Orhan MİROĞLU-Taraf yazıları
Fuentes öldü.
Oysa ben onun yeni bir romanının yayımlanmasını sabırsızlıkla bekliyordum.
Bazı yazarlar vardır okursunuz ve geçersiniz, bundan sonra ne yazacağını merak etmek içinizden geçmez.
Ama bazı yazarlar vardır ki, okuyup bitirdiğiniz her eserinden sonra, başka bir eserini okumak istersiniz. Yazdıklarının tümünü okuduysanız, sabırsızlıkla yeni bir şey yazmasını beklersiniz.
Fuentes benim için böyle bir yazardı.
Diyarbakır cezaevinde iki romanını okumuştum. Artemio Cruz’un Ölümü ve Deri Değiştirmek. Otuz yıl geçmiş aradan..
Ama insan, Terra Nosta’yı okumadan bu büyük yazarı tanımış olmaz.
Milan Kundera’nın, “ölmekte olan roman sanatını tamamen yenileyen ve roman tarihini değiştiren üç büyük yapıttan biri” olarak tanımladığı Carlos Fuentes’in romanı Terra Nosta- Bizim Toprak’ı okuyalı yedi yıl olmuş.
Terra Nosta, Fuentes’in adıyla özdeşleşmiş bir romandır ve eleştirmenlerin ortak yargısıyla, dünya roman sanatının üç büyük yapıtından biridir
1108 sayfadan oluşmuş romanıyla Carlos Fuentes, çağlar ve yüzyıllar boyunca reenkarnasyon geçiren kişilerinin, tarihsel süreklilik içindeki rollerini, tutkularını, aşklarını, ve bence en önemlisi de yeni dünyalar keşfetmeye ve yeni bir insanlık tarihi kurmaya yönelmiş o bitmez tükenmez meraklarını anlatıyor.
Kimi zaman Mezopotamyalı bir dengbêji ya da bir masal anlatıcıyı dinler gibi oluyorsunuz; keyif verici, abartılı ve şaşırtıcı bir edebiyat diliyle baş başa kalıyorsunuz; kimi zaman, kıyametin ve tarihin başlangıç dönemlerine uzanıyor, gerçekdışına, yani düşsele başvuran yazarın sizi soluksuz bırakan doludizgin metinlerine yetişmeye çalışıyorsunuz.
Fuentes’in romanı, “bir romanda değişik tarihsel zamanların birarada” olması gibi temel bir özelliğe sahiptir.
Romanda, değişik zamanların ve tarihsel dönemlerin birarada bulunması (coexistence), yazarın, her şeyden önce teknik bir yığın sorunla uğraşmasını ve bu teknik sorunların üstesinden gelmesini gerektirir:
Romanın bütünlüğü bozulmayacak ve tarihsel sürekliliğe uyan roman kişilerinin, reenkarnasyonu belirli bir bütünlük içinde anlatılacak ve her şey, sonuçta romanı var eden bütünün bir parçası haline gelecektir.
Zor bir iş, edebiyat dünyasında bunu başaran yazarların sayısı çok değil.
Milan Kundera, Ölümsüzlük’te bunu yaptı, Salman Rushdie, onu ölüme mahkûm eden bir fetvayı hâlâ boyunduruğunda taşıyor olma pahasına, Şeytan Ayetleri’nde böyle bir şey başardı;Şeytan Ayetleri’nde, Gibreel Farishta, baş melek Cebrail’e dönüşür ve böylece bu zamanlarüstü, ya da tarihüstü ilişkiyi, Rushdie, roman kişilerine yaptırdığı ruhsalgöçle sağlar.
Fuentes’in ve Rushdie’nin roman kahramanları, “bir çağdan bir başka çağa kendilerinin ruhgöçü olarak geçerler”.
Fuentes’in kişileri, inanç sahibidirler, bir şeye inanır ve bu inanç uğruna ömürlerini bitirir, bir hayatı bu inanç uğruna gözlerini kırpmadan feda ederler..
En büyük tufanlar, zulümler bile onlara kâr etmez.
