Sezin ÖNEY
Metropoll Araştırma’nın, “Türkiye’nin Nabzı” Ocak ayı raporu verilerine baktığımızda, “Hayır” oyu, yüzde 50.9 ile çok az bir fark ile olsa da önde; “Evet” oyu ise, yüzde 49.1 seviyesinde. Siyaset bilimi literatürüne göre, seçmenlerin çoğunluğu son dakikada karar vermiyorlar. Farklı ülkeler ve farklı dönemlerdeki seçimlerle ilgili yapılan araştırmalar, erken karar veren ve kararlarını değiştirmeyenlerin, politize olmuş, partizanlık eğilimi güçlü kimselerden oluştuğunu gösteriyor.
Türkiye’de de, siyaset biliminin öngörülerine göre, bu aşırı derecede kutuplaşmış ve toplumsal olarak partizanlaşılmış siyasi ortamda, seçmenlerin çoğu zaten kampanya başlamadan kararını vermiş olmalı. Kampanyalara harcanacak milyonlarca lira da, seçmenlerin çoğunun üzerinde bir etki yapmayacak.
“Türkiye Paradoksu” diyebiliriz bu duruma. Politik kutuplaşma, siyasi tabloyu hemen her boyutta “yüzde 50’ye yüzde 50” ayrıştırıp, adeta donduruyor. Bu nedenle de, partilerin üç aşağı beş yukarı sabitlenmiş oy oranları var. İktidar partisinin sandık başarısını bu kutuplaşma garanti altına alıyor. Öte yandan da, bu “sağlam irade”, tek başına radikal değişimler gerçekleştirmekte (misal başkanlık sistemine geçiş), “diğer yüzde 50” nedeniyle zorlanıyor.
Ancak...
Metropoll’ün Haziran 2015 ve Kasım 2015 Araştırmalarına göre Türkiye’de seçmenlerin yüzde 5-9’u nereye oy vereceklerine seçime bir hafta kala karar veriyor. Referandum oylamasında da benzer durum oluşabilir. Bu referandumda da yüzde 50’lerden birine eklemlenecek yüzde 1’lerin bile etkisi ve belirleyiciliği büyük olacak.
Bu açıdan, en kritik seçmen kitlesi, başkanlığa “Evetçi” yüzde 50 tarafına eklenerek destek vermesi için yoğun markaj altındaki MHP’liler. Ancak bir diğer kilit de, sandığa gitmeyecekler.
Sandığa gitmeyecekler de ağırlıklı olarak, “Hayır”a meyledebilecek kitlelerden oluşuyor gibi gözüküyor. O zaman da, bu kesimlerin sandığa küsüşü, ironik biçimde, fiilen “Evet” demek oluyor. Zira, matematiksel olarak, siyasete küserek sandığa gitmeyenler ağırlıklı olarak AKP seçmeni dışındaki kesimlerden ve “Evet”e sempatisi olmayanlardan: bu da demektir ki, katılım düştükçe “Evet” kefesi güçlenebilir.
Şu çok net: “Bu sandık meşru değildir” söylemi ile muhalif bir duruş sergilemeye çalışanlar da, fiilen “Evet” demektedir.
Siyaset biliminde geçerli tezlerden hareketle, bu yoğun kutuplaşma ortamında kampanyalar, büyük fikir değişikliklerine neden olmayacak öngörüsünde bulundum.
Fakat...
Özellikle “Hayır” eğiliminde olanların, siyasi dinamizm kazanarak, farklı profillerden oluşan tabanlarında moralleri yükseltmek, en önemlisi de kararsızları ve sandığa gitmeyecekleri oy vermeye teşvik için, “pozitif” kampanya yapması önemli gözüküyor. İdeolojik ayrımlar ötesi, aynı hedefe odaklanmak için bir “pozitif” kampanya yaratmak, sonucu “Hayır” lehine daha da değiştirecek biçimde bir makas ayrımına yol açabilir.
Kürtler ve Zazaların sandık küskünlüğü
Türkiye’de her oylamada olduğu gibi, bu referanduma da katılımın yüzde 85 civarında olması bekleniyor. Yani, Ekim 2016’da Macaristan’daki referandumda olduğu gibi, oylamanın meşruiyeti ve geçerliliğini tehlikeye atacak ölçüde bir boykot veya katılım düşüklüğü söz konusu olmayacak.
