Mustafa PAÇAL
Türkiye iki binli yıllara iki kritik sorun süreciyle başladı.
Bunlardan ilki içte ekonomik kriz ve demokratikleşme ile AB süreci idi,diğeri ise dışta ama hemen burnunun dibinde cereyan eden Irak sorunu idi.
Bu iki süreç değerlendirildiğinde Türkiye daha çok içteki sorunlara odaklanmayı Irak sorununa göre daha önemsedi ve enerjisini içe dönük harcadı.
Hatta öyle ki Irak’a yapılacak askeri müdahalenin lojistik ihtiyaçları için meclisten teskereyi geçiren Türkiye,iş askeri müdahale de bulunacak müttefik kuvvetlerin Türkiye üzerinden geçmesine izin verecek teskereye geldiğinde meclis aynı iradeyi göstermeyerek kendini sürecin dışında tuttu.
Türkiye’nin bu tutumu uzun süre tartışılsa da aslında Türkiye o zaman diliminde kendisi için doğru olan bir tasarrufta bulunmuştu.
Bulunmuştu çünkü bir yandan ekonomik krizin yarattığı sosyo-ekonomik sonuçlar ve diğer yanda Kürt sorunu başta olmak üzere demokratikleşme sorunu Türkiye’nin başını kaldırıp ta bölgesel ve yakın bir sorun olsa da başka bir sorunla ilgilenecek hali yoktu ve öyle de davrandı.
Türkiye iki binli yıllarda yani özellikle Ak Parti’nin iktidar döneminden bahsediyorum.
Bu dönemde kimi ekonomik ve sosyal sorunlar devam etse de, Ak Parti genel ekonomik göstergelerin iyileşmesinde ve demokratikleşme alanın cumhuriyet döneminin tüm zamanlarına göre parmak ısırtacak işler de yaptılar.
Ergenekon,balyoz davalarının açılması ile bunun TSK içinde yarattığı dalgalanmaların sonucu sivil otoritenin eskiye oranla daha öne çıkması önemli bir tarihsel siyasi gelişme olarak karşımıza çıktı.Cumhurbaşkanı seçimi ve anayasa referandumu aynı anlamda işin başka bir boyutunu oluşturdu.
Son yıllarda vukuu bulan bu gelişmelerin yanı sıra İsrail,Filistin sorununda taraf olan Türkiye Davos’taki Erdoğan-Peres arasındaki atışma ile hükümetin başını kaldırıp gözünü dışarı çevirmesi sürecinde ve “bağımsız” dış politik tavır konusunda miladi bir zirve yaptı.
Arap baharı ile İran nükleer silah üretiyor mu? sorunu,AB ve Kıbrıs gibi sorunlara bakıldığında Türkiye ağırlıkta kendi başına tutum almayı yeğlediği eski tutumları olarak yeniden ortaya çıktı.
Türkiye hükümeti bundan önceki hükümetlere göre tarihinde ilk defa böylesi yoğun bir dış politika ajandasıyla uğraşıyordu.
Bu alışık olduğumuz bir durum değildi.
Öyle ya soğuk savaş yıllarında içe kapalı otoriter bir rejimle kendi yağı ile kavrulan bir ülke olmaktan çıkıp dışa açılmak aslında geçmişte üzerinde fazlaca düşündüğümüz bir konu alanı değildi.
Ve bunu anlamak lazımdı…
Evet AB ile ilişkilerin “karşılıklı” soğutulduğu yani Avrupa ile dış politikada paslaşmanın olmadığı,İsrail karşıtlığı temelinde ve bölgesel lider olmayı hedefleyen bir Ortadoğu dış politika stratejisinin genel konsepti ne olabilirdi ve bundan ne tür ekonomik,siyasi ve bölgesel sonuçlar beklenebilirdi.
Hükümet yeni dış politikasının konseptini kendi siyasi ve kültürel geleneğine de uygun olarak bulmakta zorlanmadı.
Dış politikada etkin olmak istediği coğrafya eski Osmanlı toprakları olduğu için bir tür “bölgesel emperyal” güç olarak davranmayı tercih etti.
Çok bilinen adıyla söylersek bu dış politikanın arka planında “Sunni tonda yeni Osmanlıcılık” anlayışı var.
