Nejat ERDİM

Gezi Eylemleri Neden Doğru Analiz Edilmedi?
15.07.2013
1986

 Gezi eylemleri ve sonrasında Türkiye siyasal yaşamında yaşanan gelişmeler kuşkusuz ki daha çok uzun süre etkisini gösterecek niteliğe sahiptir dersek yeridir.

Doğrusu Türkiye 68 ve 78 kuşağının gençlik hareketlerinden bu yana bu denli sahaya ve sokağa hâkim, otorite ile ciddi anlamda çarpışan bir siyasal “kalkışma” ile karşılaşmamıştı.

Elbette ki özellikle 80 sonrası giderek politize olan ve daha çok çatışmacı ve sisteme karşı yıpratıcı bir çizgide varlığını gösterip, gelişen PKK endeksli Kürt gençlik hareketi sözü geçen siyasal akımlarla belki bir yönü ile bağdaştırılabilir.

Fakat gerek bu hareketin ülkenin genel anlamda sadece belirli bölgelerinde yani Kürt nüfusun ağırlıklı olduğu yerlerde kendine destek bulması; başka bir deyiş ile ülke genelinde bakıldığında özellikle iç ve batı bölgelerinde tepki ile karşılık bulması bu akımı bugün oluşan tablodan bir ölçüde ayrıştırıyor dersek yeridir.

Gezi eylemlerinin mevcut iktidara karşı lidersiz ve örgütsüz bir şekilde meydanlarda oluşan kalabalıklarla bir “tusinami” gibi dalga dalga büyüyerek bütün ülkeye yayılıp kendine yer bulması ve özellikle iktidar kanadının tüm tepki ve eleştirilerine rağmen giderek güçlenmesi bu akımın iyi analiz edilmesi gerektiğini bize gösteriyor.

Kuşkusuz ki mevcut iktidara karşı hasmane duygular besleyen ve tabiri caiz ise ellerine fırsat geçerse hepsini bir kaşık suda boğacak kadar öfkeli marjinal grupların bir türlü kendilerine toplumda gerekli desteği bulamadıklarını hatırlayacak olursak bir anda büyüyüp ülkenin tüm kentlerini, kasaba ve hatta köylerini etkisi altına alan bu gençlik hareketini kendi saflarına doğru çekme gayretlerinin olması kimse için sürpriz olmadı, olmamalı.

Toplumsal hassasiyetlere duyarlı, otoritenin sosyal yaşama müdahalesine karşı öfkeli bu gençler ve bu akım hiçbir siyasal partiye yakın durmayarak ne denli bağımsız olduklarını göstermiş olsalar da zamanla aralarına sızan birtakım marjinal oluşumlardan etkilendiklerini de görebiliyoruz.

Elbette ki hiçbir iktidardan beklenmeyeceği gibi mevcut iktidarın da kendi varlığını zedeleyici bu harekete sempati ile bakması beklenemezdi ve nitekim de öyle oldu.

İktidar için iki seçenek vardı ortada. Birincisi ya sokağa dökülen kalabalıkların sesini dinleyecek ve talep ettikleri isteklere kulak kabartacak; veyahut ikinci bir seçenek olarak ta bu sokak hareketlerini şiddetle bastırıp kitleleri ürkütüp demoralize ederek dağıtma yoluna gidecekti.

Aslında AKP iktidarı ikisini de denedi dersek yanılmış olmayız.

Gerek İstanbul valisi ve gerekse Sayın Başbakanın birtakım kişi ve gruplarla görüşmesi bir anlamda doğru ve makul olarak algılansa da daha sonra şöyle bir sonucun ortaya çıktığını görebiliyoruz.

“Bakın biz sizinle görüştük ve sizi dinledik, ama bizim uygulamalarımıza sakın itiraz etmeyin…” şeklinde gelişti; yani görüşmeler daha çok aba altında sopa göstermek veya bir nevi ikna odlarından geçirilmek şeklinde gelişti ki sokağın nabzı düşeceğine çok daha yükseldi ve ciddi can kayıpları yaşandı ne yazık ki.

