilen bir çevreci olacaksın!
4-Barış politikasına her zamankinden daha çok sarılacaksın. Silahlanmaya karşı-zorunlu askerliğe karşı mücadeleyi programının başına koyacaksın...
5-Bilimi, bilgi üretimi sürecini programında ön plana çıkaracaksın. Eğitim, öğrenim için yatırımda önde gelen ülke haline gelmeyi hedef alacaksın. Bu yoldaki bütün engellerin kaldırılmasını önereceksin.
Bunlar hep, global anlamda bugüne ilişkin olarak yeni bir solun programının temel ilkeleri.. Bunlara ek olarak geliyoruz şimdi Türkiye somutuna:
6-Herşeyden önce, yeni-çağa uygun sivil bir anayasa için mücadeleyi öne çıkaracak-sın. Bu yolda bütün demokrasi güçlerinin birliğini savunacaksın. Toplumda, zora şid-dete başvurmamak kaydıyla bütün düşüncelerin kendini ifade edebilmesine olanak sağlayacak bir zeminin yaratılmasına önayak olacaksın. Bilginin-informasyonun de-mokratikleştiği bir çağda daima şeffaflığın yanında olacaksın..
Burjuva devrimi sürecinde-Devlet Sınıfına karşı mücadelede kayıtsız şartsız AK Par-tiyle omuz omuza olacaksın. Mücadelede öncülüğü burjuvazi yapıyormuş falan diyerek yan çizmeden bütün gücünle sürecin içinde yer alacaksın. Ne zaman ki AK Parti yan çizer, Devlet Sınıfıyla uzlaşmaya çalışır (eğer böyle bir durum ortaya çıkarsa) sen o zaman ona da karşı çıkacaksın. Yani burjuva devriminin itici gücü olacaksın sen bir yerde. Burjuvazinin daha dar görüşlü olduğu yerlerde sen yol göstereceksin-destek olacaksın ona.
7-Avrupa Birliğine katılmak için mücadeleyi en çok sen destekleyeceksin. Sonunda katılınır ya da katılınmaz, bu önemli değil, önemli olan bu yolda verilen mücadeledir diye düşünerek hiç ayak sürçmeyeceksin. Eğer bu konuda milliyetçi mülâhazalarla ayak diremeye kalkarsa AK Parti’yi de eleştireceksin. Ama bunu yaparken TÜSİAD oportünizmine de kapı aralamayacaksın! Yani, AB için daha çok çaba sarfedilsin der-ken diğer yandan da Devlet Sınıfıyla mücadelede AK Parti’nin önünü kesmeye çalışma-yacaksın!
8-Yerel-kültürel olana sahip çıkarak, onun daha da gelişmesinin yolunu açacaksın, bu şekilde global olmaya çalışacaksın. Bu anlamda bir muhafazakârlığın gericilik olmadı-ğını-kendi değerlerine sahip çıkmak olduğunu bileceksin. Şunu unutmayacaksın ki, globalleşmeye giden yol yerellikten geçer. Ancak kültürel olarak daha gelişmiş olan bilişsel olarak da gelişebilir. En azından denize akan bir ırmak olacaksın ki, senin de o deryada bir tuzun bulunsun. Büyük tablonun yerel düzeyde oluşan küçük parçalardan meydana geldiğini unutmayacaksın. Globalleşmenin, global düşünebilmenin yerel olanı elinin tersiyle itmek soytarılığından başka birşey olduğunun bilincinde olacaksın ama, diğer yandan da, kantarın topuzunu kaçırarak yerellik adına yeni kültürel-yerel hapisanelerin inşasına yol açmayacaksın!..
Varmısınız böyle bir sola..Kendinizi modern sınıfsız bir toplumun insanı olarak yeniden yaratmaya varmısınız!..
Yazarlar
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023