Murat Sevinç
Levent Kırca’nın bir parodisinden daha önce de söz etmiştim, çok sık hatırlıyorum. Anadolu’da bir köy, yanılmıyorsam 1960’larda bir yılda takılıp kalmış, sonraki yıllara girmemişti! Türkiye bu köyü andırıyor.
Belli aralıklarla benzer gelişmeleri, üstüne bir şeyler eklenmiş haliyle tecrübe ediyoruz. 10-15 yıl arayla kalın mı kalın iddianameler büyük tezahüratla açıklanıyor, aynı tıynette figürler bu kez başkaları için itham edici cümleler kuruyor, olup biteni sorgulayanlara tanıdık sözcüklerle hakaret ediliyor. Benzerliklerin ‘üzerine eklenen’ ise, atılan adımların her aşamada daha cüretkâr oluşu. Örneğin, AYM ve AİHM kararlarına uyulmayabileceği bir süredir fiilen kabul görmüş durumda ve bu yeni bir durum sayılır. Son olarak Tayfun Kahraman’ın yaşadığı, AYM kararlarının artık ilk derece mahkemeleri tarafından da ciddiye alınmayabildiğinin örneği oldu. Herhangi bir AYM üyesinin olup bitene tepki gösterip istifa edeceğini düşünmüyorum kuşkusuz, ‘istifa’ milli-manevi değerlerimizden biri değil. Hal böyleyken AYM’nin muhterem üyelerine naçizane önerim, Ankara’nın havadar muhitlerinden olan Ahlatlıbel’in doğal güzelliklerinden yararlanmaları, hemen karşılarındaki parkın çiçekli yolunda sağlıklı yaşam yürüyüşü yapıp oradaki zamanlarını hoşça geçirmeleridir.
2007 yılında başladığını savunduğum AKP anayasacılığı-hukuk pratiğinin ‘iki buçuk’ başat niteliği var: İlki, o tarihten sonraki anayasa değişiklikleri ve hukuk yaratma-uygulama faaliyetinin bir siyasal ideolojinin/partinin menfaatleri doğrultusunda oluşu.
İkincisi, hukuk-anayasa âlemini ilgilendirir görünen işlerin salt hukuksal gelişme olmaktan çok muhtelif ittifakların zeminini oluşturması, siyasetin o zeminde yapılması. Şimdilerde ‘süreç’ başlığı altında başlatılmaya çalışılan anayasa tartışmaları gibi.
‘Buçuk’ olan kısmı ise, ülkenin topyekûn bir adliyeye dönüştürülmesi, belirli kişi ve kurumların başında yargı kılıcının sallandırılması. Örneği kendim(iz)den vereyim: Bu satırları ‘çeyrek KHK’li biri olarak yazıyorum, çünkü hakkım(ız)daki dava(lar) kesinlikle sonuçlandırılmıyor. Her an bir kez daha üniversiteden atılabilir, yeniden sivil ölü haline gelebiliriz. Bizi yaşamla ölüm arasında bir yerde tutuyorlar ki, koma durumu sürsün ve gerektiğinde çekilecek ‘fiş’ ellerinde bulunsun. Henüz iade edilmeyen meslektaşlarımızdan ise söz etme gereği dahi durmuyorum. Bu bir üslup, yönetim tercihi. ‘Diğerlerine’ verilen mesaj.
Türkiye bir günde gelmedi buraya. Adım adım, sınayarak, deneyerek, tepki ölçerek, bir adım atarak, biraz geri çekilerek, sonra yeni bir adım, bir adım daha… AYM dahil her kurum başına gelen her şeyi hak etti. Tekrar etmekten bıkmayacağım: Bu toplum KHK rejimi karşısında suskun kaldı. İktidar OHAL KHK’lerini kabullenen bir vasata her şeyi kabul ettirebileceğini gördü. AYM korkudan içtihat değiştirip OHAL KHK’lerini incelemeyi reddetti. Bugün yaşanan hiçbir şey KHK’ler ile onca insanın sorgusuz sualsiz sivil ölüme mahkûm edilmesinden daha absürt, daha ‘inanılmaz’ değil.
Şimdi binlerce sayfalık bir iddianame var ortada. Okuyanlardan öğreniyorum içeriğini, pek sürprizli bir metin değil anladığım kadarıyla! İşimin gereği olmadığı için okumayı düşünmüyorum. Ergenekon-Balyoz devrindeki iddianameleri okumayı denemiş, bir yerden sonra hayatın o savcıların fantezi âleminde heba edilemeyecek kadar kısa olduğunu düşünüp vazgeçmiştim. Fakat iddianamenin bir yerinde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na bir ‘bildirim’ yapıldığını okuyunca ilgilenmek gerekti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı SPK’nin bir hükmüne dayanarak, partiler hakkında kapatma davası açmakla yetkili olan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na (YCB) bir ‘bildirimde’ bulunmuş. Türkçesi, ‘CHP yönetimine ilişkin bu kadar belge bilgi var, sana da haber veriyorum, yine de sen bilirsin tabii…‘ demiş oldu.
CHP hakkında bir dava açılma ihtimaline ilişkin doğru sorunun, ‘bu da olur mu?’ değil, ‘şimdi buna ihtiyaç duyulur mu?’ olduğu kanısındayım. Hukuki mi değil mi, CHP filanca eylemlerin odağı olmuş mu olmamış mı, kapatılır mı kapatılmaz mı, iktidar bunu göze alır mı almaz mı vs… Bunlar son derece yararsız soru ve tartışmalar. Mesele, örneğin YCB’nin başlatacağı bir soruşturma, örneğin bazı parti organlarının görevden el çektirilmesi ile ilgili bir ihtar, örneğin başı sonu belirsiz bir kapatma davası ‘süreci’, iktidar için kullanışlı bir siyasal atmosfer yaratır mı yaratmaz mı? Muhtemel gelişmeleri bu sorunun yanıtı belirleyecek, hep olduğu gibi. Gerisi teferruat ve anayasa-yasa maddeleri üzerine gevezelik. Hatırda tutmakta yarar var, ne geçilecek eşik biter, ne de bir dip var buralarda.
Yazı önerisi: Tanıl Bora’nın ‘memnuniyetsizler’ hakkındaki güzel yazısı. Ola ki partilerin yasaklanması konusunu merak eden olursa, yıllar öncesinden kısa bir değerlendirme yazısı.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.12.2025
23.11.2025
21.11.2025
14.11.2025
30.10.2025
26.10.2025
12.10.2025
3.10.2025
14.09.2025
11.09.2025