Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Nedim Şener kardeşimizi, Silivri’de gördüğü zulmü televizyonlarda anlatırken dinlediğim günden bu yana, meğer beterin beteri varmış, Diyarbakır cezaevinde yaşananlardan söz etmek ayıp olur artık demiştim, ama 1 Mayıs kutlamalarında ortaya serilen o devasa bayrakları görünce, “Silivri Toplama Kampı” kadar olmasa da, epey eziyetin ve zulmün yaşandığı Diyarbakır cezaeviyle ilgili hafızam yeniden tazelendi.
Ne yalan söyleyeyim, ben bu büyüklükteki bayrakları sadece Diyarbakır cezaevinin havalandırmasında ve içeriye hiç gün ışığı sızmasın diye kırmızı boyayla boyanmış pencereleri olan koğuşların tavanlarında ve duvarlarında görmüştüm.
Bayrağa saygısızlık etmek aklımdan geçmez benim, ama o gün bugün bayrağın bu büyüklükte olanından korkarım ve hatta bu büyüklükte bir bayrağı da getirip bir yerlere asanın da bir şeylerden çok korktuğunu; büyük bayrağa merakın, büyük korkuların sonucunda oluştuğunu bilirim.
Bana öyle gelir ki, eğer bir halk işini gücünü bırakıp metrelerce uzunlukta ve genişlikte bayrak dikip, onu her gösteride taşımak gibi yeni alışkanlıklar edinmişse ve üstelik ülkenin içinde bulunduğu tarihî bir değişim sürecinde, siyasi taleplerini ve isteklerini o devasa bayrakların arkasına sıralanarak dile getiriyorsa, burada normal olmayan bir durum sözkonusudur.
Bu büyüklükte bayrakların dalgalandığı gösterilerle işim olmadı şimdiye kadar.
Bunun, Türk bayrağına karşı bir tepkisel tavır içinde olmakla ilgisi yok, birileri bu büyüklükte bir Kürdistan bayrağının arkasında yürüse, yaklaşımım aynı olur.
Bayrağın ebadı ve büyüklüğüyle, milliyetçiliğin etkisi ve büyüklüğü arasında doğru orantı vardır ve bu doğru orantıya 1 Mayıs kutlamalarında yeniden tanık olduk.
Metrelerce uzunlukta ve genişlikte bayraklar 1 Mayıs uluslararası işçi bayramı gününde ülkenin dört bir yanında dalgalanıp durdu..
Bunun siyaseten, tarihî bakımdan ve her şeyden önce enternasyonal karakteri önde olan bir bayram kutlaması için normal bir durum olduğunu düşünmemek gerekir.
Ama her şeyin millileşmesini talep edenlerdenseniz, durumu normal görüp, bu manzarayı enternasyonal karakteriyle tanımlanan bir bayrama katkı niyetiyle sunulmuş, “milli tatlar içeren bir çeşni”nin ilavesi olarak görebilir ve abartılacak bir şey olmadığı kanaatine varabilirsiniz.
İzleyebildiğim kadarıyla, bayramın uluslararası tanımına uygun, öne çıkmış bir slogan, bir mesaj yoktu.
Oysa bu bayram, işçi hareketinin dünyadaki çeşitli ve farklı versiyonlarına rağmen enternasyonal kalmış, kapitalist küreselleşmenin, “küreselleştiremediği”, aslına bakarsanız, kimsenin de dünyada bunun için kayda değer bir çaba göstermediği bir bayramdır.
Hiçbir neo-Nazi’nin ya da Avrupa’daki yeni ırkçı-milliyetçi fikirlerin savunucusu bir hareketin kalkıp da 1 Mayıs’ı memleketin solcularıyla, sol partileriyle kutladığı vaki değildir.
Üç yıl önce Stockholm’deydim ve bu şehirdeki 1 Mayıs’ın kutlamasına katıldım.
Kutlayanlar solcular, sosyal-demokrat partilerdi. Ama kutlamaya katılanlar kadar da protestocu vardı ki, onlar da İsveç’in milliyetçileri ve faşistleriydi.
