Taner AKÇAM
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) Doğu Perinçek hakkında verdiği karar ve düşündürdükleri
ERMENİ SOYKIRIMI “TARTIŞMALI”, HOLOKOST DEĞİL!
Dünkü yazımda, soykırım, insanlık suçu ve savaş suçu gibi kitlesel cinayetlerin inkâr edilmesi yasaklanmalı mıdır sorusunun ciddi bir hukuki tartışma konusu olduğunu söylemiştim. AB’nin aldığı çeşitli çerçeve kararlardan, Avrupa’daki genel eğilim bu suçların inkârının yasaklanması yönünde olduğunu belirtmiştim. Doğu Perinçek hakkında verilen karar bu çerçeve açısından da çok anlamlı ve ama ciddi hatalar içeriyor.
Bu hataların başında Holokost ile Ermeni Soykırımı arasında niteliksel bir ayırım yapmak geliyor. AİHM kararında, Holokost ile Ermeni Soykırımı arasındaki esasa ilişkin fark olduğu fikir merkezî bir rol oynamaktadır. Bu, sadece Holokost’u kitlesel katliam olarak sayan, onun dışındaki soykırımları küçümseyen Beyaz Adam’ın Avrupa-merkezli düşüncesinin bir yansımasıdır.
Mahkeme Holokost ile Ermeni Soykırımı arasındaki farkı iki düzeyde kurmaktadır. Birincisi, Holokost’u herkes kabul ediyor ama Ermeni Soykırımı’nı değil, diyor. İkincisi, Holokost konusunda alınmış mahkeme kararı vardır; Ermeni Soykırımı konusunda böyle bir mahkeme kararı yoktur, diyor.
Birinci iddia, Ermeni Soykırımı’nın, henüz ispatlanmamış “ateşli bir tartışma” konusu olduğudur. Bu iddianın üzerinde durmak aslında gereksizdir. Çünkü bu iddia, bir mahkemeye yakışmayacak düzeyde politik ve ideolojik bir tezdir. Ne hukuki açıdan ne de bilgi açısından doğrudur. Bu tezi ileri sürmek, sadece inkârcı bir devletin (Türkiye’nin) politik gücünü göstermekten başka bir anlama gelmiyor.
Bilinmesinde fayda var, Holokost’u inkâr ile Ermeni Soykırımı’nı inkâr arasında, esasta hiç bir fark yoktur, tek fark Almanya’nın suçu kabul etmiş olması, Türkiye’nin ise inkâra devam ediyor olmasıdır. Ayrıca Batılı devletler ve kamuoyu, Holokost Avrupa’da yaşandığı için konuya daha fazla duyarlıdırlar. Yoksa, Ermeni Soykırımı’nı inkârda gözlenen her olgu, Holokost’ta da mevcuttur. Eğer istenirse, Ermeni Soykırımı’nı inkâr edenden daha fazla, Holokost’u inkâr eden bilim insanı bulunabilir ve konunun hâlâ tartışılmakta olduğu ileri sürülebilir. Fakat Batı, politik ve ideolojik nedenlerle Holokost’u inkâr edenlere itibar etmiyor, bütün mesele bu.
Eklenmesi gereken bir husus da şudur: Türkiye dışında uluslararası kamuoyunda da Ermeni Soykırımı artık bir gerçeklik olarak kabul edilmekte ve öyle muamele görmektedir. Fakat Batılı devletler, politik nedenlerle Holokost inkârı ile Ermeni Soykırımı inkârı arasında ayrım yapmayı tercih ediyorlar. Nedeni de basittir; Türkiye özellikle Ortadoğu’da önemli bir güçtür. Batılı devletler, bölgesel çıkarları gereği Türkiye ile olan ilişkilerini bozmak istemiyor; bu nedenle, Ermeni Soykırımı’na inansalar bile, Türkiye’nin inkâr siyasetine göz yumuyorlar. Amerikan ve Fransız parlamentolarında oynanan tiyatroların tek nedeni budur.
Sonuç itibarıyla, AİHM’in, Holokost ile Ermeni Soykırımı arasında yaptığı, birinin kabul edilen bir gerçeklik, diğerinin tartışmalı olduğu ayırımı son derece ideolojik ve politik bir ayırımdır ve hukuken hiçbir anlamı yoktur.
