Münir AKTOLGA
PEKİ BEKTAŞİLER-ALEVİLER NERESİNDE BU TABLONUN...
Daha önce şöyle demiştik: “Geleneğe” göre, “Devlet” neredeyse onlar-Bektaşiler-Aleviler de onun karşısında olmalıydılar!..
Ama, “Osmanlıda oyun çoktur” demiş atalarımız! Neredeydi peki “Devlet”[1] bu yeni sürecin içinde? Eski sünni-İslamcı kabuklarının içindeki mi asıl “Devletti”, yoksa yeni batıcı bir görünüm almaya çalışan mı? Hangi Devletin karşısında olacaktı Bektaşiler-Aleviler? O dönemde Bektaşilerin-Alevilerin pek fazla şansları yoktu aslında kendilerine bu türden soruları sormak için! Bir Devlet vardı ortada ve bu Devlet Yeniçerilikle birlikte Bektaşiliği de yasaklamış yer altına itmişti. Ne yapacaktı Bektaşiler bu durumda? Daha önce Osmanlı’ya karşı Şah’ı desteklerken ne düşündülerse gene aynı şekilde düşündüler onlar da: “Düşmanımın düşmanı dostumdur” diyerekten “Devletle” problemi olan kendilerinin dışında başka kim varsa onlarla işbirliği yaparak ortak düşmana karşı bir ittifak kurdular. İşte Bektaşi-Alevi Jön Türk ittifakının özü-esası budur. Çok açık! Bir Devlet vardı ortada ve bu Devlet bir gecede binlerce Yeniçeriyi-Bektaşiyi kılıçtan geçirmişti. Bir de bu arada, bu “Devlete karşı mücadele eden” Jön Türkler vardı. Gerekçeler farklı da olsa, “aynı hedefe karşı mücadele ediyor olmak” otomatikman arada bir ittifak zemini yaratıyordu. Bu arada, Jön Türkler’le bağlantılı olarak bir de masonluk olayı vardı sahnede.. Onlar da “yenileşme”, “batılılaşma” doğrultusunda çalışıyorlardı. Zaten Jön Türklerin bir çoğu da bu akımın içindeydi. Bektaşiler bunlarla da ilişki içine girdiler..
Sürecin ayrıntılarını İrene Melikoff’tan dinleyelim: “Bektaşiler özgürlükçü (liberal) ve kurallara bağlanmayı sevmeyen insanlardır. Her zaman din adamı egemenliğinin karşısında olmuşlar, kendilerini tanrısızlık suçlamasıyla karşı karşıya bırakacak kadar dinler üstü bir duruşa sahip olmuşlardır. Onların bu duruşları masonluğun amaçlarına da uymaktadır..Aydın ve liberal insanlar olan Bektaşiler, Osmanlı İmparatorluğu içinde Far-masonların Avrupa’daki yenileşmeler süreci içinde yaptıklarına benzer bir iş görmüş olacaklardır.. Yeniden düzenlenen tarikat Jön Türklerin kuruluşunda bir destek ve onlar için bir sığınak olur. Aynı zamanda Bektaşi, Far-mason ve Jön Türk olan dönemin ünlü kişilerinin sayısı oldukça kabarıktır. Namık Kemal’i söyledik, onun yanında Abdülhak Hamid vardı. Sonraki kuşaktan Rıza Tevfik, İttihat ve Terakki Komitesi üyesi Şeyhülislam Musa Kazım Efendi, Talat Paşa ve başkaları da onları izleyecektir..Bektaşiler 1826 dan sonra etkilerini sürdürebilmelerini, büyük ölçüde yüksek öğrenim çevresinde yer almış bulunan destekleyicilerine borçludurlar. Padişah’ın çevresinden birçok sultan, prenses Bektaşi idi ve geleneğe göre Sultan Abdülaziz’in (1861-1876) tarikate açık bir duygu yakınlığı vardı” (a.g.e).
BEKTAŞİLER-ALEVİLER VE YENİ CUMHURİYET..
ALEVİLER NEDEN KEMALİST OLDU!..
Buraya kadar yapılan açıklamalardan Bektaşiliğin-Aleviliğin ne olduğunu, bu insanların kimler olduklarını görmüş bulunuyoruz. Anadolu’da Türk varlığının temelidir Bektaşiler, Horasan erleridir, dervişler-Gazilerdir, Ahilerdir onlar.. Şamanizm kabuğunu kırarken İslam ile karşılaşıp-etkileşerek tasavvufu yaratan ilkel komünal toplum bilgini atalarımızdır. Osmanlı’yı kuran da yaşatan da onlardır; ama öte yandan Reaya-sürü denilerek daha sonra bir kenara itilen de gene onlar olmuştur. Bir Yunus’tur, bir Dadaloğlu’dur, bir Karacaoğlan’dır onlar; sonra da Pir Sultan’dır.. Anadolu’daki Türk varlığının temeli olan ve Osmanlı’yıkuran-var eden bu insanlar, daha sonra neden bir Şah’ı desteklemişlerse, desteklemek zorunda kalmışlarsa, aynı nedenlerden dolayı, 19.yüzyıla girerken bu sefer de Jön Türkleri, daha sonra da onların devamı olan Kemalistleri desteklemişler, onların peşine takılmışlardır. Neden? Bu insanların aslında tek bir amacı vardı: İnsan gibi yaşamak. Aldatılmayı, insan yerine konmamayı bir türlü hazmedemiyordu onlar. Osmanlı’ya da bu nedenle karşı çıkmışlardı. Şah’ı desteklemeleri bu yüzdendi. Milliyet, ırk falan yoktu onların anlayışında, insan vardı. Yani, Osmanlı olmuş, İran’lı olmuş farketmiyordu onlar için, bu kabukların içindeki özdü-insandı önemli olan. Bir yanda insanlar-insan gibi yaşamak isteyenler vardı, diğer yanda ise onların sırtından geçinmek isteyen zalimler. Meseleye böyle bakıyordu onlar.
Ha, bu bakış yeterli miydi, olaylara ve süreçlere sadece bu şekilde yüzeysel olarak bakmak yanıltıcı değil miydi, o başka bir sorun. Nitekim de öyle olmuştur zaten. Sınıflı toplum “Yezidleri” binbir dalavereyle hep onları çekip çevirmişlerdir tarih boyunca. Nereye el attılarsa altından başka bir “Yezid” çıkmış ve sonunda hep onları oyuna getirmiştir! Neden peki? Neden hep onlar olmuştur oyuna gelen, neden hep o Şeyh Bedreddinler olmuştur yenilenler? Çünkü insanlığın gelişme sürecinin diyalektiği böyleydi de ondan. İnsanlık ilkel komünal toplumdan sınıflı topluma geçme aralığındayken onlar bu geçişe karşı çıkmışlar, kendilerini hep tarihin-sınıf mücadelesinin sınıflılığa doğru dönen tekerinin önüne atmışlardı. Ve de tabii her seferinde o teker onların üzerinden ezerek geçmişti.
Bu dönemde Bektaşilerin-Alevilerin neden Jön Türklerle birlikte olduğunu gördük. Bu onların neden Kemalizmin peşine takıldıklarını da açıklıyor. Çünkü Kemalizm de aynı akımın-sürecin bir devamı olur sonunda. Ortada sünni-İslam geleneğine göre kurulmuş ve tarih boyunca onlara kan içirtmiş bir Devlet vardır, ve de, adına önce Jön Türk-İttihatçı, sonra da Kemalistler denilen insanlar da bu “Devlete karşı mücadele” ettiklerini söylüyorlardı. Ne yapacaktı Bektaşiler, hangi tarafta yer alacaklardı? Üstelikte hilafeti kaldırarak sünni-İslam Osmanlı’ya son verdiklerini söylüyordu Kemalistler , yeni-“laik” bir Devletin temellerini attıklarını söylüyorlardı. Ne yapacaktı Bektaşiler, hangi tarafta yer alacaklardı? İşte Bektaşilerin-Alevilerin Kemalizm aşkının altında yatan mantık budur.
Peki sonuç ne oldu, ne verdi Kemalizm Bektaşilere? Kocaman bir hiç! Bektaşilere gene avuçlarını yalamak düşüyordu sonunda! Hani laik bir devlet olacaktı yeni Türkiye Cumhuriyeti; Devlete bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı ne idi o zaman? Bırakınız Bektaşileri-Alevileri bir yana, yeni Devlet sünnileri bile kendi kontrolüne alıyordu artık!!...
Bektaşilik-Alevilik, kapitalizm öncesi dönemde-antika tarihin labirentleri içinde-ilkel komünal toplumdan-aşiret toplumundan- devletin egemen olduğu sınıflı topluma geçilirken doğup gelişen bir gelenektir-bir kültürdür, tarihsel olarak oluşmuş bir yaşam bilgileri sistemidir. Doğrudur, bir ucu da İslam’ın içindeki muhalefete, Ali’ye Ehli Beyt’e dayanır onun. Bu iki yanı biribirinden ayıramazsınız onda. Yani bir sentezdir Bektaşilik. Hem şamanizm vardır onda, hem Tasavvuf-İslam, hem de İslam’ın içindeki muhalefeti temsil yanı. Bunların hepsinin bir sentezidir o.
