Sezin ÖNEY
“Uluslararası çevre örgütü Greenpeace, Avrupa’da satılan 76 sebze-meyveyi test etti. Türkiye’de üretilen biber, armut ve üzüm en tehlikeli ürünler çıktı”.
Haberler arasından sadece bir haber; ama bağrış çığrış Meclis’in görüntüleriyle üst üste konunca, ayan beyan bir gerçek, yüzünü orta koyuyor. Hakiki sorunlara çözüm üretmekte güçlük çeken bir siyaset egemen Türkiye’ye...
4+4+4 tartışmaları da, bu felç halinin aslında tam da bir tezahürü. Tartışmaların temelinde elbette “eğitim” konusu olması beklenir ama aslında bütün patırtı, başta sivil toplum örgütleri olmak üzere, her türlü farklı düşünceyi temsil eden kesimlerin, kimselerin kendilerini ilgilendiren kararların alınması sürecinde görüşlerini, tezlerini, muhalefetlerini, karar alma gücünü elinde bulunduranlara iletememelerinden, bir müzakere ortamı oluşturulamamasından, yani sürecin idaresinden kaynaklanıyor.
Zehir yiyip içiyoruz ve Türkiye’nin Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, “Greenpeace’in ‘Menfaat şebekelerinin’ temsilcisi gibi çalıştığını” söylüyor ve “Türkiye’ye zarar vermeye dönük birtakım beyanlar var. Kasıt var” sözleriyle iddiaları yalanlıyor..
Bu kadar basit mi peki; Avrupa Birliği’nin üyesi bir ülkede bir şey yerken, orada üretilmese de, orada pazarlanan bir ürünü alırken, neden bir iç rahatlığı yaşanıyor da, Türkiye’de bu huzur bir türlü yakalanamıyor.
Bu soru, biraz da Avrupa Birliği’nin ne olup ne olmadığıyla ilgili. AB, kurumsal yapısı itibariyle son derece bürokratik ve “gri”; ancak tam da bu özelliğiyle, yaşam standardı açısından birçok elzem konuda kendi vatandaşlarının sağlığını, refahını garanti altına almak ve “kaliteli bir yaşam sürdürebilmesini” sağlamak için elinden geleni yapabiliyor.
Avrupa Komisyonu Sağlık ve Tüketiciler Dairesi Yöneticisi Paola Testori Coggi, “Avrupalı tüketicilere, dünyanın en sağlıklı yiyecek ve içeceklerini sunuyoruz” dediğinde bunun doğru olduğunu biliyoruz. “Çiftlikten çatala” tarım ürünlerinin takibi, organik tarım yapanlara verilen desteğin AB’nin toplan tarım bütçesinin neredeyse yüzde 10’una ulaşması, AB vatandaşlarının da denetim sürecinde rol almasını sağlayan RAPID (ACİL) uyarı sistemi mekanizmasının oluşturulması, hep, Türkiye’nin kapısının eşiğinde beklediği Avrupa Birliği’nde, gıda güvenliği için uygulanmaya çalışılan politikalar.
Kapıkule sınırından Türkiye’ye adım atınca ise, “herşey Türkiye’ye karşı bir komplo” halini alıyor.
“Taşralaşmak” da işte böyle bir şey; yoksa olay büyük kentlerin “medeniyeti” karşısında “taşranın geriliği” gibi bir saçma ikilem değil. Taşralılık, dünyanın her yerinde, en modern görüntüler arkasına gizli de tezahür edebilen bir zihin yapısı, kısaca kendi kısıtlı düşünce yetisinin enginliğine inanıp, dar kalıplara sıkışarak, kendinden başkasını anlamaya çalışmayarak, bencil ve küçük düşünmek.
Bundan bir süre önce Belçika’da Antwerp Üniversitesi’nin düzenlediği dil haklarıyla ilgili bir toplantıda, Türkiye’de konuyla ilgili yasal ve sosyal çerçeveyi anlatacaktım. Son konuşmacı olarak sıramı beklerken, Belarus’tan Danimarka’ya kadar, Avrupa’nın her köşesinden katılımcı, kendi ülkesinin deneyimlerini aktardı.
Herkesin kendilerine göre aktardığı sorun alanları vardı. Ancak Türkiye, bu sorunların hiçbirinin tartışma alanına bile giremeyecek kadar ayrı bir örnek olmayı sürdürüyordu. 1982’den bugüne değişikliklerle modifiye yan sanayi ürününe dönüşen Anayasa’nın, “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez” maddesi, Avrupa’yı bırakın dünya geneli açısından bambaşka bir boyutta.
Belarus Anayasası’nın 50. maddesi, şöyle diyor; “Herkesin etnik eğilimini koruma hakkı vardır ve aynı şekilde, kimse etnik eğilimini açıklama veya tanımlamaya zorlanamaz. Etnik onura yapılan hakaretler, hukuki yaptırıma neden olur. Herkes, kendi öz dilini kullanma ve o dilde iletişim kurma hakkına sahiptir. Devlet, hukuki düzenlemelerle, öğrenim ve eğitim dilinin seçilmesi özgürlüğünü teminat altına alacaktır.” Avrupa’nın en faşizan diktatörlüğü Belarus, tanıştıralım bu arada...
Bunları düşünürken, bir de üzerine New York Times’tan bir haber denk geldi; zaten biliyor ve üzerine konuşuluyordu da, araştırmalar bir kez daha kanıtlamış ki, çift dilli olmak, insanları daha zeki yapıyor. Bu da, sadece farklı diller konuşabilmekle sınırlı, beynin “dil yetileri” kesimini etkileyen bir durum değil. İtalya’nın Trieste kentindeki International School for Advanced Studies’de eğitim gören ve Budapeşte’de Central European University’de çalışmalarını sürdüren Agnes Kovacs’ın da içinde yer aldığı araştırmalar, birçok dilin konuşulduğu ortamlarda büyüyen bebeklerin dikkatlerinin, farklı işleri birarada yapabilme yeteneklerinin, tek dille büyüyen bebeklere göre daha gelişkin olduğunu ortaya koyuyor.
Kendisi de çok dilli bir ortamda, Romence ve Macarca ile beraber birçok dilin konuşulduğu Transilvanya’da büyüyen Kovacs, Avrupa’da birkaç dilde birden aynı kolaylıkla iletişim kurabilen yeni nesil akademisyenlerden biri.
Kanada, İspanya ve “çok dillilik” konusunun gündemde olduğu birçok ülkede de, benzer araştırmalar yapılıyor, hep de benzer sonuçlar elde ediliyor.
Türkiye’de siyasetin bu konu karşısındaki tavrını “çift dilli” bir deyimle tanımlamak gerekirse, “nato kafa nato mermer”, yani yarı Yunanca yarı Türkçe, “işte kafa işte mermer” (tam Yunancası, “na to kefari, na to mermari”) bir durum söz konusu.
Yazarlar
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları




























































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.09.2025
25.04.2025
3.02.2025
29.01.2025
17.01.2025
7.11.2024
6.11.2024
24.10.2024
27.06.2024
7.06.2024