Murat AKSOY
30 Ekim'de meydana gelen 7.2 şiddetindeki depremden sonra Van bu kez de 5,6 ile sarsıldı. İlk depremde Van ve Erciş'te 120'ye yakın bina çökerken; son depremde Van merkezde 25 bina birden yıkıldı. Son depremde yıkılan binaların 30 Ekim'de meydana gelen 7,2'lik deprem ve sonrasında meydana gelen artçı depremlerden gördükleri zarardan çökmüş olmaları en güçlü olasılık.
İlk depremden sonra bölgeye gitmiş Van merkez ve Erciş'i yakından görmüştüm. Orada bulunduğum iki günde gördüklerim, dinlediklerim ölümün depremden değil insanlardan geldiğini gösterdi.
İster istemez Van'da gördüklerimi daha önce gördüğüm 1999'da Gölcük (17 Ağustos) ve Düzce'de (12 Kasım) olan depremleriyle kıyasladım. Bu kıyaslamada iki farklı resim ortaya çıkmıştı.
Bu farklı resimlerinde birinde devlet/kamu ve sivil toplum var. 1999'daki Gölcük depremine devlet 3 gün sonra (üstelik Ankara'ya 1 saat uzaklıktayken) müdahale edebilirken; Van depremine hemen müdahale edilmişti. Van'da ortaya çıkan devlet görüntüsü afet ve olağanüstü hale sivil savunmadan arama kurtarmaya, sağlık hizmetlerinden sivil toplum kuruluşları ile yardımlaşma ve işbirliğine kadar çok alanda hazırlıklı olduğu yönünde. 1999'da Gölçük'e 3 gün sonra varan devlet ilk iş olarak kendisi yokken arama kurtarma yapan, sağlık ve barınma hizmetleri veren, yardım toplayan ve dağıtan sivil toplumu kuruluşlarını kendine "düşman" ilan etmiş ve bazıları da "ötekileştirerek" gözden düşürmeye çalışmıştı. Yani 1999'da devlet depremde bile ideolojik gözlüğünü çıkarmamıştı.
İkinci resimde ise başka bir acı gerçek var. Bu gerçek ise iki bölgedeki yapı stoğu arasındaki büyük fark. Bunu en iyi gösteren gerçekler ise depremlerin şiddetleri ile bağlantılı olarak yol açtığı maddi, manevi kayıplar arasındaki farktır. Elbette Gölcük ve Düzce'de meydana gelen depremde maddi ve manevi kayıplar kantitatif olarak daha fazladır ancak; Van'da meydana gelen depremleri yapı stoğunu dikkate aldığımızda ağır kayba yol açtığı bir gerçektir.
Van'da 7,2'lik ilk depremde yıkılan binaların en yükseği 6-7 kat, en düşüğü ise 2-3 kattır. Üstelik Van'da iki gün boyunca gördüğümüz ve depremzedelerin bize ifade ettiği; yapıların yüzde 50-60'nın da içerden kullanılamaz durumda olduğunu eklerseniz karşınızda yapı stoğu açısından ağır bir tablo olduğunu fark edersiniz. Bu resmin özeti şudur; Van'da (üstelik merkezde) 2-6 kat arasındaki binaların orta ve şiddetli depreme dayanaklığının yüzde 0 (sıfır) yakın olduğudur.
Bu resim Van'da böyleyken mesela Diyarbakır'da, mesela Hakkari'de, mesela Şırnak'da, mesela Siirt'te farklı mıdır? Yani buralardaki yapılar olası depreme dayanıklı mıdır?
Hiç sanmıyorum. Buralarda da yapı stoğunun depreme dayanıklılık konusunda Van'dan çok farklı olduğunu zannetmiyorum.
