Nuray MERT
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın eski Başbakan Yardımcısı ve danışmanı Yalçın Akdoğan, Lider-Siyasi Liderlik ve Erdoğan başlıklı bir kitap neşretmiş, kitabın tanıtım yazılarına göz atarken, liderlik mevzuu üzerine bir kez daha değinme ihtiyacı duydum.
Malum, ‘liderlik’, otoriter ve dahi totaliter siyaset biçimi ile doğrudan bağlantılı bir mevzu. Kuşkusuz, lider veya liderlik denilince her durumda otoriter, totaliter rejimden söz edilemez. Nihayetinde, en demokratik rejimler çerçevesinde de ‘siyasi liderlik’ ve de onun ‘karizmatik’ boyutundan söz etmek mümkün. Ancak, hali hazırda yaygın olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan’a atfedilen liderlik tanımı, sıradan bir siyasi liderlik ve bir siyasetçinin karizmatik vasıflarının çok ötesinde bir gönderme.
Siyasi liderlik ve onun bir adım ötesinde karizmatik liderlik dediğimiz olgu, birbirinin devamı olan iki aşamada inşa olunuyor. Birinci aşamada, özellikle krizli, çalkantılı dönemlerde, toplumun geniş bir kesimini etkileme, peşinden sürükleme gibi vasıflara sahip kişilerin öne çıkması, geniş toplumsal destek kazanması süreci. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi yürüyüşünün bu zeminde gerçekleştiği inkâr edilemez bir gerçek. İkinci aşamada, ise bu seyir içinde güçlenen ‘lider’in etrafında bir ‘liderlik kültü’nün ve iktidar yoğunlaşmasının oluşması, oluşturulması söz konusu oluyor. Bu süreçte, bir yandan karizmatik kişiliğin doğal çekim gücü, diğer yandan ise bu kişiliğin yüceltilmesi, yüceltiliş biçimi ile yeniden üretilmesi söz konusu oluyor. Erdoğan şahsı etrafında oluşan liderlik kültü, şimdi ikinci aşamasında, kimisi sahiden karizmatik kişiliğinin büyüsüne kapılmış olduğu için, kimisi gücü karşısında korkusundan, kimisi ise yeni oluşan siyasi gerçeklik çerçevesinde kendine yer açmak için ‘lider’i yüceltme çabasına girişiyor.
Malum, ‘lider’lik, ancak modern siyaset ve ‘kişisellik’ çerçevesinde karşılık bulabilecek bir kavram ve olgu. Bu nedenle, muhafazakâr ve dindarlık iddialı bir çevrenin, liderliğe geleneksel, dinsel bir anlam kazandırma çabası beyhude bir çaba. Geçmişe gönderme yapmak için ‘siyasetnameler’e müracaat etmenin faydası yok, zira siyasetnamelerde söz konusu edilen, toplumu etkileme gücü ile seçilmiş siyasetçiler değil, geleneksel yollar ile, mesela babadan kalma saltanat ile iktidar sahibi olan ‘idareci’de (hükümdar sultan, emir) olması gereken vasıflar. İkincisi, dini dünya görüşü, ‘kişiliğin’ öne çıkmasına yol veren bireysellik kültü ile taban tabana zıt bir istikamette. Tüm geleneksel idare biçimlerinde, ister Hıristiyan, ister Müslüman dünyada, ‘idareci’ isterse imparator olsun, kişiliği değil, konumu itibarıyla dini korumakla vazifeli ve bu vesile ile dinsel meşruiyete sahip sayılıyor. İstediğiniz kadar, ‘dava’ sahipliğini bu çerçeveye sıkıştırmaya çalışın, dava denilen modern ideolojiden ve onun açılımlarından başka bir şey değil. Nitekim, mezkur kitapta da, ‘ideoloji’, ‘devrimcilik’, hatta ‘protest karakter’ gibi kavramlara yer verilmiş.
Bu uzun mevzuyu, şu daracık yerde daha fazla dallandırıp budaklandırmak mümkün değil, izninizle, son zamanlarda çokça lafı geçen, iktidar çevresinin ‘Ulu Hakan’ı II. Abdülhamid döneminden bir örnek ile, Erdoğan’a ‘kişisel manevi ve mistik cazibe atfeden’ anlayışla, o dönemin zihniyet farkının altını çizmeye çalışarak noktalayayım.
II. Abdülhamid, Mısır’da İngilizlere karşı çıkan milliyetçi (‘devrimci’ veya protest de denebilir) ayaklanmanın önderi Urabi Paşa’ya isyandan vazgeçmesi için nasihat heyetleri ve mektuplar göndermiş idi. Bunlar arasında, Feraşet-i Şerife vekili Ahmet Esat Efendi’nin mektubunda, Urabi Paşa’yı şöyle uyarıyor: “Siz diyorsunuz ki, ‘biz hak üzerineyiz, kimsenin gücünden korkmayız, kalp sahipleri tarafından müjdelendik’. Fakat bunlar gizli sırlardır. Cenab-ı Hak’tan başka bu sırları kimse bilemez…. Diyorsunuz ki, ‘Mısır halkı benim bu kıtadan çıkacağımı bilseler beni parça parça ederler, beni bu kıtanın hayat sebebi biliyorlar.’ Bu söz yanlış ve günahtır. Zira Cenab-ı Hak her vücutta mevcuttur. Böyle bir vücut ise vücudu vahidle muammer olmadığı gibi birinin ademi ile harab olmaz.” (zik.Dr. Ramazan Balcı, II. Abdülhamid ve Mısır, İstanbul 2011, Ek VI)
Yazarlar
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Karamsarlık yaymak’ 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİYargıda yine mi temizlik başlamış? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025
11.11.2024
14.06.2024
5.05.2024
6.11.2023
14.10.2023
2.10.2023
24.09.2023