Münir AKTOLGA
BİLİŞSEL TARİH BİLİMİNİN ESASLARI…
Toplumsal sistem gerçekliğini açıklarken, sistemin bilişsel elementi olan insanın, bir toplum yaratığı olduğu kadar, toplum yaratıcısı olduğunu da söylemiştik. Şimdi buna bir şey daha ilâve etmek istiyoruz: İnsan, tarihsel bir üründür; ama o, aynı zamanda, bu tarihi yaratan bir oyuncudur da!..[1]
İnsan neden tarihsel bir üründür? Bu soruya cevap vermeden, önce tarih nedir onu görelim ve sorunun cevabını bunun içinde arayalım...
Tarih, bugünün içinden çıktığı geçmişte yer alan olaylar, ilişkiler, etkileşmeler zinciridir. “İnsan tarihsel bir üründür” derken kastedilen de, onun kendi varlığıyla dünden bu güne uzanan bu ilişkiler-etkileşmeler içinde, bunların bir ürünü olarak gerçekleşmesidir. Ama o sadece bu sürecin ürünü olarak varolmaz, o, aynı zamanda, bu sürecin içindeki etkileşmelerde yer alarak her an yeniden yaratılırken, olayların ve süreçlerin (tarihin) yaratılmasında aktif bir unsur, bir oyuncu olarak da yer alır. Yani o, hem sürecin (tarihin) yaratıcısı, hem de onun (tarihin) bir yaratığıdır… Daha başka bir deyişle, hem tarih adı verilen senaryonun yazılmasında yer alan bir yazardır, hem de, bu senaryonun-oyunun içinde yer alan -oynarken senaryoyuda birlikte yazan- bir aktördür!..
Bir örnek verelim ve kendi tarihimizi, toplumumuzu ele alalım…
İçinde yaşadığımız toplum ve onun üyeleri-elementleri olarak her birimiz, tarihsel olarak oluşup gelişmiş belirli bir sürecin yaşadığımız anın içindeki maddeleşmiş biçimleri değil miyiz?.. Her an ürettiğimiz varlığımız tarihsel olarak üretilmiş-oluşmuş bir bilginin gerçekleşmesi, kendini yeniden üretmesi olduğundan, geçmişimiz dediğimiz süreç de, hem toplum, hem de bireyler olarak, şu anın içinde bizimle birlikte gerçekleşen bilginin bileşenlerini oluşturarak bizim içimizde yaşamaktadır...
Tarihsel gelişme sürecini çok orijinal, kendine özgü bir biçimde yaşadığımız için, bütün bunları Türkiye toplumunun ve insanların tarihsel oluşumunda çok açık bir şekilde görürüz...
Türkler göçebe bir toplum olarak tarihe girmişlerdir. Bizim sınıflı topluma-medeniyete geçişimiz göçebe geleneklerimizi, yani tarihsel olarak oluşmuş toplumsal DNA’larımızı (bilgileri) tamamen değiştirmeden, bunları muhafaza ederek, sadece bunların içeriğinde bazı değişiklikler yaparak gerçekleşir. Bazı toplumsal genleri pasif, ya da aktif hale getirerek mevcut yapı üzerinde oynayarak, bu şekilde yeni özellikler-bilgiler yaratmaya çalışarak gerçekleşir. Yani, tarihe barbarlığın yukarı aşamasından girmiş “yerleşik toplumlar” gibi, yeni bir üretim süreci içinde yeni üretim ilişkileri yaratarak, yeni yaşam tarzını bu ilişkiler içinde muhafaza edilen bilgilerin kendini üretmesiyle gerçekleştiren bir toplum değiliz biz. Bu yüzden de, geçmişin bugünün içindeki varlığına örnek ararken kendimizi bunun canlı bir örneği olarak gösterebiliriz![2]
Biz geçmişin içinden tam olarak çıkamadığımız için, binlerce yıl öncesine ait bazı toplumsal genler bizde halâ aktif halde bulunurlar! Bunlar, güncelleşmiş, modernleşmiş görünümler altında da olsa, halâ yarı aktif halde oldukları için, “bizi bize benzeten” orijinal yanımızı oluştururlar!..
Neden tarihi bilmek gerekir?..
Madem ki tarihsel olarak yaşanılan süreç özü itibariyle bizim içimizde var, ve biz de zaten kendi varlığımızla onun ürünüyüz, o halde tarihi bilmek neden gereklidir?
Çünkü, tarihi bilmek kendini bilmektir!..[3]
İnsanlar, ve toplumlar, her anın gerçekliği içinde çevreyle etkileşirken var oluyorlar dedik; çevreden alınan madde-enerjiyi-enformasyonu kendi içlerindeki bilgiyle işleyerek kendilerini üretiyorlar.
Kendi içimizde sahip olduğumuz “tarihsel olarak oluşmuş” bu bilgiler ise, iki kısımdan oluşuyor.
Birincisi, “farkında olmadan” sahip olduğumuz, bilinçli olarak belleğimizden aşağıya indirerek kullanmamızın mümkün olmadığı duygusal -bilinç dışı- bilgilerdir. Yaşam bilgisi adı verilen bütün kültürel bilgiler bu türdendir. Bunları yaşarken hayatın içinde öğreniriz. Ve öyle olur ki, daha sonra artık bunların öğrenilerek hafızada kayıt altına alınmış bilgiler olduğunun bile farkında olmayız. Yaşamın ayrılmaz bir parçasıdır bunlar o kadar...
“Sahip olduğumuz” ikinci türden bilgiler ise “eksplizit”-bilişsel bilgilerdir. Yani, “bilinçli” bilgi üretme faaliyeti sonucunda sahip olduğumuz bilgilerdir. Örneğin, okulda öğrendiğimiz bilgiler bu gruba dahildir. Bunları belleğimizden aşağıya, çalışma belleğine indirerek tekrar kullanabiliriz. Bu bilgiler, sahip olduğumuzun farkında olduğumuz bilgilerdir.
