Taner AKÇAM
Birinci Dünya Savaşı Osmanlıların yenilgisi ile sonuçlanınca, İttihat ve Terakki’nin (İT) savaş sırasında işlediği suçlar, özellikle Ermeni katliamları nedeniyle yargılanması ciddi bir sorun olarak ortaya çıktı. Konu sadece insan hakları açısından değil, siyaseten de önemli idi. Yeni Osmanlı hükümeti, Paris’te başlayacak barış görüşmelerinden olumlu sonuç elde etmenin yolunun, (İT) yöneticilerinin yargılanmasından geçtiğinin bilincinde idi.
Fakat İttihatçılar nasıl yargılanacaktı? Hukuken bu mümkün mü idi? Sonuçta sözkonusu olan kişisel suçlar değil, hükümet politikalarıydı. Yani suçluluk veya masumiyet devlet politikalarının yürütülmesiyle ilgiliydi.
Osmanlı Anayasası devlet yetkililerinin, görevleri ile ilgili suç işlemeleri hâlinde nasıl yargılanacakları konusunda bazı düzenlemelere sahipti ve buna göre, Hükümet üyeleri ancak Divan-ı Âli’de yargılanabilirlerdi.
İlgili madde şöyle idi: Bir hükümet üyesinin yargılanabilmesi için, önce Meclis Başkanlığı’na dilekçe veriliyor; dilekçe bir komisyona aktarılıyor; eğer komisyon yargılanma lehinde karar verirse, bu karar Meclis’te oylamaya sunuluyordu.
İlgili karar ancak üçte iki oy çoğunluğu ile alınabilirdi. Eğer bu çoğunluk bulunursa, önerge Sadrazam’a sunulması ve onun da bir sultan iradesi ile meseleyi Divan-ı Âli’ye aktarması gerekiyordu.
Meclis tamamıyla İttihatçılar’ın kontrolünde idi ve bu nedenle Divan-ı Âli’ye sevk kararının bu meclisten geçmesi imkânsızdı. Ayrıca Divan-ı Âli’nin İttihatçılar’ın kontrolünde olması kuvvetle muhtemeldi.
Hâlbuki Padişah ve yeni kurulan hükümet, Ermeni tehciri suçlularının yargılanmaları konusunda elini çabuk tutmak zorundaydı.
Sonuçta tek çözüm Meclis’i tatil etmekti. Öyle de yapıldı ve 21 Aralık 1918’de Meclis feshedildi. İttihatçılar’ın yargılanmaları Divan-ı Âli’de değil, bu amaç için özel olarak kurulmuş Askerî Mahkeme’de görülmeye başlandı. Bu açık bir anayasa ihlali sayılabilirdi.
Nitekim, İttihatçı önderlerin yargılanması sırasında savunma tarafı, sanıkların Divan-ı Âli’de yargılanmaları gerektiğini ileri sürerek, mahkemenin görevsizlik kararı vermesini istedi. Mahkeme bu isteği ret etti ve yargılamaya yetkisi olduğuna karar verdi.
Ayrıntısına girme şansım yok ama bulunan çözüm elbette yine hukuk içindeydi. Mahkeme, İttihatçılar’ın işledikleri suçları, Hükümet adına değil, İT adına işlediğine hükmetti. Ayrıca Mahkeme’ye göre, İT biri kanuni diğeri gizli iki kısımdan oluşuyordu ve sözkonusu suçlar örgütün “şebeke-yi hafiye”si (gizli örgütü) tarafından işlenmişti.
Böylece işlenen suçlarda devlet sorumluluğu ortadan kalktı. Ermeni soykırımı suçu, Hükümet’in değil, küçük bir çetenin eseri sayıldı.
Acaba Ergenekon davasında da benzeri bir taktik izlenmiş olmasın? Devlet adına işlendiği bilinen ve muhtemel Ergenekon denen yapıyla doğrudan ilgisi olmayan, MGK ve Genelkurmay tarafından işlenen bir çok suç (JİTEM, irticayla mücadele eylem planları, darbe teşebbüsü vb.) bu örgütün eylemi olarak gösterilerek cezalar yağdırıldı. Böylece hem devlet bu suçlardan arındırıldı hem de suçlar basit bir terör örgütünün işlediği özel suçlar hâline sokuldu.
Devlet bağırsaklarını temizliyordu ve kendi kendisini yargılayamayacağına göre, yine kendisi tarafından kurulmuş bir örgütü tüm suçların sorumlusu ilan ederek işin içinden sıyrılmaya bakıyordu.
Türkiye kelimenin gerçek anlamıyla son derece “kontrollü” bir geçiş dönemi yaşıyor. Ama anlaşılan, devletin kendi eliyle düzenlediği geçiş bile toplumdan yeteri kadar destek görmüyor. Eski İttihatçı yapı, hâlâ ciddi toplumsal desteğe sahip. İttihatçı desteğin bu kadar yüksek olduğu bir toplum zor demokratikleşir. Ergenekon ve 1919 yargılamaları arası ilişki üzerinde daha fazla düşünmekte fayda var.
Yazarlar
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.05.2025
24.03.2025
5.06.2023
1.04.2021
15.07.2020
2.05.2020
25.04.2020
22.04.2020
5.04.2020
28.01.2020