Pedro, daha yirmi yaşında “zengin ya da yoksulun olmadığı, hayvanların ve insanların keyfî olarak yönetilmediği bir dünya” hayali kurar ve hayalini kurduğu bu dünyanın keşfine çıkar; ilk deneyiminde başarısızlığa uğrar; hiçbir zorluk onu yıldırmaz; yetmiş yaşında yeniden yeni bir dünyanın keşfi için, onu neyin beklediğini bilmeksizin, yeni ve zorlu bir yolculuğa çıkar; bu ikinci yolculukta hayalini kurduğu dünyayı bulur –ki ilk yolculukla ikinci yolculuk arasında elli yıl, yani yarım asır vardır; ama bu akıp giden zaman, Pedro’nun ne sabrını tüketmiş ne de yeni bir dünyaya dair merakını yok edebilmiştir.
Ölüm ve yaşam arasında gidip gelinen uzun bir zamandan ve içinde bulunduğu gemiyi paramparça eden büyük bir fırtınadan sonra nihayet yeni dünyanın incilerle dolu sahiline ayak bastığında şöyle diyecektir:
“Artık emeklerimin meyvesini benden alabilecek, evimi yakabilecek, kadınlarıma tecavüz edebilecek ve oğullarımı öldürebilecek bir senyör yok. Artık özgürüm. Nihayet kazandım.” Yanında tek sağ kalmış gence ise, yeni bir dünyanın keşfedildiği o anda, şunları söyler Pedro: “Ateşi canlı tut. Birbirine çarpınca kıvılcım çıkaran şu taşlar epey işimize yarar. Bol bol kuru odun da ver. ...sakın söndürme. Yeni dünyada yakılan ilk ateştir bu.”
Romanın en önemli kişilerinden, hayalî ülkenin kralı El Senor, insanları iki sınıfa ayırmaktadır ve olaylar öylesine gelişir ki, kişisel inancınızı zorlasa da El Senor’un haklı olduğuna inanmak zorunda kalırsınız: “...imanımı güçlendirmek için, kendi kendime soruyorum, gerçekten ötesi var mı diye o iki yolun: zulmeden olmak, ya da zulüm gören olmak.”
Ütopyasız tek kişisi yoktur Fuentes’in.
Ruhu, yüzyılların içinden geçip ölümsüzleşen Celestina için ütopya ve gelecek, “hiçbir şeyin yasak olmadığı bir dünyadır, her erkek ve her kadın en çok beğendiği kişiyi sevebilecektir, çünkü aşkın kendisi doğal ve kutsal sayılacaktır”.
Yeni dünyanın keşfine çıkanlardan biri, Keşiş Simon şöyle tanımlıyor bu henüz keşfedilmemiş dünyayı: “Bu dünyaya doğan herkes, sonsuza kadar dünyada kalacak, yeryüzü cennet olacak ve cennet yeryüzünde yaşanacak.”
Yeni bir dünyanın keşif kervanına katılan öğrenci Ludovico, bu büyülü ve zorlu görevin farkındadır, çünkü böyle bir keşif dünyanın bütün gidişatını altüst edecek kadar büyüktür: “...ama bu, Tanrı’nın olmadığı bir dünya gerektirir. Hayalini kurduğumuz dünyada iktidar, ya da para, yasaklar, acı ya da ölüm olmadığından, her insan bir tanrı olacaktır. Tanrı bir yalana dönüşecektir. Çünkü onun özellikleri her erkekte, her kadında, her çocukta olacaktır: İnayet, ölümsüzlük, yüce iyilik gayesi.”
Hz. İsa, bizzat kendi doğumu ve yeryüzüne gelmesiyle başlayan tarihle ve böyle bir tarihi başlatan kişi olarak yaptığı çağrıyla, Fuentes’in roman kahramanlarına cesaret verir, onların yeni bir dünyayı keşfetmeye ve insana ait yeni bir tarih yaratmaya dair tutkusuna ve sabrına sahip çıkar:
“Yalnızca fedakârlıklarla yeni dünyalar doğar. Ama insan hep feda edilegelmiştir. Bu yüzden yeni bir şeye kalkışmıştır: Bir tanrıyı feda etmek. Eski tanrılar ve onların ilahi tarihi, insanın fedasıyla olmuştu. Şimdi de ilahi fedayla insan tarihi doğacaktır. Benim ve izleyicilerimin başına gelenlerin bir önemi yok.. bizim yarattığımız şeye tarih denir.”