Şimdi, bir parantez açarak Sistem Teorisi’ne dönüyoruz: Daha önce „Herşeyin Teorsisi“nde koordinat sistemi konusunu şöyle ele almıştık:[4]
Koordinat sistemi (KS), belirli bir bilginin bir madde-enerji yoğunluğu olarak (yapı) gerçekleştiği her A-B sisteminde, sistemi oluşturan parçaların (şekilde A ve B) her birinin kendi içinde sistem merkezini zemel alan bir sıfır noktasına göre, ve de aradaki ilişkiden kaynaklanan sistemin merkezinde bulunan (Şekilde C) sıfır noktasına göre, birbirlerini ve aradaki ilişkiyi uzay-zaman koordinatlarıyla tanımlayarak ifade edebilme şeklidir...
Buna göre, her A-B sisteminde üç temel KS bulunur…
Bunlardan birincisi, az önce de ifade ettiğimiz gibi, A-B‘nin sistem merkezini temel alan KS dir. Bu durumda A ve B karşılıklı ilişkilerini ve bu ilişkiler içinde gerçekleşen varoluş hallerini-hareketlerini sistem merkezini (C) temel alan bir KS‘ne göre belirleyerek ifade ederler. Sistemi-bütünü meydana getiren unsurların karşılıklı ilişkilerini-etkileşmelerini ve hareketlerini, birlikte yaratılan ortak bir zeminin uzay-zaman koordinatlarıyla tanımladıkları varoluş zeminidir bu... İşte, bilişsel bilim - “bilişsel tarih bilimi”- derken bizim durduğumuz yer -tarih anlayışımızın referans noktası- budur...
Bunun dışında, duygusal kimlik ve “duygusal tarih” anlayışlarına zemin teşkil eden ikinci ve üçüncü KS‘leri ise, sistemin içinde birbirinin “karşıtı” konumunda olan A ve B ‘nin her birinin geçmişte yer alan olayları ve süreçleri yaşanılan anın gerçekliği içinde durdukları yeri esas alarak değerlendirmeye çalışmalarının ürünü olacaktır. Bu durumda, karşılıklı etkileşme -etki, tepki ilişkisi- içinde birbirlerini yaratarak gerçekleşen unsurdan her biri, etkileşme sürecini ve bu sürece bağlı olarak ortaya çıkan sonuçları sadece kendi bireysel-duygusal varlıklarını, kimliklerini temel alan KS‘lerine göre değerlendirirler... İşte, bütün o „tarih“ ve „karşı tarih“ tezlerinin özü, esası budur!..
İşin özü, son tahlilde, daha önceki kuşaklardan bize miras kalan bilgi temeli mirasının hangi koşulların ürünü olduğunu, bunların neyi ifade ettiğini bilişsel olarak inceleyip açıklayarak, buradan çıkan sonuçları bir çıkış noktası olarak ele alıp, bunları güncel enformasyonlarla etkileştirerek yaşanılan ana-bugüne ilişkin bilişsel düzeyde yeni bilgiler üretebilmeye ve bu bilgileri temel alan bir bilinç ve kimlikle yola devam edebilmeye dayanıyor... Yani ne geçmişi reddeden duygusal bir tarih bilinci ve buna dayanan bir kimlik, ne de onu -geçmişi- bugünün içinde bir silah olarak kullanmaya kalkan duygusal-reaksiyoner “karşı tarih” anlayışı ve kimlik... Bilişsel tarih, bütün bunları duygusal gerçekliğimiz zemininde ele alarak, yola bilişsel bir bilinçle devam edebilmemizi sağlar...
İşte bu nedenle, tarihi bilmek, kişiliğini, davranışlarını belirleyen tarihsel bilgi mirasının kökenlerini bulup çıkarmak açısından, yani kendini bilmek açısından çok önemlidir. Çünkü, daha önceki kuşaklardan bize miras kalan, farkında olmadan sahip olduğumuz bilgilerdir ki, bunlar kişiliğimizin oluşmasında çok önemli rol oynayan nöronal programlardır. Tarihi bilmek demek, geçmişte bu programların oluşmasına neden olan olayları ve süreçleri bilişsel hale getirerek bilmek demektir; farkında olmadan sahip olduğumuz bilgilerin-nöronal programların tarihsel nedenlerinin farkına varmak, onları bilinçli ögeler haline getirmek demektir. Davranışlarımızın ve kişiliğimizin bilinç dışı birçok nedenini ancak bu şekilde ortaya çıkarabiliriz...
[1] Bu yazı yayına hazırladığım 4. Kitaptan bir bölümdür... (“Bilişsel Tarih ve Toplum Bilimlerinin Esasları...”)
[2] https://www.yenisafak.com/gundem/iste-tarihteki-16-turk-devleti-2062459
[3] Ama hepsi bu kadar değil! Madem ki “insan doğanın kendi bilincine varmasıdır”, o halde, insanın kendini bilme süreci aynı zamanda doğanın-evrensel oluşumun kendi bilincine varması sürecidir de!.. İşte, bilişsel tarih biliminin görevi, tarih bilincini bu büyük tablonun içindeki yerine oturtabilmektir...
[4] „Herşeyin Teorisi-Sistem Teorisi’nin Esasları, Varoluşun Genel İzafiyet Teorisi ve Tasavvuf“ Alter Yayınları…
Yazarlar
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.11.2024
9.11.2024
31.07.2024
3.06.2024
9.04.2024
20.07.2023
18.07.2023
17.07.2023
20.06.2023
18.06.2023