Mustafa PAÇAL
Bir yanda salgın nedeniyle çekilen acılar ve kaybolan hayatlar, diğer yanda ise yaygın işsizlik ve yoksullaşma ve herkesin ne olacak bu salgının sonu dediği zor zahmet bir dönemden geçiyoruz.
Tüm bu kötülük hali bizlere her ülke ve toplumdaki etkileri kuşkusuz aynı olmamakla beraber salgının insanlık için acı bir ortak kader olduğu ve bu salgından ancak hep birlikte dayanışma ve yardımlaşma içinde çıkacağımızı söylüyor.
Aşılama uygulamaları pek çok ülkede başlatılmış olsa bile halen aşılamayı başlatamamış ülkelerde var.
Türkiye’de bu ülkelerden biri neden ve aşı nerede?
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tüm ülkelere salgın karşı aşılama yapmak için işbirliği ve dayanışma çağrısı yaparak, tüm ülkelerin aşı programlarının uyumlu olarak sürdürmesi ve ellerindeki fazla aşıların ihtiyaç sahibi diğer ülkelerle paylaşılması için COVAX koordinasyonu içinde davranılmasını ve öncelikle de sağlık çalışanlarının aşılanması gerektiğinin altını çizerek açıklıyor.
Türkiye bu koordinasyonun içinde değil halen neden?
Türkiye başından beri salgın sürecini dürüst ve açık yönetemedi.
Gerçek vaka ve ölüm sayıları kamuoyundan saklandı.
Sonuçta özellikle Tabipler Birliğinin ısrarlı ve kararlı mücadelesi sonucunda süreç eskiye göre daha şeffaf yönetilir bir duruma getirildi.
Şimdi Türkiye Cınovax Çin aşısını tercih etti. Neden etti?
Bu karar tamamen iktidarın tasarrufu ile alınmış bir karar ve tartışılmaya halen devam ediliyor.
Tercih edilen aşının 3. faz sonuçları henüz belli bile değilken, neden bu aşı tercih edildiği hakkında kimsenin bildiği bir şey yok; ancak aşının Çin’den doğrudan devlet tarafından mı satın alındığı, yoksa aracı bir şirket mi tartışmaları ve aşının güvenilir olup olmadığı tartışmaları sürüp gitmekte.
Ve sonuç olarak salgın tüm şiddetiyle sürüyor, her gün yüzlerce insanımız ölüyor ve biz halen aşılamaya başlatamamış ve ne zaman başlanacağı da henüz bilinmeyen bir ülke olmaya devam ediyoruz.
Salgın önleme nedeniyle iktidar tarafından sürdürülen kısıtlamalarda bir yandan sürüyor.
Sürüyor da bu kısıtlamaların yarattığı sosyo-ekonomik tahribatta sürüyor. Özellikle işyerleri kapalı olan esnaf kan ağlıyor.
Bir taraftan geçim derdi diğer taraftan ödenmesi gereken sigorta ve vergilerin yükü altında eziliyorlar.
Durumu daha zor olanlar ise banka kredisi alıp ta ödeyemeyen esnaflar onlar için geriye söylenecek söz kalmıyor.
Milyonlarca esnaf üyesi olan Türkiye Esnaf ve Sanatkarları Konfederasyonu (TESK) bu zor günden esnafın, sanatkarın sesi ve eylemi olacağına, iktidara rica minnette bulunmayı tercih ediyor.
Oysaki kararname ile anti-demokratik şekilde üniversitelerine rektör atanan Boğaziçi Üniversiteli öğrenci ve akademisyenlere bir baksınlar.
Gencecik çocukları nasıl da tepeden yapılan rektör atamasına karşı birlik içinde karşı çıkıyorlar.
Evet…
Boğaziçi Üniversitesine Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle yapılan atama yasal olarak doğrudur ama meşru değildir.
Her konuda “istişareye” önem verdiğini söyleyen Ak Parti sözcüleri neden bu atamada ve diğer tepeden yapılan atamalarda istişare etme gereği duymadılar.