Bizde, hiçbir şey dünyadaki hale pek uymuyor.
1915’i anma programlarını protesto eden gruplar, veya bu anmalara katılmayan gruplar, bir bakıyorsunuz, 1 Mayıs’ta, 1915’i ananlarla aynı saftalar..
Bu durumun derinlerde yatan sebeplerini anlamadan insanın safını seçebilmesi, durduğu yerden emin olması mümkün değildir.
1 Mayıs’ta, memleketin en namlı milliyetçileri, Kemalistleri, neo-İttihatçıları, Ergenekoncuları, kol kola yürüdüler. Yalnız da değillerdi, aynı saflarda solcular ve Kürtler de vardı.
Mersin’de mesela devasa bir bayrak önde gidiyordu. Onun arkasında da bir dev bir Atatürk posteri. Yürüyüşe geçildi ve birden İstiklal Marşı okundu. Milli ritüel böylece tamamlandı. Bu durum biraz BDP’lileri şaşırttı tabii, muhtemelen ne oluyoruz diyenler de olmuştur aralarında. Bunda şaşacak bir şey yok bence. PKK-BDP’yle temsil edilen Kürt siyasetinin durduğu siyasi ittifak ve birlik noktası, bu birlik ve ittifak anlayışını düşünüp, planlayanların aynen tahayyül ettiği gibi inşa ediliyor.
Öte yandan, 1 Mayıs dünya işçi sınıfının bayramına gösterilen teveccühü, bu sınıfın mücadelesine duyulan saygının bir sonucu olarak görmek mümkün değil.
Alternatif Cuma namazları vardı, şimdi de burjuvalarımızın dahi medyalarıyla ve gönülden destekledikleri alternatif 1 Mayısımız oldu.
Ortadaki manzara, bugün artık neo-İttihatçı bir cepheyi inşa etmekte olan Türk sağının ve milliyetçiliğinin kullanabildiği, daha doğrusu kullanıma müsait her alana, her geleneğe ve her ritüele sızma, nüfus etme ve o alanı kontrol altına alma kabiliyeti ve mobilizasyonunun ne kadar da yetkinleştiğini ve geniş kitleleri etkilemeye devam ettiğini gösteriyor.
Dünyanın en büyük enternasyonalist devrimcisi CHE’nin dahi “millileştirildiği” bir siyasi iklimden geçiyoruz.
Sözünü ettiğim neo-İttihatçı kabiliyetin, mobilize olduğu alanlar ise çok çeşitli.
Bu kabiliyetin, Hrant Dink Davası, Ergenekon, Balyoz ve JİTEM davalarına, 1 Mayıs’a Sivas, Uludere gibi katliamlara kadar sızabilmesi, bu alanlarda neredeyse yegâne söz ve karar sahibi haline gelmesinin; liberal-sol kesimlerde neredeyse hiçbir değerlendirmeye ve eleştiriye uğramaması, bu kesimlerin sözkonusu ittifakın adım adım ördüğü cepheye hedef olmaktan korkarak geri adım atmalarıyla ve bu yeni siyasi ittifaka sınırsız bir tolerans tanımalarıyla açıklanabilir ancak.
“İşe yaramaz” Kürt aydınlarını bir anda PKK’ye ve medyaya andıçlamak kolay!
Hayatı pahasına, peş peşe tezgâhlanan Kemalist darbelere karşı çıkabilmiş bir başbakanı, ülkesini uçurumun kenarından, bir iç savaşın eşiğinden alıp kurtarmış bir lideri, Kemalist olmakla suçlamak kolay!
Siz gelin de dünyada hiç benzeri olmayan bir tuhaflık içinde, solcularla-milliyetçilerin ve demokratik özerklik peşinde koşan Kürtlerin, nasıl olur da, Kemalistlerle, İttihatçılarla kol kola 1 Mayıs’ı kutladıklarını anlatın, bu yönlü de yazılar okumak istiyorum sizden.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
7.10.2012
3.09.2012
1.09.2012
30.08.2012
27.08.2012
25.08.2012
23.08.2012
20.08.2012
18.08.2012
16.08.2012