HOLOKOST, ERMENİ SOYKIRIMI VE MAHKEME KARARI MESELESİ
AİHM kararının, Holokost ve Ermeni Soykırımı arasında yaptığı önemli diğer ayırım, bu olaylara ilişkin alınmış mahkeme kararlarının olup olmadığı meselesidir. AİHM’e göre, Holokost’taki suç uluslararası mahkemece kabul edilmiştir ama Ermenilere yönelik yapılanlar konusunda alınmış benzeri bir mahkeme kararı yoktur. AİHM’in böyle bir fikre nasıl ulaşmış olduğunu anlayabilmiş değilim. Çünkü, uluslararası ceza hukuku açısından Holokost ile Ermeni Soykırımı arasında esasa ilişkin hiçbir fark yoktur.
Konuya açıklık getirmeden önce, Türkiye’de egemen olan bir hurafeye son vermek gerekir. Bu hurafeye göre, “Uluslararası bir mahkeme Holokost için soykırım kararı almıştır. Bu nedenle Holokost soykırım sayılır ve inkârı yasaktır. Oysa Ermenilere yapılanlar konusunda böyle bir mahkeme kararı yoktur, bu nedenle soykırım olarak kabul edilemez ve inkâra yasak getirilemez. Nitekim, AİHM Doğu Perinçek davasında, Ermenilere yapılan soykırım değildir, diye karar almıştır.”
Bu tezlerin her birisi, sıradan ve ilkel bir hurafeden ibarettir. Birincisi, Holokost’un soykırım olduğuna dair alınmış herhangi bir uluslararası mahkeme kararı yoktur. Nürnberg yargılamalarında soykırım suçu bir rol oynamadı. Holokost nedeniyle, soykırım suçundan ceza almış tek bir Nazi bile yoktur. Nürnberg’de Naziler, soykırım suçundan değil başka suçlar işlemiş olmaktan dolayı (insanlık suçu, barışa karşı suç ve savaş suçlarından) yargılandılar.
Ek bir bilgi olarak söylemek gerekir ki, bugün dünyada, uluslararası bir mahkeme tarafından hakkında soykırım kararı alınmış sadece iki olay vardır: Ruanda ve Srebrenitsa-Yugoslavya. Eğer, soykırım için uluslararası bir mahkeme kararı şarttır tezini ileri sürmek isteyen varsa, bilmelidir ki, bu teze göre dünyada iki tane dışında soykırım olmamıştır.
Bu nedenle AİHM, bu gerçekliğin bilincinde olarak, Doğu Perinçek ile ilgili aldığı kararda, Avrupa ülkelerinin Holokost’u inkârı yasakladıklarını ama genel olarak soykırımı inkârı yasaklamadıklarını söyler. Mahkeme, İsviçre’yi, genel olarak soykırımı inkâr etmenin İsviçre özelinde niçin bir suç sayılması gerektiğini yeteri kadar gösterememekle eleştirir.
Zaten Holokost’u inkârı yasaklayan ülkelerin kanunlarına bakılırsa bu durum açıkça görülür; ilgili kanunlarda, “Holokost bir soykırımdır ve bu nedenle inkârı yasaklanmalıdır” denmez; 1945 Londra Antlaşması ve Nürnberg yargılamalarına açık referans verilerek, yasaklamanın insanlığa karşı suç temelinde yapıldığı açıkça belirtilir. Ve ilgili suç hakkında verilmiş mahkeme kararları (Nürnberg) esas alınır. Nitekim AİHM, 2003 yılında Garaudy’in Holokost’u inkâr etmekten dolayı aldığı cezayı, “insanlığa karşı işlenmiş suçu inkâr etmek, Yahudilere karşı en ciddi ırkçı hakaret ve onlara karşı nefreti teşvik etmek anlamına gelir”, diyerek onaylamıştır.
İkincisi, AİHM Ermeni Soykırımı olmamıştır, gibi bir karar almadı. Sadece, bu konuda alınmış bir mahkeme kararı yoktur ve soykırım olup olmadığını kararlaştırmak mahkemenin görevi değildir, dedi. Mahkeme, 1 Nisan 2011 tarihinde Arjantin Federal Mahkemesi’nin, Osmanlı Hükümeti’nin Ermenilere yönelik gündeme getirdiği politikaların soykırım olduğu yolunda almış olduğu karara itibar etmemiş gözüküyor.