Ve işte yaratılan bu yeni tarihin içinde ilerleyip duran kahramanlarımız, takip edilirler, yenilirler, ama bütün bu yenilgilerden yeniden doğarlar, insanlara unuttukları şeyleri hatırlatmak için geri dönerler, bu onların kaderi gibidir; dünyanın güçlüleri tarafından çünkü, yeniden yenilirler ama, hep hatırlanırlar, görevleriyle birlikte hatırlanırlar, ki bu görev, görevlerin en acı verici olanıdır, bir çok insan tarafından temsil edilen tek kelimelik bir görevdir bu:
Özgürlük..
Terra Nostra’da anlatılan tarihin sürekliliğinde ve yazara göre aslında çoktan tamamlanmış olan bu tarihin odağında, Meksika halkının bu tamamlanmış tarihin evladı olarak çektiği acılar, direnişler, ihanetler ve beyaz yalanlar vardır.
İhanetler ve Meksika’nın yaralı gövdesine Tiranların dayattığı adaletsizlikler yüzünden, kahramanlar ve direnenler çoktan ölmüş ve yenilgiye uğramış olarak kabul edilmektedirler. Ve okur, romanın direnen, ama hep yenilgiye uğrayan kahramanlarıyla birlikte şu soruyu soracaktır kendine:
“...hepsi bunun için miydi, bin yıllar boyu mücadele, acı ve baskıya karşı isyan, yüzyıllar boyunca yenilginin yenilmezliği, kendi küllerinden tekrar doğan bir halk, hepsi böyle bir son için miydi? Kökenlerin törensel imhası, başlangıçlarındaki sömürgeci baskılar, sonuçta ise beyaz bir yalan...”
Ya buna rağmen direnmek ve hem Meksika tarihini hem insanlık tarihini zulmedilenlerden yana döndürmek gibi bir ihtimal, bu akla hiç gelmeyecek midir?
Hayır, o artık boşunadır; kahramanca ama faydasızdır, birkaç tane baldırıçıplak gerilla, hiçbir zaman yenemeyecektir, dünya üzerindeki en güçlü orduları; ve ne Meksika’da ne de yeryüzünün başka ülkelerinde hiçbir şey değişmeyecektir.
Ama yine de kabul edelim ki, Terra Nostra’da Pedro’nun özgürlük adına bize önerdiği tek şey vardır, o da özgürlük için tatmamız gereken yenilgidir ki, bu hem tarihin sürekliliğini sağlayacak olandır, hem de bu yenilgi aslında zulme karşı elde edilecek zaferin de ta kendisidir:
“İnsanın ilk yürüdüğü sahildir özgürlük. O özgürlüğün adı cennetti. Adım adım yitirdik onu. Adım adım yeniden ele geçireceğiz.. ölüme rağmen özgürlük varolacak. Onun adı dilden dile dolaşacak. Şarkılarda söylenecek. Aşklarda yeniden canlanacak. O özgürlüğün hayali kurulacak. O özgürlük arzulanacak. Özgürlüğün için savaş!. Yenileceksin!. Özgürlük namına sana önerdiğim zafer budur!.”
Fuentes’in artık yaşamıyor; ama bize “özgürlük namına” önerdiği ve hiçbir zaman elde edilmemiş olan o büyük zafere olan tutku, o büyük zafere aşkla bağlılık, insanoğlu varoldukça, yeryüzünde yaşamaya devam edecek..
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- 2071’ E DOĞRU: TÜRKLER V KÜRTLER..
7.10.2012 - Vur kendini dağlara! Vur kendini Maxmur’a!
3.09.2012 - Kürt aydınının trajedisi (2)
1.09.2012 - Kürt aydınlarının trajedisi (1)
30.08.2012 - Roj baş hevaller!
27.08.2012 - Bu savaş kimin için
25.08.2012 - Zulmedene benzemek ve suskunluk
23.08.2012 - Ruh sağlığım gayet yerinde
20.08.2012 - Ali Fikri Işık
18.08.2012 - Yoksa, Aygün ‘devletin iyi Kürdü’ mü
16.08.2012
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
Emir dursun
Çok güzel bir yazı olmuş elinize yüreğinize sağlık.
Ad Soyad Giriniz...
Yorumunuzu Giriniz...