Mustafa PAÇAL
Seçim sonrası yapılan siyasi değerlendirmeler arasında dikkatimi en çok “AKP’nin ülkenin siyasi omurgası” olduğu yönündeki tespitler çekti.
Bu değerlendirmelerde bulunanlar bu tespitleri herhalde hem AKP’nin seçimden birinci parti çıktığı için ve hem de AKP’siz bir koalisyon hükümeti mevcut siyasi tabloya göre kurulamayacağı için yapıyorlardır diye düşünegeldim.
Ancak bu tespitin bunlarla sınırlı olamayacağı gibi aslında başka bir içerik taşıdığını daha sonra anlamaya başladım.
Bu içerik ise Erdoğan ve AKP üzerinden bir gelecek umudunun hâlâ taşındığı idi.
Az buz değil on üç yıl üst üste girdiği tüm seçimleri kazanarak yerel ve genel siyasette iktidar olmuş bir partiden ve onun doğal liderinden bahsediyoruz.
Siyasi yaşamına çok kapsayıcı bir programla başlamış bir AKP’yi konuşuyoruz sonunda; “3 Y” diye görülen programında yolsuzluk, yoksulluk ve yasaklarla mücadele edeceğini ortaya koyarak aslında siyaset kurumundan umudunu neredeyse kesmiş olanlar dâhil geniş bir halk kitlesini kucaklamayı başarmış ve söyledikleri “kimsesizlerin kimsesi” sloganı pek de bir rağbet gören AKP’yi…
Partinin başında olması gereken Tayyip Erdoğan’ı, bir şiir okuması nedeniyle belediye başkanlığını kaybederek hapis yatmış ve arkasından siyasi yasağa uğratılmış ve toplumsal algıda ayrı mağduriyet yaratılmış bir lideri anlatmaya çalışıyoruz.
Diğer yandan ise AKP kendini genel olarak “muhafazakâr demokrat” bir parti olarak ifade ediyordu.
İşte bu AKP, 2002 genel seçimlerinde yüzde 34,3 oy alarak ve antidemokratik seçim kanununun da sağladığı avantajla parlamentonun yüzde 66’sına sahip olan partiydi.
Çünkü toplum AKP’yi kendine umut kapısı olarak görmeye başlamıştı.
Bütün bunlar Türkiye’nin sorunlarının çözümü içinde büyük bir şans ve fırsatlar doğuruyordu.
Ancak Erdoğan ve AKP topluma bu kapıyı kapattı.
İşte bugün Türkiye’nin sorunlarına bakıldığında hem demokratikleşme ve hem de ekonomide yapısal sorunlar çözülemediği için AKP, hem umut olmaktan çıktı ve hem de önemli fırsatları heba etti.
Son seçim sonuçlarına bakarak bunu söylemiyorum. 2011 seçimleri sonrası başlayan bir siyasi erozyonun bugün ortaya çıkardığı toplam durumdan bahsediyorum.
Nasılı şu; Erdoğan demokratikleşme ve AB sürecini hızlandırdı. Sonra yeni anayasa tartışmalarını gündeme taşıyarak önemli bir adım atmaya çalıştı. Arkasından çözüm süreci girişimleri geldi. Bölge siyasetinde yapıcı ilişkiler kurmaya çalıştı. Tüm bu girişimler her kesimden destek gördü.
Peki, şimdi bakıldığında bu sorunların hangisi çözüldü veya çözülme umudu taşıdığımız biri kaldı mı? Bence bu toplumsal yaraların kabuğu kaldırıldı ve üzücü olan tedavisi yapılmadığı için yaralar kanamalı bırakıldı.
Bazen keşke dokunmasalardı diye düşündüğüm de olmuyor değil.
Erdoğan tüm bu sorunların çözümüne talip bir siyaset izlemek yerine kafasındaki tek adam otoritesine dayalı bir sistem kurmayı hedefledi.
Bu hedefi Türkiye ile sınırlı değildi. Daha büyük olan hedefi “ecdadının mirası” olarak gördüğü Osmanlı’yı öncelikle Ortadoğu’da yeniden kurmaktı ve bunun için dünya ile kavgalı olmayı bile göze aldı.
Bundan daha da vahimi olanı “3 Y” ile arkasına aldığı kitlelere bu siyaseti dayatmak oldu.
7 Haziran seçimleri bu hesaplara ve Erdoğan’a “dur” dedi.
Erdoğan bundan sonra toplum için bir siyasi umut olmaktan çıkmıştır.
Bu nedenle 2002 yılında “kimsesizlerin kimsesi” olarak yola çıkan, büyük oranda toplum desteği alan Erdoğan ve onun AKP’si artık siyasetin omurgası olmaktan çok devlet vesayetinin omurgası durumuna gelmiştir.
Siyasetin artık yeni bir “omurga partiye” ihtiyacı var.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.04.2021
10.02.2021
13.01.2021
23.12.2020
7.02.2020
22.10.2020
12.10.2020
2.09.2020
26.08.2020
15.08.2020