HOLOKOST VE ERMENİ SOYKIRIMI: HUKUKİ BENZERLİK VE FARK
Şimdi, AİHM’in, Holokost’a ilişkin alınmış mahkeme kararı vardır ve ama Ermeni Soykırımı konusunda alınmış mahkeme kararı yoktur kıyaslamasına daha yakından bakabiliriz:
1) Hem Holokost hem de Ermeni Soykırımı için, “bu soykırımdır” diye alınmış bir mahkeme kararı yoktur (Ermeni soykırımı için Arjantin Mahkemesi’nin aldığı karar hariç). Yukarda söylediğim gibi, hiçbir uluslararası mahkeme Holokost nedeniyle soykırım suçundan dolayı yargılama yapmadı; “bu bir soykırımdır” diye karar almadı. Naziler, insanlık suçu, savaş suçu ve barışa karşı suç gibi nedenlerle yargılandı ve ceza aldılar.
2) Hem Holokost hem de Ermeni Soykırımı uluslararası hukuk tarafından “insanlık suçu” olarak tanımlandılar. Holokost yargılanmalarının esasını teşkil eden “insanlığa karşı suç” kavramı ilk defa 1915’te Ermeni Soykırımı nedeniyle kullanıldı. Müttefik Kuvvetler, 24 Mayıs 1915 tarihinde yaptıkları ortak bir açıklamada, Osmanlı Hükümeti’nin işlediği suç için, bu kavramı kullanmışlar ve bu tarihten itibaren “insanlığa karşı suç” uluslararası bir hukuk normu olmuştur.
3) Birinci Dünya Savaşı sonunda, 1919 yılı boyunca süren Paris Barış Görüşmelerinde, savaş sırasında işlenmiş suçları tespit etmek amacıyla bir komisyon kurulmuştur. Kurulan komisyon, Osmanlıların “insanlık suçu” işlediklerini karara bağlamıştır. İstanbul yargılanmaları sırasında da, Ermeni katliamlarını düzenleyenler, Osmanlı ceza hukukuna göre yargılanırlarken, Mahkeme işlenen cinayetlerin insanlığa karşı bir suç olduğunu değişik biçimlerde de olsa ifade etmiştir.
4) Eğer Holokost ile Ermeni Soykırımı arasında hukuksal bir fark aranıyorsa, birincisinde uluslararası askerî bir mahkemenin insanlık suçu nedeniyle yargılama yapmış olmasıdır. Ermeni Soykırımı’nda yargılama ulusal düzeyde yapılmış; uluslararası düzeyde suç “insanlık suçu” olarak karara alınmış ama politik nedenlerle yargılama aşamasına geçilememiştir.
Özetle, kolayca iddia edilebilir ki, Holokost ile Ermeni Soykırımı arasında, uluslararası hukuk açısından herhangi bir fark yoktur. Her ikisi de açık olarak insanlığa karşı suç olarak tanımlanmıştır. Mahkeme, Holokost’u, mahkemelerce karara bağlanmış bir husus, Ermeni Soykırımı’nı “henüz tartışılıyor” diye tasnif ederek, bırakın gerçeklik açısından, hukuki açıdan bile büyük bir yanlışın altına imza atmıştır.
SOYKIRIM VE İNSANLIK SUÇU ARASINDA BÜYÜK FARK YOK
Sonuç olarak söylenecek şudur ki, AİHM ideolojik dar görüşlülük ile Holokost ve Ermeni Soykırımı arasında ne olgu olarak ne hukuki olarak var olmayan ayırımlar yaratmıştır. Mahkemenin niçin Holokost ile Ermeni Soykırımı arasında bu tür bir kategorik ayrım yaptığı sorusuna verilecek bir cevap vardır: Mahkeme Avrupa merkezli bir düşüncenin etkisindedir. Ve Holokost ile diğer soykırımlar arasında kategorik bir fark olduğuna inanmaktadır. Türkiye’de de Ermeni Soykırımı’na soykırım demeyen ve bunun nedenini de Ermenilere yapılanların Holokost’a benzemediği ile açıklayan çok sayıda insan bulunmaktadır.