Kabul edelim Van'da meydana gelen depremler, Doğu ve Güneydoğu'da bugüne kadar hiç konuş(a)madığımız pek çok gerçeğin olduğunu göstermiştir. Kürt sorunu sosyal açıdan bölgede pek çok sorunun üstünü örtmüş ve ilerde telafi edilmesi güç sorunları görünmez kılmıştır. Van'da meydan gelen depremlerdeki kayıplar Kürt sorunun toplumsal maliyetinin bugüne kadar konuştuğumuzdan çok daha ağır olduğunu göstermiştir. Bugüne kadar Kürt sorunu konuşurken harcan milyonlarca dolar ya da kaybedilen 40-50 bin insan maliyet ve kayıp olarak karşımıza çıktı. Oysa deprem aslında daha ağır maliyet ve daha çok can kaybının yaşanabileceğini göstermiştir. Bu potansiyel olarak sadece bölgede değil Türkiye'de Kürtlerin yoğun olarak göç ettikleri yerlerde söz konusudur.
Kürt sorununun yol açtığı sorunlardan birisi de "göç"tür. 1990'ların ortasından itibaren köy boşaltmalarla ortaya çıkan göçün bir ucu Batı'ya İstanbul'a, İzmir'e, Sakarya'ya, Bursa'ya ulaşırken; bir ucu Akdeniz'e Adana'ya, Mersin'e ulaştı. Bu göçün bir ucu da bölgedeki şehirlerin merkezlerine ulaştı. Diyarbakır'ın nüfusunun son 10 yılda 2-3 kat artışı, Aynı şekilde Van'ın nüfusunun 3 kat artması bu göçün sonucudur. Göç sadece issizlik gibi ekonomik bir sorun olarak karşımıza çıkmadı. Barınma ihtiyacı, sosyal entegrasyon bu sorunlardan sadece bir kaçı.
Göçün yol açtığı nüfus artışı karşısında doğan barınma ihtiyacı denetimsiz binalar, kaçak katlar yapılarak giderilmeye çalışıldı. Ya da şehirlerin en yoksul mahallerinde kötü şartlarda yaşamayı kabul ederek giderildi bu ihtiyaç karşılandı. Üstelik bu sadece Doğu'da değil, Batı'da büyükşehirlerin hızla genişleyen mahallerinde de böyle. İstanbul'un göbeğinde Şişli'nin ortasında, Beyoğlu'nun varoşlarında bu mahallerden çok var.
Kürt sorununu bugüne kadar haklı olarak sadece hak ve özgürlükler üzerinden tartıştık. Ama artık kabul edelim ki, bunu yaparken de daha ağır sosyal maliyetin üzerini örttük. Deprem bunlardan birisi sadece.
Varlık ve meşruiyetini Kürt sorununun varlığına dayandıran BDP'li siyasiler ve yerel yöneticileri içim depremi, yapı denetimini, sokaktaki çocukları durumlarını salt sorun olarak tartışmak ve çözüm aramak, "büyük" Kürt sorunu yanında "küçük ve lüks" olarak algılanabilir ama değil.
Evet Kürt sorunu bir yönüyle hak ve özgürlük, demokrasi sorunu ama diğer yönüyle de Kürtlerin hayatta kalma sorunu. Deprem bize bunu gösterdi. Bakalım görebilecek miyiz?
PKK YENİDEN EYLEMSİZLİK İLAN EDER Mİ?
Van'daki ilk depremin ardından yazdığım yazıyı şöyle bitirmiştim; "Gelin doğal afetin sunduğu bu acıyı bir fırsata çevirelim. Yeniden konuşmak için, yeniden çözüm için bir fırsat yaratalım. Kürdüyle Türküyle, Doğulusuyla, Batılıysa bunu talep edelim.
Bu fırsatı yaratmak PKK'nın elinde. Bunun yolu eylemsizlik ilanıdır. Bulunduğumuz noktada çözüm yolunda adım atılmasının ilk koşulu budur."
Bugün BDP ve DTK Eşbaşkanlarının Kuzey Irak'ta Talabani ile yaptığı görüşmelerden sonra eylemsizlik sürecinde PKK'dan ilk adım gelirse sürpriz olmaz.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
8.02.2019
23.11.2018
20.11.2018
16.11.2018
13.11.2018
10.11.2018
6.01.2018
3.01.2018
30.10.2018
26.10.2018