Murat Sevinç
Belirsizlik bir yönetim yordamı. Eğer beceriyle sergilenebilirse yöneten açısından tercihe şayan bir yol olduğu açık.
Herkesin başına her an her şeyin gelebileceğini düşündüğü, ona göre davrandığı, kısa vadeli plan yapmakta dahi zorlandığı siyasal koşullar, sade yurttaşın sürekli ‘iki dudak arasına’ bakmasına neden olur. Usanmadan yinelediğimiz ‘temel haklar rejiminin askıya alınması’ durumu söz konusu belirsizliğin hukuksal zeminidir. Derli toplu bir hukuk devletinde yurttaş ‘ne yaptığında sonucunun ne olacağını’ bilir, çünkü ‘ne yapıldığında sonucunun ne olabileceği’ yasalar tarafından ve ‘önceden’ belirlenmiştir. Sürpriz yoktur. O zemin ortadan kalktığında ‘ne yapıldığında sonucunun ne olacağını’ belirleyen önceden saptanmış kurallar değildir artık.
Birileri barışçıl protestonun anayasal bir hak olduğunu düşünür, çünkü anayasa ve yasalarda yazan budur, ancak protestosunun bedeli ‘anayasada ve yasada’ yazanı doğrulamayabilir. Anayasa’da hükme bağlanan AYM kararlarının tüm organları, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağıdır, fakat gerçek yaşamda bağlamaz. Anayasa’da AİHM kararlarına özel bir değer verilmiştir, oysa gerçek yaşamda bir AİHM kararının çevresinden dolanmak için her şey yapılır ve karar değersizleştirilir. Mevzuatta tutuklamanın koşul ve kuralları bellidir, gerçek yaşamda umursanmaz ve tutukluluk cezaya dönüştürülür.
Üstelik her uygulamanın ‘hukuk kurallarına’ uygun biçimde yapıldığı iddiasıyla olur biter tüm bunlar, tarihimiz boyunca (Çiller ve Demirel gibi birkaç siyasetçinin bazı ifadeleri/itirafları istisna) hiçbir idare “Ben hukuka aykırı davranıyorum” dememiştir. ‘Yetkili ağızlara’ bakılırsa hiç kimse, bir yazı yazdığı için, bir şiir okuduğu için, bir konuşma yaptığı için, bir şeyi protesto ettiği için ceza almamıştır bu ülkede. Yazı yazan, şiir okuyan, konuşma yapan, protesto eden, TCK’nin filanca TMK’nin falanca hükmüne aykırı davranmış, yani ‘hukukun gereği’ olarak cezalandırılmıştır. Böyle söylerler. Çünkü, ‘şu sıralar böyle olması gerekiyor’, mevzuatta yeri olan bir ifade değildir.
Diyelim, Anayasa’nın 90’ıncı maddesi gereğince çoktan serbest bırakılması gereken Demirtaş hakkındaki AİHM kararına itiraz için ‘son gün’ beklenir, itiraz edilir. ‘Hukuka uygun’ bir biçimde…
‘Yetkili ağızların’ dile getirdiği ‘hukukun gereği’ iddiasının, ‘yasanın’ gereği mi yoksa ‘hukukun’ gereği mi olduğu, o yasa kurallarının gökten zembille mi indiği yoksa hâkim ideolojilerin dünyaya/ülkeye bakışını mı yansıttığı, o yasa hükmünün o şekilde yorumlanmasının hukukçulukla mı yoksa hukuk dışı faktörlerce mi belirlendiği gibi sorular, çoğunlukla boş laf ve hukuk dışı sorular olarak değerlendirilir. Oysa birilerinin yıllarca cezaevinde oluşunun nedeni, hukukçunun ezbere bildiği mevzuat değil, anayasa ve yasa maddelerinin dışındaki yaşamdır. Siyasi suç-düşünce suçu denilen, işte o yaşamdan, o yaşamdaki bilek güreşinden doğar. Eski TCK ve yeni TCK’nin ‘düşünce’ suçluları, bilek güreşinin mağluplarıdır. Zaman geçince, bir başka söyleyişle ‘dışarıdaki yaşam’ değişince, o mağlupların bir kısmı yeni koşullarda yapılan bilek güreşini kazanıp muktedir olabilmiştir. ‘Hukuka uygun’ bir biçimde…
Belirsizlik, hukuk kurallarının dışındaki yaşama dair bir kavram. Ancak, o kuralların/normun nasıl yorumlanacağını, hangi yöne eğilip büküleceğini tayin ettiği ölçüde işlevsel. Kürt siyasal yaşamının temsilcileri bir küsur yıl önce birileri tarafından ‘itlaf edilmesi gereken haşerat’ cümlesiyle anılıyordu; partilerinin kapatılması, maaşlarının kesilmesi gerektiği dile getiriliyordu. Çoğu insan korkudan Kürtlerin davet ettiği toplantılara katılmıyor, telefon numaraları rehberlerden siliniyordu. Belirsizliğin mimarları bir gün fikir değiştirdi ve o siyasetçiler rejim nezdinde ‘muteber’ hale geldi. Aynı ülkede, aynı anayasa ve aynı mevzuatla oldu bunlar. Demek ki önceki ifadelerin hiçbirinin ‘yasayla’, ‘hukuk düzeniyle’ bir ilgisi yoktu. Davranışı belirleyen verili hukuk değil, siyasi tercihlerdi. O tercih değişince türlü ithamlar sona erdi. ‘Hukuka uygun’ bir biçimde…
Yıllarca süren davalar, giderek karmaşıklaşan yargısal süreçler, sıradan söz ya da eylemler nedeniyle tanık olunan tutuklama ve cezalandırmalar vs. Bir de, hiç ceza almayanlar, cezasızlığı zırh haline getirenler. Hiçbiri yasadan, yasaları bilmemekten, yorum hatasından kaynaklanmıyor. Bu bir yönetme tercihi. Yurttaşa kendisini giderek güçsüz, korumasız hissettiren ve çareyi birilerinin iki dudağının arasında aramasına yol açan bir durum. Her an her şey olabilir duygusu. Sonuç: Başlıca motivasyonu-önceliği ‘kendini korumak’ olan geniş yurttaş kesimleri.