Oysa elimizdeki konu itibarıyla, Holokost ile Ermeni Soykırımı arasında kategorik herhangi bir ayırım sözkonusu değildir. Ayrıca, Doğu Perinçek’in işlediği suçun niteliği itibarıyla, Ermeni Soykırımı’nın soykırım mı, insanlık suçu mu sayılması gerektiği tartışması anlamsızdır.
Eğer dikkat edilirse, hem Avrupa Birliği 2008 çerçeve kararında, hem de İsviçre Ceza Kanunu’nda, inkâr suçu bir tek soykırım ile sınırlı değildir. Suç kategorisi olarak, soykırım ve insanlığa karşı suç birlikte sayılmaktadır. Bu nedenle, Doğu Perinçek’in 1915’i soykırım olarak telakki etmiyor olması, nefret suçunu işleyip işlemediği noktasında önemli olmayan bir husustur. Çünkü Perinçek esas olarak 1915’te bir suç işlenmediğini savunmaktadır. Yaşananın insanlığa karşı bir suç olduğunu inkâr etmektedir.
Eğer karara itiraz ederse, İsviçre’nin savunmasını, Perinçek’in işlediği nefret suçunun oluşması için, soykırım ile insanlık suçu arasındaki ayırımın anlamsız olduğu noktasında yapacağını tahmin ediyorum. Sorun geçmişte işlenmiş cinayetleri, bu cinayetin kurbanı olmuş bir topluluğa yönelik nefreti körükleyen bir biçimde inkâr edenlerin cezalandırılıp cezalandırılmayacaklarıdır.
SON BİR HUSUS
Doğu Perinçek kararının Türkiye’de ele alınış ve tartışılışı çok sorunludur. Bunun bir nedeni, Türkiye’de bir inkâr rejiminin var olmasıdır. Bu nedenle sorun, “bir eyleme soykırım değildir deme özgürlüğü olmalıdır” boyutunda tartışılmaktadır. Elbette Türkiye gibi bir ülkenin özel koşulları da düşünülürse, bu özgürlüğün kaçınılmaz bir zorunluluk olduğunu kabul etmek gerekir. Fakat İsviçre ve Avrupa ülkelerinde tartışılan konu, nefret ve ırkçılık suçlarına, AB’nin 2008 çerçeve kararında dile getirdiği suçların da dâhil edilip edilmemesi gerektiğidir. Avrupa ülkeleri kendi ihtiyaçlarından hareketle bu tür suçları inkâr etmeyi, nefret ve ırkçılık suçları kapsamında gündeme getirebilirler. Bu ülkelerin ihtiyaçlarını, Türkiye’de bizim ihtiyacımız olan şeyden hareketle tartışmak doğru değildir.
Avrupa’da konunun bir hukuk sorunu olarak tartışılması anlaşılabilir bir durumdur. Ama Türkiye’de henüz bu düzeyde değiliz ve konunun bir hukuk sorunu olarak ele alınması ciddi sakıncalar içermektedir. Türkiye hâlâ soykırım rejiminin egemenliğini sürdürdüğü bir ülkedir. Geçmişte katliama uğramış (Ermeni, Süryani ve Rumlar) Hıristiyan topluluklara yönelik ciddi nefret suçları başta hükümet partisi üzere, geniş bir kesim tarafından çok sıkça işlenmektedir. Ayşe Kulin gibi tanınmış yazarların, “dilim sürçtü” diye işin içinden çıkmaya çalıştığı, “Ermenileri durduk yerde kesmedik” sözlerinin edilebildiği bir ülkede yaşıyoruz. Sadece, Hıristiyanlara yönelik ırkçı söylem veya nefret suçunu işleyenlerin cezalandırılmasını istersek, ülkenin önemli bir nüfusunu hapse tıkmamız gerekir.
Bu nedenle bizim, hukuk değil, vicdan üzerinden açık bir hesaplaşma yapmamız gerekiyor. Hukuki yasak tartışmaları bize fazla lüks, yanılıyor muyum?
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2025
5.06.2023
1.04.2021
15.07.2020
2.05.2020
25.04.2020
22.04.2020
5.04.2020
28.01.2020
21.01.2020