Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Bir yandan JİTEM’in gerçekleştirdiği operasyonlarda öldürülenlerin dosyaları birer birer zamanaşımına uğruyor, bir yandan da JİTEM var mıydı yok muydu tartışmalarının nihayet sonuna geliniyor.
Jandarma Genel Komutanlığı JİTEM’in varlığını kabul ediyor, ama bu askerî örgütlenmenin 1990 yılında sona erdirildiğini beyan ediyor.
Bizim Taraf’ın manşeti tek kelimeyle şahaneydi ve çok ironikti:
JİTEM Ne Yaşar Ne Yaşamaz!
Hanefi Avcı’nın tartışma yaratan kitabında bile geçiyor, diyor ki Hanefi Avcı, “Bugün bile Jandarma Genel Komutanlığında arama yapılsın, JİTEM’le ilgili iki kamyon dolusu belge çıkar”.
Avcı’nın kitabında paylaştığı bir anısı daha var ki, tüyler ürpertici.
Ersever, yanındaki samimi itirafçılarla beraber öldürülünce, Emniyet içinde görevli bazı kişiler, Emniyet bünyesinde farklı kimliklerle görevde olan eski samimi itirafçıların hayatından endişe ediyorlar ve Yeşil’le Jandarma Genel Komutanlığı’nda bir görüşme gerçekleşiyor.
Sonrasını kitaptan okuyalım:
“O tarihte JİTEM’i ve Yeşil’i bilen Emniyet görevlileri, Jandarma Mustafa Deniz’i öldürdü, Cem’i öldürdü, onlarla beraber istifa eden –JİTEM’den demek istiyor– ve şimdi Emniyet’te çalışan Ali Ozansoy’a da bir şey yapabilirler. Sakın böyle bir şey denenmesin, biz buna karşı çıkarız havası içinde Jandarma Genel Komutanlığı’na gittiklerinde, Yeşil’le karşılaşıyorlar. Yeşil açık açık elindeki Smith&Wesson marka tabancayı göstererek, ‘Bununla ateş ettim, gerekirse size de ateş ederim’ diyecek kadar rahatlıkla cinayeti kabul ediyordu. (Haliç’te Yaşayan Simonlar, S: 206)
Mafya bile böyle çalışmaz, Mafya’nın tetikçilerine cinayetlerden sonra, ortadan kaybolmaları, tavsiye edilir, pasaportları, cinayetten sonra bir süre saklanacakları yer bile önceden belirlenir.
Bizdeki katiller, ortadan kaybolmak ne kelime, cinayetlerden sonra ellerinde tabancalarıyla, Jandarma Genel Komutanlığı’nın odalarında ‘misafir’ ağırlıyorlar.
Misafirler ricada bulunuyor, “Bizimle çalışan Emniyetçi-itirafçıları öldürmeyin” diyorlar.
Racon Jandarma genel Komutanlığı’nda kesiliyor!
Şimdi JGK, çıkmış, “1990’a kadar JİTEM vardı, sonra yok” diyor; ama doğruyu söylemiyor.
Sivil insanların binlercesinin kurban edilmesi bir yana, JİTEM’in iç infazları dahi 1990’dan sonra işlendi.
Bu bakımdan İçişleri Bakanlığı’ndan gelen açıklama hem daha inandırıcı, hem Bakanlık JİTEM’in varlığını 1990’lı yıllarda dondurmadığı için daha gerçekçi.
Yakın zamana gelelim, Hrant Dink cinayeti ortada, Rahip Santoro, Malatya katliamı, Danıştay cinayeti ortada..
Malatya katliam için bir tanık, “Bu cinayetleri Jandarma İstihbarat organize etti” diyor, ama devlet, ilgili kurumlar, bu korkunç itirafa rağmen bir şey yapmıyor.
Savcılar yürüttükleri soruşturmaları bu aşamadan sonra, devletin güvenlik kurumlarına daha çok soru sorarak, belge isteyerek, JİTEM’in katlettiği insanlar hakkında tutulan gizli raporları mahkemelerdeki dosyalara konulmak üzere, talep ederek, görülmekte olan JİTEM davalarında belli bir ilerleme sağlayabilirler.
Bu, sürecin yavaşlıktan kurtulması ve işlemesi için önemli olur, ama yetmez.
Türkiye’nin bu konuda şimdiye kadar yaşadığı yavaşlığı ortadan kaldırmaz.
Bu yavaşlığın çok fazla sebebi olduğu aşikâr.
Yavaşlığın siyasi sebepleri var, yargı sisteminin henüz tümüyle reforme edilememiş olması gibi sebepler var.
Mağdurların suskunluğu var ayrıca.. Bu suskunluğun çok manidar olduğunu kabul etmek lazım.
Diyarbakır’da görevli savcılardan Sayın Durdu Kavak, geçenlerde bir televizyon programında üzüntülerini paylaşıyordu ve diyordu ki, “Biz bölge halkına bir çağrı yaptık, ‘Şikâyetlerinizi bize yazın, başvuruda bulunun’ dedik, ama maalesef bu çağrıya kulak asan olmadı”.
Bir savcı halka çağrı yapıyor, “Ölüleriniz hesabını gelin hep beraber soralım” diyor, ama halk bu çağrıya cevap vermiyor..
Bu kolayca geçiştirilecek bir mesele değildir, sebepleri üzerinde durmak, en başta bölgede faaliyet gösteren sivil, yarı sivil toplum kuruluşlarının görevidir.
Sayın Durdu Kavak’ın çağrısından çok önceleri, yeni gelişmelerin olduğunu görerek, kendi mağduriyetimin hesabını sormak bakımından geçen yılın onuncu ayında Ankara’da, Savcı Hamza Keleş’e, Diyarbakır Özel Yetkili Savcısı’na iletilmek üzere bir suç duyurusu dilekçesi verdim.
Bu köşede daha önce bu suç duyurusu dilekçesinden söz etmiştim.
Musa Anter bir JİTEM operasyonu sonucu öldürüldü. Cinayetin aydınlanan yanları, ama karanlıkta kalan yanları da var.
Dilekçemde, Musa Anter cinayetinin MİT’e sorulmasını, faillerden Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın MİT’te alınan ifadesinin, dava dosyasına istenmesini talep etmiş, ve başta Süleyman Demirel, Mehmet Ağar, Ünal Erkan, İsmet Sezgin olmak üzere dönemin diğer devlet yetkilileri hakkında şikayetçi olmuş ve ifadelerine başvurulmasını istemiştim.
Aradan geçen bu zamana kadar bu dilekçe bağlamında herhangi bir işlem yapılmadı, ya da yapıldıysa benim haberim yok.
Oysa bu dilekçe son derece önemliydi, hasbelkader sesi çıkan, çıkabilen bir mağdur olarak, yaptığım suç duyurularının akıbetini aradan bir yıla yakın bir zaman geçmiş olmasına rağmen, öğrenemiyorsam, sesini çıkarmak için benim sahip olduğum olanaklara sahip olmayan mağdurların durumunu varın hesap edin artık.
Her şey çok yavaş işliyor, bunu görüyorum, sebeplerini anlamaya çalışıyorum.
Diyarbakır’da, Malatya’da devam eden JİTEM bağlantılı davaların izlenmesi, rapor edilmesi ve kamuoyuna ulaştırılması konusunda sivil toplum ve insan hakları kuruluşlarına, medyaya büyük görevler düşüyor.
Bu görevlerin hakkıyla yerine getirildiği inancında değilim.
Bizdeki süreç Batı Avrupa’daki GLADIO’yu tasfiye süreçlerine benzetilir, ama bu çok doğru bir benzetme değil. Bizdeki yüzleşme ve hesaplaşma süreci, daha çok, Doğu Avrupa’da yaşananlara benziyor.
Toplu katliamlar, toplu mezarlar, faili meçhul kalmış binlerce cinayet, akla Balkanlar’ı getiriyor.
Bizde, insanlığa karşı işlenmiş suçlar kapsamındaki davaların, uluslararası mahkemelere taşınması sözkonusu değil tabii, ama Bosna’da, eski Yugoslavya topraklarında yaşananların hesabı şimdi Lahey Adalet Divanı’nda görülüyor. Bu mahkemede çalışan insan sayısı binden fazla.
Biz JİTEM var mı yok mu tartışaduralım, bu davalara ayrılan bütçe 1993’ten bu yana 1,9 milyar dolardır.
Hükümet programı, yemin krizine takıldı, doğru dürüst tartışılmadı. Programın en kayda değer yanı, Sayın Başbakan’ın yeni anayasa için , BM-Evrensel İnsan hakları Beyannamesi ve AİHS’nin referans alınacağını ifade etmesiydi. Türkiye’nin gerçek gündemi bu aslında. Buna bir de, geçmişle hesaplaşma meselesini ekleyin. Hükümet programında bu konuya da yer verilmeliydi, diye düşünüyorum.
Çünkü artık hem devam eden davaların sonuçlanması hem yeni anayasa sürecinin toplumsal uzlaşmayı da kapsaması bakımından, Türkiye’nin geçmişle yüzleşme politikasının düzenlenmesi, programlanması son derece önemlidir.
Yazarlar
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012