Öte yandan ikinci seçenek; yani kitleleri şiddet yolu ile dağıtma yöntemi ise aslında ilk başta denenen yöntem idi. Polisin sabah saat 00:05 gibi gezi parkında toplanan kalabalığa kontrolsüz ve öfkeli bir şekilde saldırıp çadırlarını yakması ve daha sonra iktidar kanadından bile bu kontrolsüz ve şiddet içerikli müdahaleye eleştiriler gelmesi bu yöntemin de tutmayacağının adeta habercisi gibiydi.

İktidarın şaşkınlığı ve çaresizliği giderek bir darbe paranoyasına dönüşürken meydanlarda toplanan kalabalıkların özellikle bir kısım çevrelerce desteklendiğini bu çevrelerin başında toplumun adına pek te aşina olmadığı “faiz lobisinin” himayesinde olduğunu ki bu lobinin merkezine bir takım çevrelerce Koç grubu oturtularak adeta iktidar tarafından karanlığın taşlandığını gördük.

Başta Ergenekonvari ve onun benzeri grup ve oluşumlara karşı olduklarını, özellikle şiddet ve nefret içerikli söylem ve eylemlere tepkili olduklarını dile getiren kalabalıkların büyük bir çoğunluğu kendilerine iliştirilen bu asılsız ve mesnetsiz yaftadan rahatsız oldukların belirtirken demin de değindiğimiz üzere adeta AKP iktidarına karşı kan davası güden bazı radikal ve marjinal gruplar adeta altın teside kendilerine sunulan bu kalabalık muhalefeti yanlarına çekme gayretinde bulunsalar da bunu başaramadılar.

Zaten kalabalıklar iyi analiz edildiğinde bu çok daha net görülebiliyor.BDP’lisinin, MHP’lisinin ve Anti Kapitalist Müslüman’ının aynı kadrajda yer aldığı bir hareketi siz nasıl adlandırabilirsiniz ki?

Evet iktidar şaşkın ve çaresiz kalmıştı bu kalabalıklar karşısında.

Sayın başbakanın olayların yatıştırılması adına sakin ve yapıcı davranması gerekirken adeta meydan okurcasına Ankara ve İstanbul’da peş peşe mitingler yapmış olması ve Gezi çıkışlı kalabalıklara derin bir restleşme içine girmiş olması doğrusu akla gelebilecek en kötü senaryonun devreye girmesine sebebiyet verdi; haliyle toplumsal kamplaşma ve çatışmalar için pusuda bekleyen marjinal gruplar iktidarın bu yanlış manevrasından oldukça faydalandı denilebilir.

Öyle olmalı ki önceleri masum ve sivil itaatsizlik şeklinde gelişen sokak hareketleri giderek sokak çatışmalarına ve polis ile Molotoflu, hava fişekli çatışmalara yol açtı.

Tüm bunlar yaşanırken iktidar için paniğin giderek bir paranoyaya dönüştüğü gözlemleniyordu.

Sayın Başbakanın toplanan kalabalıklara adeta meydan okurcasına 3 Haziran 2013 günü kuzey Afrika gezisi öncesi “% 50’yi evlerinde zor tutuyorum…” şeklindeki talihsiz açıklamasının hemen ertesinde polis ile beraber eli sopalı sivillerin göstericilere saldırdığına tanıklık ettik ve zamanla bu gruplara eli palalı ve silahlı kişiler de karışınca iş giderek çığırından çıktı.

Tüm bu yaşananlar gösteriyor ki Gezi eylemlerinin özellikle iktidar tarafından iyi analiz edilemediğini söyleyebiliriz; doğal olarak yanlış teşhis çok ta iç açıcı sonuçlar doğurmadı.

Görünen o ki günlerdir süren gezi çıkışlı eylem ve sokak hareketleri hala bir uzlaşma ile sonuçlanabilmiş değil, umulur ki ülkemiz daha çok zarar görmeden bu can sıkıcı durumdan kurtulur ve kanımca en önemli görev bu noktada iktidara düşüyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar