Mustafa Karaalioğlu
Beştepe’de ABD ile başlayıp Soçi’de Rusya ile tamamlanan mutabakat maratonu Türkiye’nin isteklerini karşılıyor. Bütün isteklerini değil ama böylesine zor bir dosyada her şeyi alabilmek zaten mümkün olamazdı. Birden fazla güçlü aktörün bulunduğu ve küresel güç sahnesini andıran sahada olabileceklerin bir limiti vardır. Türkiye bu limitin yakınına kadar ulaştı. Ankara’nın en istemediği şey sınır boyunca silahlı YPG gücünün varlığıydı, mutabakatlar zincirinin sonunda bu gideriliyor. Fırat nehrinin doğusunda kalan 444 kilometrelik sınır boyunca artık YPG olmayacak… Elbette, orada olmayacak YPG’nin nerede ve nasıl olacağı hâlâ büyük bir meseledir ama (9 Ekim) Barış Pınarı Harekatı’nın öncesi ve sonrası kıyaslanacak olursa kısa sürede elde edilen bu kazanım Türkiye ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın başarı hanesine yazılmalıdır.
Rusya’nın ABD ile yaptığımız anlaşmayı, ABD’nin de Rusya ile yapılanı benimsemesi sürecin diplomatik gücünü ayrıca artırıyor. İki ülkenin Suriye’de savaşın bir an önce bitmesi ve çözüm prosedürünün devreye girmesini istediği de açıkça anlaşılıyor. Böylelikle, önce 120 saatlik ardından 150 saatlik temizleme programının hemen peşinden Cenevre’de başlayacak yeni Suriye anayasası yapım çalışmalarının önünde bir siyasi engel kalmamış bulunuyor. Türkiye, Cenevre öncesi sahaya ağırlık koyarak yeni süreçteki rolünü de güçlendirmiş oldu. Böyle bir imkan elde etmek için elde kalan son zaman kesinlikle iyi değerlendirildi. Açıkça görülüyor ki iki hafta gecikme olsa Suriye masasına daha az avantajla oturmuş olacaktık. İki haftaya, yıllardır ertelenen birçok problemin çözümü ya da çözüm sermayesi sığdırıldı.
***
Türkiye istediğinin önemli bölümünü elde etti. Rusya hem son noktayı koyarak hem de ABD’nin çekilmesiyle sahanın tek hakimi oldu. Esad rejimi elini kolunu sallayarak önce İdlib’e ardından Soçi mutabakatıyla birlikte Türkiye sınırına kadar ulaştı. Yani Esad da kazandı. Ama bütün bunlara rağmen sürecin kazananı kaybedeni listesi yapmak için henüz erkendir. Asıl önemli konu Suriye’de toz bulutu indikten sonra ne olacağıdır. Son iki haftayı iyi değerlendirdik ama unutmayalım ki bizim için tablo hâlâ savaşın başladığı günün gerisindedir. Başlangıçta Suriye’de YPG yoktu şimdi var. YPG sınırımızın 30 kilometre aşağısına çekilecek olsa da orada silahlı halde durmaya devam edecek. Bu, Türkiye için doğrudan bir güvenlik tehdidi olmasa da siyasi bir risktir. Ankara, bu örgütün üst yapısı olan PYD ve DSG’nin yeni anaya sürecinde inisiyatif almasını ve statü kazanmasını da kesinlikle istemiyor. Bu ne kadar mümkün olacak belli değil. Rusya’nın bu bahiste Soçi’de olduğu kadar Türkiye’ye cömert davranıp davranmayacağı da belli değildir.
Öte yandan hem son harekatın en önemli amacı olan hem de Türkiye için taşınması zor bir yük haline gelen 3.5 milyonu aşkın göçmenin durumunun çözümü için güçlü bir perspektif gerekiyor. Hâlâ böyle bir ışık yanmış değil. Kaldı ki 12 milyon kişiyi yerinden eden Esad rejiminin savaştan muzaffer çıkması, dünyanın çeşitli ülkelerine dağılmış göçmenlerin geri dönüşü için hiç de motive edici bir tablo sayılmaz.
Belirsizlikler hâlâ devam ediyor ama böyle süreçlerde gri alanların varlığı doğaldır. Sonuçta, 8 yıla ulaşan bir savaştan ve iki süper gücün oynadığı sahneden söz ediyoruz.
Belirli veya belirsiz noktalara rağmen Türkiye için işlerin harekat öncesine göre daha kolay olduğunun altını tekrar çizelim.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
8.06.2025
5.06.2025
1.05.2025
14.04.2025
7.04.2025
31.03.2025
10.03.2025
9.02.2025
13.01.2025