4 Ekim’de Prospect’te yayınlanan Ivan Krastev’in ‘Liberalism in the end times’ başlıklı yazısından (yazıdan haberdar eden Soli Özel hocaya teşekkür ederim) Sieyès’in bir sözünü öğrendim. Meşhur ‘Üçüncü Küme Nedir?’in yazarı Rahip’e Fransız Devrimi’nin en sert aylarında ne yaptığı sorulduğunda, “Hayatta kaldım,” (idare ettim/atlattım) yanıtını vermiş.
Muhtemelen şu sıra Türkiye’de (ve pek çok ülkede) ahalinin ruh halini yansıtıyor bu cümle. ABD’de Trump’ın bazı eyaletlere asayişi sağlamak için ‘ulusal muhafız’ gönderdiğini ve son olarak bir belediye başkanı ile bir valinin ‘hapse atılması’ gerektiğini dile getirdiğini hatırlatmakta yarar var. Belirsizlik… Herkesin başına her an her şey gelebilir!
Ola ki belirsizliğin nasıl işlevsel bir yöntem ve berbat bir duygu olduğunu layıkıyla kavramak isterseniz, bir KHK’li bulup son dokuz yılı nasıl geçirdiğini, neler yaşadığını sorabilirsiniz. Yeri gelmişken (!) muhterem okur, tanık olduğunuz hiçbir hukuk dışılık OHAL KHK’leri ile on binlerce yurttaşın sorgusuz sualsiz ‘sivil ölüme’ mahkûm edilmesinden daha absürt değil. Kuşkunuz olmasın.
Öneriler:
Çiğdem Toker’in her programını öneririm. Sonuncusu.
İktisat hocası Haluk Levent’in Apaçık Radyo’daki ‘Sermayenin Ötesi’ programı, dünyada olup bitenlerin ekonomi-politik yorumunu öğrenmek isteyenler için eşsiz bir fırsat. Her programını öneririm. Sonuncusu.
Yazarlar
-
Murat Sevinç'Belirsizlik' kullanışlı bir idare yöntemidir, yurttaşı iki dudak arasına hapseder! 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin ikinci ve belki de “final” sezonu 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalMüslüman düşmanı Hegseth ve ‘İslami rejimler’in suç ortaklığı 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezAtaerkil pazarlık 2.0 ve cinskırım 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEHüseyin Kocabıyık’ın sözü 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan ve kurmayları acaba neden isteksiz davranıyor? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHatay’ı haritasına ilk kim koymuştu? 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBaşkan da olsan meşruiyet şart 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm sürecinde bazı işaretler 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTutuklama tutkusu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENYargıda “Kin” motivasyonu 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBorsada vurgun nasıl yapılır? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuTürkiye neden bu kadar siyasi? 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUUyuşturucu kullanımı ortaokullara kadar indiyse… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTOysa Her Şey Çok Farklı Olabilirdi… 10.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAÖzgür Önderlikten , Özgür Topluma; 9 Ekim Komplosuna Karşı Halkların Demokratik Direnişi... 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilAteş hattında bir ülke: Suriye sahnesinde Türkiye 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin geleceği giderek daha az tartışılırken… 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyon, bir temel hak olan mülkiyet hakkının ihlali ve öneriler 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman ülkelerde adalet yok ama adalet masalları çok güzel! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDevletin sahipleri ve DEM Parti! 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRTürkiye yeniden karanlık film günlerine mi dönüyor? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇEREkonomide akıldışılık sona erdi mi? 8.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRHer balkonuna havuz yapılan rezaletin perde arkası! Buna nasıl izin verildi? 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSiyasi değil sosyolojik, hatta psikolojik 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezFenerbahçe'nin Yeni Yönetimine İlk Açık Mektup 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBirinci Yılında Süreç: Olanlar, Olmayanlar 7.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’dan sonra AKP dağılır 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİYapıttan Yapana: Zatî olana yolculuk 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞ“DEVLETİ ZENGİN”,”VATANDAŞI AÇ VE YOKSUL” ÜLKE… 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Trumpizm’in güç gösterisi nereye kadar? 6.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraDevlet Millet Kucaklaşması 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayOVP’nin iç çelişkileri ve stratejik yönelimi 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNGazze Planı: Bölgesel teslimiyete giriş 5.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇ“Siyasette zorlama yoktur!” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTCumhurbaşkanı, “muhalefet”, “Kürtler” 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ile Batı arasındaki “sözleşme” bozuluyor mu? 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025
9.09.2025
4.09.2025
17.08.2025
14.08.2025
8.08.2025
1.08.2025
24.07.2025