Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Yarın 21 şubat. 21 Şubat 2000 yılından bu yana Uluslararası Anadil Günü olarak bütün dünyada kutlanıyor.
Milyonlarca insanın konuştuğu bir “anadil” olarak da, Kürt dili Türkiye’de, hâlâ yasal bir statüden yoksun. Bu yüzden başlayan isyanların sonuncusu da, süreceğe benziyor. Kürtçe ve Kürt kimliğinin tanınması uğruna elli bin kişi öldü ama, Kürtçe artık eski biçimiyle inkâr edilmiyor!
Hadi gelin de, bu durumda bir zarar-fayda hesabı yapın!
Dünyada her yıl konuşulmadığı ve korunamadığı için yüzlerce dil ölüyor, ama insanların konuşmak ve yaşatmak istedikleri bir dil uğruna dünyada ne bir savaş yaşanıyor, ne de kimse ölüyor..
Geçenlerde, Taksim- İstiklal Caddesi’nde, karlı bir havada dolaşırken, bir Kürt okurumla merhabalaştık. Söylediğine göre BDP’ye oy veriyordu. Bana sorduğu sorunun altından kalkamadım: “Biz Kürtçe konuşacağız diye elli bin insanın ölmesi mi gerekiyordu, değer miydi buna?”
“Valla hemşerim,” dedim elini sıkarken, “ben de kendime soruyorum bu soruyu, ne diyeyim, galiba Kürtçe konuşmak için bu ağır bedeli ödemek gerekmiyordu, değmezdi yani”, ve hatır isteyip yoluma devam ettim..
Elli bin insan öldü, bu ölümcül hatadan dönülmezse, belki elli bin insan daha ölecek!
Ama işte devletin açtığı üniversitelerde Kürtçe öğretiliyor artık.
İnkâr bitti diye seviniyoruz.
Sevinelim mi peki?
Sevinelim ama, sırf bir dili bir halk konuşacak diye, hem o dili konuşan bir halka, hem de ne bu yasaklarda ne de bu inkârda suçu günahı olan başka bir halka ödetilen bu ağır, bu insafsız maliyeti de unutmayalım!.
Unutmayalım diyorum ama, yeni ve ağır insani maliyetlerden de endişe etmiyor değilim.
Çünkü, inkârı bitirdik, Kürtleri ve Kürtçeyi, karda yürürken çıkan kart kurt sesiyle izah etmeye kalkana gülüp geçerler, ama bu sefer de Kürtçe öğrenmenin sınırlarını tartışmaya başladık.
Kürtlere dillerinin “medeniyet dili” olmadığı için, resmî dilin yanında, eğitim dili olmasının fayda değil, zarar verebileceğini düşünüyoruz!
Mesela Mümtaz Soysal Hocamızın bir iddiası var, sanırım toplumun belli bir ekseriyetinde de paylaşılan bir iddia. Bir televizyon programında söyleyivermişti:
“Kürtçe eğitim dili olsun diyen Kürtleri bana getirin, bu talep hayata geçerse eğer, bizzat Kürtler’e ne kadar zarar vereceğini onlara ispat edeyim!”
Geldiğimiz yer vahim. Çünkü öne sürdükleri gerekçeler farklı olsa da, Kürtçenin kamusal alanda kullanılmaması için ulusalcılarla muhafazakâr- demokratların durduğu yer aynı yer.
Oysa haklarını teslim etmek lazım, ulusalcıların yarattığı inkârı, muhafazakâr- demokratlar bitirdi ve onlara çok şey borçluyuz.
Ama, korkarım bu sefer de bireysel haklar mı, kamusal haklar mı diye tartışacağız, yıllar geçecek, sonra bir bakacağız ki, inkâra verdiğimiz maliyet ikiye katlanmış.
O saatten sonra zaten herhalde Kürtçe tartışması biter, ayrılmayı konuşmaya başlarız!
Onu da medeni insanlar gibi konuşup beceremeyeceğimiz belli, başkaları girer devreye ve Filistin sorununun yanına dünyanın bir de Kürt sorunu eklenir!
Ömür biter savaş ve çatışma bitmez bu topraklarda!
Yarın 21 Şubat, Dünya Anadil Günü..
Yazıya otururken, Diyarbakır Tabip Odası’nın bülteni için 2010 yılında yazdığım ve başlığı “Annemin Kürtçe bilen doktoru” olan yazıya tekrar baktım.
Annem hastalandığında acaba onu Kürtçe bilen bir doktora götürecek miyiz diye merak eder dururdu. İyileşmediği veya kullandığı ilaçların pek işe yaramadığı zamanlarda, bizim muayene sırasında, Kürtçeden Türkçeye yaptığımız tercümenin bir işe yaramadığını düşünür ve doktora doğru bilgi vermediğimize inanırdı.
Muayene ânında o Kürtçe konuşur, biz de onun konuştuklarını doktoruna Türkçe olarak tercüme ederdik. Tercümanlığımızın, annemin gözünde peş para değeri yoktu ve o bunu bize söylemekten çekinmezdi. Ben şunları şunları söyledim, ama siz onu doktora ifade edemediniz filan diyerek söylenip dururdu.