Buna karşılık, bazı kesimlerde, siyasete küskünlük var: en başta da Kürtlerde. Türkiye’nin Kürt ve Zaza nüfusunun en az yüzde 40’a yakınının sandığa gitmemek gibi bir niyeti var.
Metropoll’ün Ocak 2017 araştırmasının verilerine bakarsak, Kürtler ve Zazaların toplamda yüzde 37’si referandumda sandığa gitmeyeceğini ifade ediyor.
Peki, “hangi Kürtler” sandığa gitmemeye daha meyilli?
Bu kesimler, HDP seçmeni olabileceği gibi, HDP’yi “fazla Türkiye odaklı” bulan, Kürtlerin geleceğinin kendi milliyetçi ideallerini gerçekleştirmekten geçtiğini düşünenler olabilir.
Ya HDP seçmenleri?
HDP seçmenlerinden, yüzde 30’luk bir kitle, partinin “Hayır” tavrına rağmen, sandığa gitmeyecek. HDP’li olup da, sandığa gitmemeyi düşünen asıl kitle, sosyal demokrat ve sol görüşteki seçmenler gibi gözüküyor. Üstelik de, Türkiye genelinde kendini “sosyal demokrat/solcu” olarak tanımlayan kesimlerden yüzde 33.5’luk bir kitle, referandumda oy kullanmamayı düşünüyor. “Gezi ruhu” taşıyan bir kitlenin, başkanlık referandumuna takati kalmadı diyebilir miyiz? Evet; küskün bir sol/sosyal demokrat kitle var ve referandumda sandığa da gitmek istemiyorlar.
Şimdi, Kürtler ve eğilimlerine dönelim: Muhafazak â r Kürtler ve AKP’ye oy vermiş Kürtler’in de önemli bir kısmı küskün. AKP’ye oy veren Kürtlerin yaklaşık yüzde 20’si, başkanlık sandığına gitmeyeceğini ifade ediyor. Dahası, Metropoll’e göre, Türkiye genelinde, yaklaşık yüzde 15’lik bir “Muhafazakâr/Dindar” kitle, referandumda oy vermeme niyetinde ve bu oran Kürt “Muhafazakâr/Dindarlar” arasında yüzde 40’a yaklaşıyor.
AKP’li Kürt seçmenin yaklaşık yüzde 20’si de, başkanlıkla ilgili fikrini beyan etmiyor. Bu kitlenin de, ya sandığa gitmeme veya “Hayır” deme eğiliminde olması mümkün. Diğer bir deyişle, AKP’li Kürtlerde azımsanamayacak bir kesim, “Evet” demeyecek ama “Hayır” da demek yerine, sandığa sırt çevirecek.
Kürtlerin “duygusal kopuşundan” bu kadar zaman bahsedildi durdu; şimdi, siyasete kırgınlık ve ülkenin geleceğinde bu kadar belirleyici bir karar konusunda oy kullanmama yönelimi, bana kalırsa, tüm siyasetin ve toplumun üzerine düşünmesi gereken bir sonuç.
Üstelik “duygusal kopuş”, sol/sosyal demokratlar ve hattâ kimi Muhafazakâr/Dindar kesimde ve hattâ Metropoll’ün diğer verilerine bakarsak, kimi Atatürkçü/Ulusalcı çevrelerde de gözleniyor. Bu da, ülkenin siyasi ve toplumsal geleceği açısından, kimin penceresinden bakarsanız bakın, iyi bir haber değil...
Ne yazık ki, her kesimden sandık boykotçularını artırmaya çalışan ve “parlamenter sistem Kürtlere ne verdi ki; öteki tercih de başkanlık mı olmalı” gibi bazı tezleri ileri sürenler de söz konusu. “Ne Evet, ne de Hayır” tezini ileri sürenler de, aslında fiilen “Evet”i savunduklarının farkında olmalılar.
Oysa, başkanlık referandumunda sandığa gitmek veya gitmemek; işte bütün mesele burada.
http://platform24.org/yazarlar/1998/sandiga-gitmek-veya-gitmemek--iste-butun-mesele-bu
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024
26.05.2024
20.05.2024