Gittiler atamaya tepki gösteren öğrencilere terörist suçlaması yaparak şiddet yolunu seçtiler.
Türkiye’nin eğitim ve bilimde geriye kalan en gözde üniversitesinin kapısına utanmadan sıkılmadan kelepçe vurarak kendilerini tüm dünya bir kez daha rezil ettiler.
Neden gece yarısında sözde azılı bir teröristi ele geçirme görüntüleriyle suçsuz öğrencileri gözaltına alarak işkence yaptılar.
Bunun tek bir nedeni var.
İktidar, toplumda verdiği kararların tartışılmasını, itiraz edilmesini ve hatta karşı düşünce ve öneri verilmesini dahi istemiyor.
Herkesten verilen kararlara biat edilmesini istiyor.
Hal böyle olunca da itiraz edenlerin payına şiddet, işkence, hukuksuzluk ve zorbalık düşüyor.
Bu bezirgan saltanatı sürdürülemez ve öylede olacak, burası “Dingo’nun ahırı” değil bu devran dönecek.
Diğer yandan salgın süreci dünyada sağ popülist ve otoriter rejimlerin yönetim olarak oldukça işine gelmiş gözüküyor. Salgın nedeniyle var olan baskı ve yasakları daha da arttırmak eğilimine girdiler.
Türkiye’de bu ülkeler arasında bulunuyor.
Boğaziçi eylemlerini bastırmak için valilik hemen iki ilçede salgın nedeniyle gösteri ve yürüyüşleri yasakladı.
Ve ABD ve Trump…
Öte yandan salgın sürecinin en etkili siyasi ve toplumsal etkileri ABD’de görüldü. Kasım ayında yapılan başkanlık seçimleri öncesinde başlayan siyasi gerilim ve kutuplaşmanın sonucu işin ucu faşist bir güruh tarafından temsilciler meclisinin basılmasına kadar vardırıldı.
Bu demokrasi ahlakı dışı gelişmeler sonucunda Trump, ABD siyasi tarihi içinde her bakımdan en nefret edilen başkan olarak yerini aldı.
Seçim öncesi ve seçim sürecinde görevini devretmeyeceğini ve seçim sonuçlarının hileli olduğunu ileri süren Trump, taraftarlarını meclisi basmaya ve büyük bir kaos yaratamaya kadar teşvik ve tahrik etti.
Trump, ABD demokrasisine ve hukukuna karşı bir suç işlemiştir ve artık kendisi demokrasi düşmanı olan bir suçludur.
Tabii sadece ABD demokrasisine karşı değil bu suç dünyada ki tüm demokrasilere karşıda işlenen bir suçtur.
Trump, giderayak, demokrasilerin ortadan kaldırılmasına yeminli faşist, demokrasi düşmanı çevreleri yüreklendirerek demokrasilerin mabedi parlamento binası saldırmalarını istemiştir.
Üstelik bunu kendisini ABD başkanlığına taşıyan bu demokrasi olduğu halde yapabilmiş olarak gözünü karartmıştır.
Sonradan yaptığı karşı açıklamalar onun suçlanmasını etkilemeyecek ve demokrasi düşmanı suçunun bedelini ödeyecektir.
Yalnız bu olaylar karşısında Ak Parti sözcülerinin yaptığı açıklamalarda oldukça manidardı.
Kendi ülkelerinde seçilmiş milletvekili ve belediye başkanlarını her türlü hukuksuzluk ve zorbalık yöntemleriyle görevden alan Ak Parti sözcüleri ABD’de yaşananlar için “herkes seçim sonuçlarına saygılı olmalı” deyiverdi.
Buna halk arasında “yavuz hırsız ev sahibini bastırırmış” derler.
Pişkinlik ve yüzsüzlüğün sınırı yok derler.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.04.2021
10.02.2021
13.01.2021
23.12.2020
7.02.2020
22.10.2020
12.10.2020
2.09.2020
26.08.2020
15.08.2020