Hayatı boyunca, Türkçe öğrenmek hiç istemedi. Öğrenebileceği ortamlar da olmadı aslında. Ama olsaydı durum değişir miydi, hiç sanmıyorum.
İsyanlar döneminde ailesinden birçok kişinin öldürülmüş olmasını unutmamıştı.
Ve Türkçeye karşı tutumunda sanırım bu haksız ölümlerin yol açtığı büyük acıların payı vardı.
Amcalarını, dayılarını öldürenlerin dili Türkçeydi ve bu durum, annemin belleğinde Türkçe öğrenmeye ve konuşmaya karşı güçlü bir inat yaratmıştı.
Yıllar sonra ben Diyarbakır cezaevine girdiğimde, Türkçeye karşı gösterdiği bu inadın kahrını, daha doğrusu cezasını, ben de o da fazlasıyla çektik. Annem Türkçe bilseydi, ikimiz için de iyi olacaktı.
Kürtçe konuşmak, askerî kurallara göre yönetilen bu cezaevinde yasaktı. Annem Arapça da biliyordu, ama bir gün onu da tecrübe ettik ve gördük ki, bu dil de, kurunun yanında yaş da yanar misali, Kürtçenin narına yanmış ve yasaklanmıştı!
O yaşlı ve hasta bir kadın iken, ben cezaevindeydim. Ve uzun yıllar şöyle ağız tadıyla birbirimize yüreğimizi tam olarak açamadık.
Sözcüklere değil de vücut diline sığındık hep.
Belli belirsiz loş bir ışığın aydınlattığı görüş kabininin o yetersiz aydınlığında, o dilsizlik ve sessizlikle yoğrulmuş ortamda, birbirimizin gözlerinin içine bakarak, yaşama dair manalar aradık durduk.
Ve onunla biz ikimiz, tecrübeyle öğrendik ki, üzüntüyü, kederi, sevgiyi, hasreti, kenetlenmiş dudakların aralığından çıkarıp kelimelere dökmek, her zaman için bir dil’i gerektirir. Duyguların kelimelere döküldüğü andır o an. Ama annemle biz, o tutukluluk yıllarında, bu anları hiç yaşamadık desem, abartı sayılmaz. Bir anne ve bir oğulduk, ama ortak bir dilimiz yoktu. Ortak dilimiz yasaktı yani, konuşmamızı istedikleri ve serbest olan dil’i ise annem bilmiyordu.
Hastanede ve hapishanede Türkçe bilmemek bir felaketti işte ve annem ne yazık ki bunu epey geç öğrenmişti.
Kürtçe bilen bir tek doktoru olmuştu, hayatı boyunca.
Tarık Ziya Ekinci.
Diyarbakır’ın yetmişli yılları. Kürtçe bilen doktor bir yana, Kürtçe bilsin bilmesin, yeteri kadar ne doktorun ne hastanenin olduğu yıllar.
Ben Ziya Gökalp Lisesi’nde öğrenciyim. Bazı geceler ellerimizde boya kutuları, sağı-solu sloganlarla doldurmak için, sabahın erken saatlerine kadar Diyarbakır sokaklarında dolaşıp duruyoruz.
Arkadaşlarla aramızda gruplar kurmuşuz. Her grubun bir semti bir bölgesi var. En zor bölge ana caddelere yakın olan yerler ve surlar. Surların tam ortasına sloganlar yazmak için, yukardan aşağıya iple sarkıtılan arkadaşlarımızın zayıf olmasına dikkat ederdik. Gece surların ortasına yazdığımız sloganları polis sabahtan silmeye başlardı, ama surların tam ortasına yazılan sloganları silmek bir-iki gün kadar zaman alırdı.
Sabaha karşı, eve döndüğümüz bazı günlerde, aynı sokakta kalan Tarık Ziya Ekinci’yle karşılaştığımız zamanlar olurdu. Biz gece eyleminden dönüp uyumaya giderken, o muayenehanesinin yolunu tutardı.
Annemin de babamın da doktoruydu Tarık Ağabey ve annem en çok ona göründüğü zamanlarda mutlu olurdu. Çünkü Tarık Ağabey, annemle Kürtçe konuşurdu. Ve bu annemi mutlu etmeye, kendisini iyi hissetmesine yetiyordu.
Başı ağrısa “Min bibin ba Tarik Beg ê” –Beni Tarık Bey’e götürün– derdi. Biz de onu kırmaz isteğini, yerine getirirdik.
Bir doktorun hastasıyla Kürtçe konuşması o tarihlerde sık rastlanan bir şey değildi.
Şimdi bakıyorum da aradan kırk yıla yakın bir zaman geçmiş.
Ama Kürtler mahkemede, hastanede ve devletin hemen her kurumunda Türkçe bilmedikleri, ya da haklı bir tavır olarak kendi dilleriyle konuşmak istedikleri için ve devlet temel hizmetlerini onlara sunarken Türkçenin dışında başka bir dil kullanmayı yasakladığı için, yine darda ve yine zordalar..
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012