Sezin ÖNEY
31 ocak günü, dünyanın bir yerlerinde dünyanın yedi milyarıncı bebeği doğacak.
Belki de, Van’da, Erciş’te, çevre köylerden birinde...
Nerede doğduğu kaderini de çok büyük ölçüde belirleyecek.
Nesilleri, kuşak kuşak aileleri depremde kaybediyoruz.
Deprem, Türkiye’yi hemzeminde eşitleyen bir alınyazısı.
Yedi milyarıncı bebeğin kaderi, eğer Türkiye’de doğarsa, belki de ‘deprem mağdurluğu’ olacak.
Van’daki depremi duyduğumda da, elim ayağım kesildi. 1999’da, deprem ertesi Yunanistan’ın kurtarma ekibine yardımcı olmaya çalıştığımdan, o şiddetin sebep oldukları hafızama kazınmıştı. Geçen yıl boyu, Van’a yolum düştüğünden, orada çok güzel insanlar, can dostlar tanımıştım; canım oradaydı.
Bir yeri çekici yapan, oradaki insanlar; Van’da tanıdığım insanların, her türlü siyasi nüfuz alanından ‘özerk’ başına buyruk, azad bir dünyası var. Bu anlamda, sivil toplumun, siyasetin çok farklı köşelerinde yer alsalar da, temel değer olarak, ‘insanlıktan’ yola çıkan bir dünya felsefesini, kendi başlarına, bireysel düşünerek oluşturmuşlar.
Türkiye’nin tek ‘düzenli’ çıkan anarşist yayını Qijika Reş’in (Kara Karga) yazarları, yayıncıları, cinsiyet temelli sorunlara eğilen Van Kadın Derneği’nin (VAKAD), Mazlum-Der’in üyeleri ve daha birçokları...
Son derece dindar sivil toplum örgütlerinin, Van’ın muhafazakâr iş sahiplerinin desteğiyle kurdukları, tüm sivil toplumun kullanımına açtıkları, içinde sinema salonu bile bulunan dört katlı, son derece modern dernek binasının bir örneği, İstanbul’da yok.
Türkiye’de, bireyin özgürlüğünü cendereye alan tüm zincirlere rağmen, ısrarla serpilip gelişen ‘insan’ ve ‘hak’ kavramlarını pusulası yapmış kişiler varsa, onlar sayesinde demokratikleşmeden bahsedebiliyoruz. Darbeler, kutuplaşmalar, faili meçhul cinayetler, çatışmalarla enkaza dönmüş Türkiye tarihinin tozu dumanı arasında, boy veren bir sürü filiz sayesinde...
Değişip dönüşüp köhne kalan düzendeki umutlar da, onlar zaten.
Türkiye seferber oldu deniyor ama Van ve çevresindekiler, hâlâ içleri paramparça etmesi gereken bir eziyet içinde.
Erciş, zaten topyekûn bir felaket noktası. Van’da da, koca bir kent, binaların ayakta kalsalar da gördükleri hasar yüzünden kış ayazında dışarıya mahkûm yaşıyor.
Mağdurlara gene de en çok ‘bölgeden’ yardım gidiyor. Çevre şehirler, ‘başkent Diyarbakır’ teyakkuza geçmiş durumda. Ancak, Valiliğin daha en baştan ‘malum belediyeler’ kanalıyla gelen yardımları ‘sakıncalı’ görüp engellemeye çalıştığı belirtiliyor. Bu nedenle, Valiliğin kurduğu kriz masası bir yanda, BDP’li belediyelerinki öte yanda faaliyet veriyor.
Tam da, mağdurlar can pazarındayken...
Deprem sonrası, ‘bölgesel durum’ nedeniyle, kamuoyunun nasıl tepki vereceğine yönelik bir endişe hissedildi. Bir dalga halinde olmasa da, yaygın medyanın bazı figürleri, sosyal paylaşım sitelerinin bazı anonim yazarları, ‘beklenen’ tepkileri verdi, çatır çatır ayrımcılık yaptı.
Ama bir de, çok yaygın olarak, hiç de farkına varılmadan sergilenen ayrımcı tavırlar var.
Mesela, binlerce insan ölmüşken, özellikle batıdan görevli olarak bölgeye gitmiş kişilerin hikâyelerinin ön plana çıkması gibi.
Van’dan bir dost, Türkiye’yi etkileyen bir felaket olduğunda, televizyonlarda hep siyah kurdelelerin olduğuna, matemin sadece ‘sözde’ kalmayıp, simgelerle dışarı vurulduğuna, toplumsallaştığına dikkat çekti.
Evet, farkına dahi varmadan birçok açıdan son derece ayrımcı Türkiye toplumu.
Bazen de göstere göstere zalimiz; PTT’den Van’a yollanan bazı yardım kolilerinin üzerine özellikle bayraklar ve ‘taşlar’ konması örneğinde olduğu gibi.
Değiştikçe aynı kalmak
Türkiye’de deprem konusunda araştırma yapabilecek akademik birçok birim var, ancak bunların pek azı verimli çalışabiliyor. Çünkü, deprem araştırmaları, Türkiye siyasetinin gündeminde olan bir konu değil. “Çılgın proje” olarak yapılabileceklerden biri de mesela, Türkiye’nin dört bir yanını, deprem konusunda dünyanın önde gelen bilim merkezleriyle donatmak olabilirdi, ama ne gerek var...
‘Normal zamanlarda’ gündemimiz, bu gibi ‘sıkıcı ve önemsiz’ konular yerine, “Heronlar yetmiyor, Predator almadan olmaz”, “İlk milli savaş gemimizi yaptık” gibi kanlı canlı konulara odaklı.
2007 Muhtırası döneminde, bazılarımız neye isyan etmişti? Sivilleşmeyi talep ederken, neyi istiyorduk?
“Bölücü Terör Örgütü ve El Kaide’nin büyük şehirlerde özellikle İstanbul’da eş zamanlı büyük eylemleri ve anılan eylemler sonrası icra edilecek, Sivil Toplum Kuruluşu ve üniversiteler ile koordine ederek yönlendireceğimiz çok geniş katılımlı toplumsal gösteriler ve eylemler neticesinde oluşan kaos ve karmaşa nedeniyle öncelikle olağanüstü hâl ve sonrasında sıkıyönetim ilan edilecek.”
Balyoz Darbe Planı’nın ilk öngördüğü ‘icraat’ bu değil miydi? Karşı çıktığımız buysa, şimdi, Çukurca’daki çatışmalardan sonra gelinen nokta nedir?
Kanal D’den bir haber derlemesinde şöyle deniyor; “İstanbul’da aralarında yaşlılar, kadınlar ve öğrencilerin de bulunduğu bir grup, Üsküdar ve Kadıköy Askerlik Şubesi Başkanlığı’na yürüdü. ‘Hepimiz Mehmet’iz PKK’ya yeteriz’ sloganları atan topluluk, askere gitmek için askerlik şubesine başvurdu.”
Van depremi mağdurları da, bazı askerî konvoyları yardım taşıyor sanıp, onlara meylederken, yığınak için yolda olduklarının farkına vardılar.
Barışı konuşması gereken Meclis de, ‘terör’ oturumunu ertelemedi.
Değiştikçe aynı kalmak, tam da bu olmalı...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024