Buda akla Milli görüş geleneğinden gelen siyasetçiler hemen birbirilerine yakın dış politika izlediklerini getiriyordu.
Hatırlanacak olursa Refahyol hükümeti döneminde rahmetli Erbakan hocada Müslüman ülkelerin ekonomik ve siyasi birliği için D-8 yapılanmasını gitmek istemişti.
Buradan sonra şimdi gelelim benim değerlendirmelerime…
Bence dış politikada bu stratejik tercih sürdürülebilir değildir.
Bunun çoklu nedenleri var. Ancak ben bir kaçına değineceğim.
1.Öncelikle Türkiye’nin ekonomik ve demokratik alanda halen “kırılgan” yapısıyla dışa dönük bir model ülke olması, fazla iyimser bir yorum olur.
2.Arap baharının geldiği noktada ülkelerdeki tüm siyasi,dini ve mezhebi eğilimler kendi içinde ve dışındaki ilişkilerde riskler taşıdığı için bugünden orta ve uzun vadede ortaya çıkacak sonuçları belirgin gözükmüyor.
Bu iyimser olmayan bakışın altında yatan önemli nedenlerin başında ise mezhep çatışmaları gelmektedir.
Türkiye mezhepler arası çatışmalarda sunnilikten taraf bir dış politika izlemesi nedeniyle “şimdilik” bölgede yapıcı rol oynaması zor gözüküyor.
3.Türkiye’nin İsrail’e karşı Hizbullah ve Hamas çizgisinde kalması buna karşı Suudi Arabistan,İsrail ve Mısır karşısına alması ile İran’ın nükleer silahlanma konusunda davranışı batıya yakın olsa da inandırıcılık sorunu var olarak gözüken diğer bir handikapı oluşturmaktadır.
Bence Türkiye öncelikle hükümet ve toplumsal güçler içerde Kürt sorununu insan hakları temelinde diplomatik yöntemlerle çözülmesi için ve AB müktesebatı ile uyumlu yeni,demokratik anayasa için enerjisini harcamalıdır.
Dış politikada özellikle Ortadoğu’da öncelikle AB ve sonra ABD ile diyalog ve işbirliği ekseninde bir ortak rol oynamalıdır.
AB ile ilişkilerde her iki taraf için ilişkilerin normalleşmesi bakımından yeni fırsatların ortaya çıktığını görmek lazım gerekiyor.
Euro bölgesindeki ekonomik kriz ve Fransa başkanlık seçimlerinde Sarkozy’nin kaybetme ihtimalinin ortaya çıkması ile Kıbrıs sorununda Temmuz ayına kadar çözüm odaklı adımların atılma olasılığı tarafların yeniden umutlanması için yeterli gelişmeler olmaktadır.
Burada bir önemli konunun altını çizmekte fayda var.
Dikkat edilirse küresel ve bölgesel süreçlerin yönetilmesin de artık sadece askeri güce dayalı pragmatik çözümler dönemi sona eriyor.
Küresel ekonomik yaptırımlar ve bu alandaki küresel ekonomik sistemler,bölgesel ve küresel her türlü sorunun çözümünde caydırıcı ve etkili bir çözüm gücü haline gelmiş bulunuyor.
Bu çözüm gücünü öncelikle kullanan bir diplomasi, dış politikada daha başarılı olabiliyor.
Türkiye içte demokratikleşme alanında atacağı adımlarla ve ekonomik gelişimini dışta bu yeni nesil diplomasiyle pekiştirmelidir.
Dahası Türkiye dış politika’da yukarıda belirttiğim saiklerle kendi başına bir yol izlemeden önce AB gibi yakın ortağı olan önemli bir küresel oyuncu ile diyalog ve işbirliğini tercih etmeli ve onun strateji ve politikalarının belirlenmesinde katkı ve etki sağlayan bir önemli oyuncu olmayı seçmelidir.
Bu tercihi Suriye politikası içinde yapmalıdır.
Yazarlar
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.04.2021
10.02.2021
13.01.2021
23.12.2020
7.02.2020
22.10.2020
12.10.2020
2.09.2020
26.08.2020
15.08.2020