“ALEVİ SORUNU” BİLİŞSEL ANLAMDA BİR KİMLİK SORUNUDUR..
PEKİ BU SORUN NASIL ÇÖZÜLECEKTİR?.
Peki ne istiyor Bektaşiler-Aleviler bugün? Aslında onların kendileri de tam olarak bilmiyorlar bunu! Ya da, iş bu noktaya gelince her kafadan ayrı bir ses çıkıyor! Çünkü ne istediğin, direkt olarak bilişsel anlamda kim olduğunla, nereden gelip nereye gittiğinle ilgili bir sorundur. Peki Bektaşiler bilmiyorlar mı kim olduklarını? Ne yani, onlar kendilerinin kim olduklarını bilmiyorlar da sen mi biliyorsun!! Biliyorlar tabi; ama onların bilinci bilinç dışı duygusal bir bilinçtir. Yani onlar Bektaşiliği-Aleviliği yaşayarak-duyarak-hissederek biliyorlar; ama bu yetmiyor işte görüyorsunuz!. Onu-Bektaşiliği artık bilinçdışı olmaktan çıkararak bilinçli-bilişsel bir çabayla ele alabilmek-bilişsel olarak çözümleyebilmek de gerekiyor. Onlar, Anadolu macerasının başından beri hep altta güreşenleri, hep ezilenleri oldukları için, onların kimliği bir yerde bu duygusal reaksiyoner kimlikle-bilinçdışı olarak muhalif olmayla bütünleşmiştir. Baskıya, insan yerine konmamaya karşı duygusal tepki yanı hep ağır basar hale gelmiştir onların kendilerini tanımlamaları sürecinde. Ama artık bu yetmiyor, 21.yüzyılda içine girilen globalleşme sürecinde kendini sadece duygusal reaksiyon zemininde tanımlayarak bir şey elde edilemez-bir yere varılamaz. Bilgi çağı diyoruz madem, o zaman sen de kendini artık bilişsel bir düzeyde tanımlamayı öğreneceksin. Bu yazının amacı da o zaten, bu yönde bir katkıda bulunabilmek.
“Alevi sorunu” nasıl çözülür diye tartışıyoruz. Ama hiç kimse “nedir burada “sorun” olan” diye sormuyor! Gerçekten nedir bu “sorunun” özü. Bir problem varsa ortada, önce onu doğru olarak ortaya koyabilelim ki çözümden bahsetmek de mümkün hale gelsin. “Alevi dedeleri de Diyanete bağlansın, onlara da imamlar gibi maaş ödensin” deniyor. Daha çok hükümet çevrelerinden gelen bu yaklaşım belki de iyi niyetli aslında; ama bence bir “çözüm” değil bu. Değil, çünkü böyle birşey, sünniler gibi Bektaşileri-Alevileri de devlete bağlamak demektir! Hele laiklikle hiçbir alakası yoktur bunun. “Sünnilerin yakasını Devletten kurtaracağız” derken Alevileri de ona bağımlı hale getirmek hiçte bir çözüm değildir! Alevi dedeleri de maaşlı memur haline getirilecekmiş!.. Böyle birşey Bektaşiliği bitirir! Herşeyden önce geleneğe -ki o gelenektir onun varoluş gerekçesi- aykırıdır böyle birşey!.
Ama sadece o gelenek de yetmiyor artık! Çünkü bugün bazıları da onu, onun bu muhalefet olma yanını ön plana çıkararak kullanmak sevdasındalar! Boşuna “Osmanlı’da oyun tükenmez” dememiş atalarımız! Bektaşiler-Aleviler bu kez de muhalefete geçen Devletçiler tarafından kullanılmak isteniyor! Demokratikleşme-sivilleşme sürecine bağlı olarak artık yavaş yavaş bir muhalefet cephesi haline gelmeye başlayan Kemalist- Devletçi-“solcu” cephe Bektaşiliği-Aleviliği de bu cephenin içinde tutmaya çalışıyor! “Bakın” diyorlar, “artık iktidara burjuvazi geldi. Yani Devleti onlar ele geçirdi, bu nedenle, size de gene muhalefet cephesi içindeki şanlı yerinizi perçinlemek, globalleşmeye karşı yeni tipte ulusalcı bir ideolojiyle bu cephe içinde yer almak düşer”!
Belki de son Osmanlı oyunu bu! Bakalım Bektaşiler-Aleviler bu oyuna gelecekler mi?..
