Oya BAYDAR
Önce haberi kavrayamadım; ne oluyor, o küçük oğlancığın orada, o irili ufaklı siyaset bezirgânları arasında, bu ülkenin Cumhurbaşkanı’nın hemen önünde ne işi var, gerçekten anlayamadım. Sonra… Sonra görüntülerin bir bölümünü izledim, dayanamadım, bilgisayarımı kapattım ve anladım.
Bir burgaç göğsümü oymaya başladı, içim dayanılmaz acıdı, tuvalete gidip öğürdüm. Hafiflemedim, boğuluyordum, böğüre böğüre ağlamak istiyordum ama gözyaşlarım içime akıyordu.
Abarttım mı? Belki. Ama bir çocuğun ruhu gözlerimizin önünde kirletiliyordu, masumiyetine tecavüz ediliyor, ömür boyu içinde ya kin ya da pişmanlık olarak taşıyacağı bir yara açılıyor, vicdanı daha tam olgunlaşmadan yok ediliyordu.
Kim öğretmişti ona söylemeye çalıştığı sözleri? Kim içine bu kin, nefret, düşmanlık tohumlarını ekmişti? Kimler küçük yüreğine hiç acımadan bu zehri akıtmıştı? Kimler itmişti onu o utanç verici sahneye?
Çocuk “hain” diye bağırırken çevredekiler gülüyorlar, onay verdiklerini belli ediyorlardı. Bizzat Cumhurbaşkanı çocuğa mikrofon tutuyordu. Görüntüleri sonuna kadar izlemeye yüreğim dayanmadığından sonunda Erdoğan’ın çocuğu okşayıp okşamadığını, ödüllendirip ödüllendirmediğini görmedim, bilmiyorum. Tek bildiğim; bu ülkenin geleceğine dair son umut kırıntılarımın da yok olup gittiği. Tek bildiğim; 80 yılı aşkın ömrüm boyunca, insanlar daha mutlu, daha özgür, daha iyi olsunlar, çocuklarımız nefret değil anlayış, dayanışma, kardeşlik duygularıyla barış içinde yaşasınlar diye hatalarımla, eksiklerimle, sevaplarımla bunca yıl çabaladıktan ve bedel ödedikten sonra yaratılan bu kin, nefret, düşmanlık iklimine artık dayanamadığım.
Millî manevî değerlerden mi söz ediyordunuz?
Cumhurbaşkanlığı genelgesiyle televizyonlara, medyaya, “millî ve manevî değerler”e aykırı yayın yapmama ultimatomu verildiği şu günlerde, genelgede imzası bulunan Erdoğan’ın muhalefet liderine “hain” diye bağıran/bağırtılan çocuğa güleç bir yüzle mikrofon tuttuğunun görüntüsü, millî-manevî değerlerden ne anlıyorsunuz sorusunu bir kez daha sordurdu bana.
Bir insana, hele de bir çocuğa tecavüz etmek, onu kirletmek manevî değerlere aykırı bir davranış, bir suç değil midir? O suç sadece bedenlere karşı işlenmez, bir insanın, hele de bir çocuğun ruhunu, vicdanını kirletmek, onu bir kin ve nefret aygıtı haline getirmek, onu siyasal amaçlarla kullanmak bir o kadar, hatta daha büyük suçtur ve günahtır.
İnsanî, millî, manevî bütün değerlerin ayaklar altına alındığı, insanlarımızın korkunç bir değer bunalımının girdabında, cinnet sınırında dolaştığı 2021 Türkiye’sinde, iktidarlarını nefret ve düşmanlık duvarlarıyla tahkim etmeye, toplumdaki değer bunalımını siyasî amaçlar için kullanmaya çalışanlar sadece ülkenin geleceğini değil kendi geleceklerini de karanlıklara sürüklediklerinin belki farkında değiller. Ama insanî değerlerin unutulduğu, vicdanın bu ölçüde karartıldığı, kin ve nefretin muktedirlerce teşvik edilip, çocukların bile siyasî amaçlar uğruna kullanıldığı bir toplumun geleceği yoktur.
Öncelikle AKP’liler, Cumhur’cular kendilerini bir yoklasınlar
Nefret söylemine mahkûm edilmiş o küçük çocuğu alkışlayanlar; olayı liderlerine, reislerine destek olarak yorumlayanlar; o sahnenin ülkemiz için, geleceğimiz için ne kadar tehlikeli ve vahim bir işaret olduğunu kavramayanlar, öte yandan da o çocuğa dil uzatan, kınayan, lanetleyenler… Özellikle AKP’liler, nefret söyleminin destekçisi ve şampiyonu MHP’liler, iktidar ve çevresine kümelenmiş olanlar, o sahneyi öfkeye, utanca, acıya gark olmadan, toplumun geleceği için korkuya kapılmadan izlediyseniz; hele de memnuniyet duyduysanız ya da normal saydıysanız kendinizi bir yoklayın. Ne kalmış benim insanlığımdan, vicdanımdan, ülke sevgimden, diye bir düşünün.
Başta onu kullananlar, hepimiz o masum çocuğumuzdan, bütün toplumdan ve gelecek nesillerden özür dilemeliyiz. İnsanî değerleri ayaklar altına alanlar, kin, nefret ve düşmanlığı değer haline getirenler değil sadece. Yeterince güçlü ve birlikli karşı koyamadığımız, barış dilini yeterince içselleştirip yaygınlaştıramadığımız için, zaman zaman öfkemize yenilip o dile öykündüğümüz için bizler de…
O çocukçağızı “hain” diye bağırtanlardan, “Oğulcuğum, kimseye böyle şeyler söyleme, kimseyi düşman belleme, ayıptır, günahtır” demek yerine gülerek alkışlayanlardan kendi hesabıma bir özür bekliyorum. Kime söylediği/söyletildiği hiç mi hiç önemli değil. Başka bir çocuğa başka bir sahnede aynı sözler Sayın Erdoğan ya da Bahçeli için söyletilmiş olsaydı da aynı öfkeyi ve acıyı duyardım içimde. Çünkü ben ve benim gibiler, o sahneyi hazırlayanlar ve mikrofon tutan Sayın Cumhurbaşkanı dâhil çocuklarımızın, torunlarımızın hiç kimseye böyle hitap etmelerine, hain diye bağırmaların izin vermeyiz, hoş karşılamayız, onlara kin ve nefreti değil saygıyı, vicdanı, insan sevgisini aşılamaya çalışırız.
Ama biliyorum, ne özür ne açıklama gelecek. “Kanlarınızda duş yapacağız” diyenler, “Kafalarınıza sıkacağız” diye böğürenler, kendileri gibi düşünmeyen herkesi hain ilan edenler ve yetinmeyip hainin katli vaciptir diyerek cinayet işleyenler kayırılıp desteklenmeye devam edecek. Sonra bir gün, ruhu kirletilen, düşmanlık belletilen masum çocuklarımız katil olacaklar. Sevgili Rakel’in unutulmaz sözleriyle “Bir bebekten bir katil yaratan karanlık” ülkemizin üstüne çöküp aydınlığı engellemeye devam edecek.
Sorumluları tarih yargılar belki ama benim için çok geç. Kötümserliğim için herkesten özür dilerim ama insan bu yaşa gelip de zamanının tükenmekte olduğunu fark edince iyimser olamıyor, kısa dönem için umut besleyemiyor.
Yazarlar
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.05.2024
14.05.2024
3.05.2024
3.05.2024
22.04.2024
16.04.2024
3.04.2024
29.03.2024
22.03.2024
7.03.2024