Osman CAN
Cumhurbaşkanlığı konusunu işlemeye devam edelim.
Pek çok anayasa hukuku kitabında da ifade edildiği gibi yürürlükteki 1982 Anayasası küresel eğilimlere uygun olarak yürütmeyi güçlendirdi. Ayrıca 1961 Anayasası dönemine bir tepki olarak etkin ve işleyebilir bir Meclis tercihini ön plana çıkardı. Rasyonelleştirilmiş Parlamentarizm olarak da nitelendirilen bu tercihe göre, Parlamentonun yapacağı seçimlerde kilitlenme ihtimali aşıldı. Yasama faaliyeti kolaylaştırıldı. Hükümetin düşürülmesi oldukça zorlaştırıldı. Sistemin tek hâkimi veya vasisi konumundaki ordunun fiili ağırlığını zedelememek ve anayasadaki dengeyle oynamamak kaydıyla, siyasal aktörler anayasanın genişlettiği siyasal hareket alanı içinde etkin politikalar yürütebildiler.
Bu anayasada da cumhurbaşkanının Meclis tarafından seçilmesi esası benimsendi. Ancak seçim usulü 1961 Anayasası’na göre kolaylaştırıldı. Seçim usulü 1980 öncesindeki sonu gelmeyen turlara rağmen aylarca cumhurbaşkanının seçilememesine bir tepki olarak düzenlendiğinden, 1982 Anayasası seçilememe ihtimalini neredeyse imkansızlaştırdı. Zira anayasanın 102. Maddesi’nin 2007 yılına kadar geçerli olan metnine göre ilk iki turda adaylardan herhangi biri TBMM’de üçte iki çoğunluğa ulaşamazsa, üçüncü turda seçilmek için salt çoğunluk yeterli olacaktı. Bu turda da seçim sonuçlanmazsa, son bir turda, bir önceki seçimde en fazla oyu alan iki aday arasında bir seçim yapılacaktı. Bu turda da bir şekilde seçim gerçekleşmezse Meclis seçimleri yenilenecekti.
Meclisi mutlaka bir cumhurbaşkanı seçmeye zorlama ve en son çare olarak feshetme tercihi elbette, 1961 Anayasası’nda olduğu gibi sadece “sembolik” yetkilere sahip bir cumhurbaşkanı için abartılı bir hassasiyet olurdu. Hassasiyeti abartıyla anlamlandırmak yerine 1982 Anayasası’nda cumhurbaşkanının sahip olduğu yetkilere ve araçlara bakmak bize aynı zamanda sistemin ağırlık merkezinin nerede olduğu ve erkler ayrılığı ilkesinin nasıl tasavvur edildiği hakkında daha iyi fikir verebilir. Bu tespit 2007 yılında cumhurbaşkanı seçimi sırasında yaşanan derin tartışmaların ve gerçekleştirilen mitinglerin motivasyonunu anlamak bakımından da işlevseldir.
Dolayısıyla bu işlevselliği sadece “12 Eylül darbesini yapanlar, daima kendilerinin veya kendileri gibi sivillerin cumhurbaşkanı olacağını hesaba katarak bu tercihte bulunmuşlardı” biçiminde yorumlamak mümkün değildir.
Bunun için anayasanın sistem tercihlerine yeniden bakmak gerekir.
Etkinleştirilmiş bir Meclis çoğunluğuna dayandığı için meşruiyeti güçlü bir hükümetin, seçim barajı sayesinde aynı zamanda “reel olmayan” Meclis çoğunluklarına dayanması ve siyasi partiler kanununun sağladığı imkan sayesinde Meclis’i tamamen kontrol ederek parti politikasının uygulama aracına dönüştürmesi 12 Eylül’ün sistem tasavvurlarına uygun düşmezdi. Zira ortaya çıkacak “meşru” demokratik güç yoğunlaşması Türkiye’de yüz yıldır egemen olan egemenlik ilişkilerini zedeleyebilir ve gerçek anlamda bir rejim değişikliğine sürükleyebilirdi.
Bu yüzden sistemde denge ve denetim daha farklı bir yerde kuruldu. Meclis’i iktidar merkezi haline getirmeden etkinleştirmek, yönetilebilirlik için zorunluydu. Bunun mantıksal sonucu olarak ortaya çıkan demokratik güç yoğunlaşması ise tarafsız ve güçlü blokaj yetkilerine sahip (tercihen geleneksel bürokratik paradigmayı savunan) bir cumhurbaşkanıyla nötralize edilmeliydi.
Kanaatimce 1982 sisteminin mantığı nedeniyle “yasama” ve “yürütme” arasında kurulması imkansız olan sistem dengesi, bu yüzden “yürütme”nin içinde, yani kabine (başbakan) ve cumhurbaşkanı arasında kuruldu. Cumhurbaşkanının yargı ve idari bürokrasideki atama yetkileri bu dengeyi sağlamlaştırmaktadır. Bu sayede 1961 Anayasası’yla kurumsallaşan “kurumlar”-“siyasal temsil” arasındaki gerçek denge korunmuş oldu.
Elbette darbecilerin “kendilerinin veya kendileri gibi sivillerin” cumhurbaşkanı olacağı beklentisinin, bu sistemin kurulmasında tamamlayıcı bir motif olduğunu bütünüyle yadsıyamayız.
Devam edeceğiz...
Yazarlar
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2021
9.01.2021
20.07.2020
12.07.2020
23.06.2020
20.06.2020
20.06.2020
24.04.2019
18.01.2017
1.02.2015