Ben mi ne düşünüyorum: Tek çözüm demokratikleşmedir diyorum ben! Bunun için de ilk yapılması gereken, bugün sahip olduğumuz bütün sorunların kaynağı olan o “devrim kanunlarını” vakit kaybetmeden değiştirmektir. Tekke ve Zaviyeleri kapatma kanunu derhal ortadan kaldırılmalıdır. Bakın göreceksiniz bu adım atıldığı an ortada ne Cemevlerine statü sağlanması sorunu kalır ne de birşey. Aynı şey Kürt sorunu için de böyle değil mi? Başımıza Kürt sorunu diye bir sorunu yaratan da gene aynı zihniyet-Devlet anlayışı değil mi?. 1920 de bu cumhuriyet kurulurken o zaman Kürt-Türk ayırımı mı vardı ortada? Kim, neden nasıl yarattı bu sorunu, herşey apaçık ortada değil mi? Yeni bir anayasa diye bas bas bağırıyoruz, neden? Burada aynı şeyleri tekrarlamak istemiyorum artık, ben de bıktım!..
Kısacası, “Kürt sorununu” olduğu gibi “Alevi sorununu” da yaratan son tahlilde Osmanlı artığı bu antika devlet yapısıdır. Benim her derde deva formülüm ise şu: Zora ve şiddete başvurmamak kaydıyla her türlü düşünce kendini demokratik cumhuriyetin bütün olanaklarını kullanarak açıkça ifade edilebilmelidir diyorum ben. Aleviyse alevi, sünniyse sünni, ya da hristiyan, devlet bütün dinlere-inançlara karşı eşit mesafede durmalıdır. İnsanlar istediği gibi örgütlenebilmeli, inançlarını-ibadetlerini istedikleri gibi yapabilmelidirler. Camiyse cami, cem eviyse cem evi, tekke ve zaviye ise ona da tamam, yok eğer kiliseyse kilise, ne istiyorsa onu yapabilmeli, ibadetini orada yapabilmelidir insanlar. Peki bu durumda Devlet ne yapmalıdır mı diyorsunuz: O da kontrol etsin bütün bu oluşumları. Yasalara uygun olmayan bir yan var mı yok mu, onu gözetlesin. Gerisine de karışmasın devlet. O Osmanlı artığı “Diyanet” falan da lağvedilsin artık. Sana ne milletin diyanetinden. Ne hakla Allahla benim arama giriyorsun sen!
Devlet şöyle düşünmelidir bence: Ne istiyorsun kardeşim sen, şeriat devleti mi, ya da, Alevilik ayrı bir dindir mi diyorsun, buyur, istersen gazete çıkar, istersen televizyon istasyonu kur, istersen de siyasi parti kurarak siyaset yap! Devlet kendini bu tartışmaların dışında tutmalıdır. Sen ne istiyorsun, ayrılmak mı, ya da federasyon mu, buyur sen de kur partini; ama bir şartla, teröre ve şiddete başvurmamak kaydıyla!. Bak, bunu yaptığın an tepene binerim, en ağır şekilde cezalandırırım seni!.
İşte Türkiye bunu diyebildiği an iş biter. Kürt sorunu da çözülür Alevi sorunu da! Ne “tek adam diktatörlüğü” lafının gerekçesi kalır ortada, ne de demokrasi dışı yollara başvurma ihtiyacı!..
Bir nokta daha! “Kürt sorununu çöz”, “Alevi sorununu çöz” diyorlar hükümete, nasıl çözecek hükümet bu sorunları! Biri federasyon ister biri ayrılmak, diğeri ise birlikte yaşamak. Biri der ki dedeler devlet memuru haline gelsin, öteki de, hayır alevilik ayrı bir siyasettir-ideolojidir vs.. Ne yapacak hükümet bu durumda? Hem sonra bu, herşeyi Devletten bekleme anlayışıdır, eski alışkanlıktır yani. Devlet bir ferman çıkarsın bütün sorunları çözsün anlayışıdır! Yok artık böyle şey! Demokratik Cumhuriyet diyorsak eğer önce hep birlikte tek bir şeyi savunacağız: Zora ve şiddete başvurmayan bütün düşüncelerin açıkça ifade edilebilmesini.. Bir kere bu başarılırsa, yani devlet yolu açarak aradan çekilirse göreceksiniz ondan sonra herşey kendiliğinden çorap söküğü gibi gelecektir..
YAZININ TAMAMI www.aktolga.de
[1]Bu “Devlet” başka devlet, Osmanlı’ya has antika özel bir yapıbu, bu yüzden de zaman zaman onu büyük harflerle yazıyorum!..
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023