Serdar KAYA
Taraf yazarları arasında bir süredir gazetenin yayın politikasını masaya yatıran bir polemik yaşanıyor. Polemiğin merkezindeki konu, AKP. Taraf’ın içindeki taraflardan biri, AKP’nin demokratikleşme yolunda attığı adımların arkasını getirmediğini, hatta bu süreci tersine çevirdiğini dile getirerek, AKP’ye karşı “sert muhalefet” yapmak gerektiğini ileri sürüyor. Taraflardan diğeri ise, AKP’nin son dönem performansının yetersizliğini teslim etmekle birlikte, hem partinin bu konuda bugüne kadar yaptıklarının hakkını vermek gerektiğini ifade ediyor, hem de gelecek için kapkaranlık bir tablo çizmenin yanlış olduğunu belirtiyor.
Gazetenin yazıişlerinde yukarıdaki taraflardan birincisinin ağırlıkta olması, konuyu gazetenin mutfağının da dışına taşırıyor. Zira gazetenin tarih yazan manşetleriyle hatırlanan birinci sayfası, artık ekseriyetle AKP’ye yönelik tek taraflı tutumu ile gündeme geliyor.
Bu noktada akla gelen sorular şunlar: Böyle bir yayın politikasının işlevi nedir? Bu “sert muhalefet” Türkiye’nin demokratikleşme sürecine ne gibi bir katkı sunar?
Muhalefetin işlevselliği
Etyen Mahçupyan’ın geçtiğimiz şubat ayında t24.com.tr’ye (Taraf ile ilgili olmayan bir konuda) verdiği röportajda söylediği kimi önemli sözler, bu sorulara bir cevap olarak da okunabilir:
“Mesele şu: Ben Türkiye’de birtakım şeylerin değişmesini istiyorum ve bunu sağlamamın yolu, Türkiye’deki muhafazakârların da bunu anlamaları ve hükümetin de bunu duymasından geçiyor. / Peki, hükümet beni nasıl duyar? Ben hükümete, kaba saba ideolojik itiraz edersem, duyulmam. Çünkü artık marjinal olmuş olurum. Ben hükümete ve o kesime şunu söylüyorum: ‘Niye yapamadığınızı anlıyorum. Ama size, yapamamak iyi geliyor mu? Yapabilir miydiniz? Size bu soruyu sormak daha iyi gelmez miydi?’ Çünkü ancak o zaman, gerçek diyalog ve bir şey yapma şansı var.” (Vurgu bana ait.)
Mahçupyan, saldırgan muhalefet ile iletişim kurabilen muhalefet arasında önemli bir ayrım yapıyor. Bu ayrımı önemli kılan, Mahçupyan’ın, sertliği, yapılan muhalefetin gücünü arttıran değil, azaltan bir faktör olarak sunuyor olması.
Türkiye’deki “sert muhalefet” örneklerine baktığımızda, Mahçupyan’ın haklı olduğunu görüyoruz. Zira, bu örnekler, ekseriyetle, ya aşırı milliyetçi ya da marjinal solcu gazetelere karşılık geliyor. Kendi cemaatlerine hapsolmuş ve başkalarıyla iletişim kurabilmekten aciz olan bu yayınların siyaset üzerinde etkili olduklarını söyleyebilmek zor. Daha popülist olan (örneğin, 10 Kasımlarda Atatürklü fotoromanlar yayımlayan) tabloid örnekler ise, entelektüel seviyesi pek de iç açıcı olmayan bir kesime hitap ediyor.
Bu noktada durup bir düşünmek gerekli: Taraf’ın da aynı istikamete yönelmesi, olası sonuçları iyi düşünülmüş ve iyi tahlil edilmiş bir karar mı? Hepsi biraraya gelse bir Taraf etmeyecek yayınlarla aynı çizgiye gelmek, bu önemli gazete için bir tür intihar olmaz mı?
Muhalefet ve iletişim
Bu tartışmada, Yıldıray Oğur, Gürbüz Özaltınlı, Melih Altınok ve (yıllardır icra ettiği fonksiyon itibariyle bu gazete için büyük bir değer olan) Alper Görmüş’ün tavrı gayet olgun, mutedil ve makul.Taraf’ın bu ikinci tarafı, bodoslama ifadelerle keskin tavırlar almak yerine, grinin tonlarını dikkate alan değerlendirmelerde bulunuyor. Bu ölçülü ve dengeli üslup, hem ilgili siyasi aktörlerle hem de kamuoyuyla iletişim kurabilmeye daha müsait ve dolayısıyla da siyaseten daha işlevsel. Aksi yöndeki tavırlar ise, sahiplerini (ve maalesef Taraf’ı), reaksiyoner ve ajitatif bir noktaya sürüklüyor.
Hâlbuki maksat eğer yiğidi öldürmekse, bunu zaten hepimiz yapıyoruz. Ama asıl mesele, o yiğidin hakkını da vermekte. Zira hakkını vermediğiniz bir insanla konuşamazsınız da. Ve konuşmanın olmadığı yerde, aynı fikirde olmadığınız insanlarla yapabileceğiniz tek şey “kavga” etmek olur. Dahası, bu tavır bir alışkanlık hâlini aldığı ölçüde, (tıpkı Türkiye’nin Kemalistleri ve solcuları gibi) bir süre sonra artık sadece kendi küçük mahallenizde, kendi aranızda konuşabilmeye başlar ve ister istemezmarjinalleşirsiniz.
Sonsöz
Bu tartışmaya girmeyi düşünmüyordum. Ancak Taraf’ta okuduğum iki yazıdan sonra fikrimi değiştirdim. Birinci yazı, Erdoğan’ı Machiavelli’ye eşitleyen (ama ilgili cümleden Machiavelli hakkında pek bir fikri olmayan biri tarafından yazıldığı da anlaşılan) ve freni boşalmış bir kamyon gibi rastgele önüne geleni deviren, ölçüsüz bir yazıydı. İkinci yazı ise, aynı fikirde olmadığı Taraf yazarlarını “ikbal pervaneleri” olarak nitelendirerek onları menfaat peşinde olmakla itham eden utanç verici (ve yayınlanmaması gereken) bir saldırıydı.
Belli ki, eleştiri denince herkes aynı şeyi anlamıyor.
Yazarlar
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.06.2019
17.06.2018
6.04.2015
23.03.2015
16.03.2015
20.01.2015
15.01.2015
17.11.2014
1.10.2014
12.08.2014