Sezin ÖNEY
Bugün, Türkiye artık iç savaş olarak nitelendirilecek bir çatışmanın içine girdiği ortamda.
Tabii, bir süre daha iç savaş mı, değil mi; şu an yaşanmakta olan çatışmalar tam olarak nedir adı konmayacak. Zaten, “iç savaş” kavramına dair uluslararası alanda da çok net tanımlar yok; hiçbir egemen devlet, iç savaşın pençesine düştüğünü kolay kolay kabul etmek istemeyeceği için konu muğlâk ve siyasi yorum (veya bakış açışına göre manipülasyona) açık bırakılmış.
İç savaş kavramının Latincesi, “bellum civile”; vatandaşları ilgilendiren, vatandaşlara ilişkin, dair savaş anlamına geliyor.
Hukuktan ders aldığımız günlerde temel başvuru kaynaklarımızdan olan Black’s Law Dictionary/ Hukuk Sözlüğü’ne göre, “aynı ülkenin insanları arasındaki herhangi bir silahlı çatışmaya iç savaş deniyor”.
Columbia Üniversitesi’nden Michael W. Doyle ve Yale Üniversitesi’nden Nicholas Sambanis, iç savaş konusu üzerine beraber ortaya koydukları eserlerle, dünya genelinde bu konunun önde gelen isimlerinden. Bu iki siyaset bilimci, iç savaşı şöyle tanımlıyor;
–Uluslararası hukukça tanınmış bir ülkede, “egemenlik” konusunu rekabete açan,
–O ülkenin, uluslararası hukukça tanınmış sınırları içinde gerçekleşen,
–Çatışmadaki taraflardan birinin o ülkenin devleti olduğu,
–Binden fazla kişinin ölümüne yol açmış,
–Çatışmadaki diğer taraf(lardan) olan, egemenliği rekabete açan tarafın devlete karşı organize bir askerî/ silahlı muhalefet ortaya koyduğu, devlete ciddi kayıplar verdirdiği silahlı çatışmalara “iç savaş” denir.
Türkiye’deki çatışmaların tarihine gidecek olursak, sadece son 30 yılda, TBMM çatısı altında hazırlanan raporlara göre, 36 bine yakın insanın ölümünün sözkonusu olduğunu görüyoruz. Sadece bu yazdan beri de, 600’e yakın insan hayatını kaybetti. Yani, sadece beş aylık can kaybı bilançosu bile, çatışmaların yeni evresini kendi başına bir “iç savaş” saydıracak boyutta.
Çatışmaların taraflarına bakıldığında, son 30 yıldakinden farklı bir aktör sahnede; Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi, YDH-G yani, çocuk yaştaki ve çocukluğunu yeni geride bırakmış 20’lerinin başlarındaki çok gençlerin oluşturduğu bir yapı, devletin güvenlik güçleriyle savaş hâlinde. Medyayı, devletin o veya bu kanadından sızdırdıkları bilgilerle kuşatan “güvenlik uzmanları”, savaşılan bu yeni yapıyla ilgili doğru düzgün, dişe dokunur bilgi de sunmuyor. Cizre, Silopi ve Sur’a ilişkin savaş haritaları, harekât planları sızdırılıyor da, kime karşı savaşıldığı ile ilgili bilgi yok. Yüzü maskeli genç figürleri görüyoruz siluet olarak fotoğraflarda; “düşman” imgesi bu… Çoğu, 1990’ların ikinci yarısından itibaren doğmuş “düşmanlardan” bahsediyoruz. Geriye bakıp da, bu gençlere bu ülke tam olarak ne verebildi, neler yaşadılar da bugüne geldik, nasıl bir ortamdan geliyorlar, düşünceleri ne; bunları hiç konuşmadık. Çünkü, siyaset bu konularla uğraşmak istemiyor. Meclis’te bu konuları gerçekten dert eden bir avuç insan var o kadar; gerisi, Kürt Sorunu nedir sorulsa, cevap bile verebilir mi –emin değilim.
Sorunları çözmüyor öteliyor, çözmüş gibi yapıp kangrenleşmeye bırakıyoruz. Mesela, bugünleri gelişimizde, Terörle Mücadele Kanunu’nun (TMK) rolünü hiç sorgulamıyoruz. Yasalaştığı 1991’den bu yana, 1992, 1993, 1995, 1996, 1999, 2001, 2003 ve 2004 yıllarında değiştirilen, 2006’da da en kapsamlı tadilatından geçen o ceberut kanundan… Bilindiği gibi bu kanun, 2006’da uğradığı değişikliklerle, hukuken çocuk yaşta olanların da, erişkinlerle aynı kapsamda, terör suçlusu olarak yargılanmasının önünü açmıştı. Türkiye gündemi de, 2010’da, TMK’ya çocukların ayrı yargılanması yönünde yeniden bir değişiklik getirene kadar, “taş atan çocuklar” diye anılan meseleyle epey bir meşgul olmuştu. 2009’da uzun bir aradan sonra Diyarbakır’a sık sık gidip gelmeye başlamış, durduk yerde “terörist” diye suçlanan bu çocukların davalarıyla ilgileniyordum; Türkiye gündemi, o çocukları 2010’daki değişiklikle geride bıraktı, konuyu kapattı. O dönem 10’lu yaşlardaki o çocuklara ne oldu, bugün neredeler hiç sorduk mu? Ben bir ipucu vereyim; 2010’daki değişiklik sonrası da, çoğu davalarla boğuşmaya devam etti.
Siyaset, kendi uğraşmak istemediğini de, askerin polisin, güvenlik bürokrasisinin önüne paslıyor; “çöz” diye Türk Silahlı Kuvvetleri’ni Diyarbakır gibi koskoca bir şehrin, Cizre ve Silopi gibi ilçelerin içine yolluyor.
Çatışmaların “kentleşmesi”, çatışmaların adının tam olarak “iç savaş” olarak adlandırılacak bir ortamın doğmasına yol açıyor. 26 Temmuz’dan bu yana yaklaşık 55 çocuğun öldürüldüğüne ilişkin veriler var. Öldürülen her çocuk, ardından bakakalan kardeşler, arkadaşlar, mahalleli başka çocuklar bırakıyor.
Bu iç savaş, çocukların savaşı. En hazini de bu.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024