Tarık Ziya Ekinci
Devletin yapısını değiştiren anayasa maddelerinin değişiklik önerileri görüşülürken AKP Bursa milletvekili İsmail Aydın “Anayasanın değiştirilemez maddesi olmaz. Gerekli nisapla tüm maddeleri değiştirilir, hatta yenisi yapılabilir.” dediği için ortalık karışmıştı. Özellikle CHP kurmayları feryat ederek MHP’nin buna tepkisiz kalmasını eleştirmişlerdi. MHP, konunun açıklığa kavuşması için Başbakanı açıklama yapmaya çağırdı. Sayın Yıldırım “böyle bir düşüncemiz yok ve bunu söyleyenlerle de işimiz olmaz” diyerek itirazcıların yüreğine su serpti ve olay kapandı. Oysa sonradan kanunlaşan, anayasa maddelerinin değişiklik teklifleri hem devletin yapısını değiştiriyor hem de anayasanın değiştirilemez maddelerinin özünü ortan kaldırıyordu. Duyarlı çevrelerin Başbakanın açıklamasından tatmin olmaları ve değiştirilemez maddelerin yazılı metinde kalmasını yeterli bir güvence saymaları akıl almaz bir pişkinlik olarak tarihe geçti.
Anayasanın değiştirilemez maddelerinin de değiştirilebileceği beyanları karşısında feveran edenlerin değişimin fiili olarak gerçekleşmesinden sonra suspus olmaları Nasrettin Hoca’nın ünlü ciğer ve atmaca fıkrasını hatırlatıyor:
Nasrettin Hoca, çağrılı olduğu bir yemekte ikram edilen ciğer yahnisini çok beğeniyor ve ev sahibinden yediği lezzetli yemeğin yazılı tarifini istiyor. Ertesi günü, ciğerciden aldığı ve akşam yiyeceği yahniyi hayal ederek elinde salladığı ciğerle evine giderken yukarılardan taze ciğeri gözleyen bir atmaca ani bir inişle ciğeri kaptığı gibi tekrar yükseliyor. Hoca hiç bozuntuya vermeden atmacaya: “Senin ciğeri kapıp kaçman kaç para eder, yahninin nasıl yapılacağını bilmiyorsun ki; tarifi bendedir” diyor ve elindeki tarifnameyi ona doğru sallayarak keyifle eve dönüyor.
Hocanın beğendiği yemeğin gizini tarifnamesinde gören ve onu teselli eden fıkradaki mantık, Anayasanın değiştirilmesi yasaklanan maddelerine karşı duyarlı çevrelerin bunların fiilen kadük olmasına karşın, kanun metninde korunmalarını yeterli bularak tepkisiz kalmalarındaki yaklaşıma ne çok benziyor…
Değiştirilemez maddeler nasıl kadük oldu?
1982 Anayasası’nın ‘Değiştirilemeyecek Hükümler’ başlıklı 4. Maddesi şöyledir:
“Madde 4-Anayasanın 1’inci maddesindeki Devletin şeklinin Cumhuriyet olduğu hakkındaki hüküm ile 2’inci maddesindeki Cumhuriyetin nitelikleri ve 3’üncü maddesi değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez.”
4.Maddenin değiştirilmesini yasakladığı hükümler iki bölümdür. Bir bölümü şeklidir. Örneğin hiçbir siyasetçinin hatta hiçbir yurttaşın devletin şeklini Cumhuriyet olarak tanımlayan 1’inci maddesini değiştirme düşüncesinde olduğu söylenemez. Yurttaşların tümünün üzerinde mutabık olduğu bu maddenin anayasa hükmü ile korunmasına ihtiyaç dahi yoktur. Yasaklar arasında bu hükme yer verilmiş olması bir gereklilik değil, sembolik bir davranıştır. Keza 3’üncü maddedeki Devletin bütünlüğü, bayrağının şekli, Milli marşı (İstiklal Marşı) ve Başkenti’nin Ankara olduğu konusunda da toplumda hiçbir itiraz yoktur. Bu maddenin de değiştirilemez maddeler arasında yer almasının bir gereklilik olduğu iddia edilemez.
O halde Anayasanın değiştirilemez maddeleri söz konusu olduğunda üzerinde titizlikle durulması gereken 2’inci maddesinde yer alan önermelerdir. Çünkü bu madde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin niteliklerini belirliyor. Bu nedenle de 4’üncü maddenin değiştirilmesini yasaklamayı amaçladığı asıl hüküm 2’inci maddede yazılı olan “Türkiye Cumhuriyeti Devleti (…) Atatürk milliyetçiliğine bağlı (…) demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir” biçimindeki ifadedir. Oysa Türkiye Cumhuriyeti Devletini tanımlayan bu önermelerin özü, 16 Nisan referandumunda kabul edilen yeni anayasa ile ortadan kaldırılmış ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti “demokratik bir hukuk devleti” olma niteliğini kaybetmiştir. Diğer bir deyimle CHP ve MHP kurmaylarının titizlikle savundukları anayasanın değiştirilemez maddelerinin özü ortadan kalkmıştır. Çünkü yapılan anayasa değişikliği ile ‘tek adamın egemenliğinde, erkler birliğine dayalı ve Cumhurbaşkanının ayni zamanda parti başkanı olduğu’ yeni bir sistem kurulmaktadır. Bu sistemin uygulamaya girmesiyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik bir hukuk devleti olmaktan çıkmakta, tek adamın yönettiği otoriter bir devlet haline gelmektedir.
1982 Anayasası’nın 2.inci maddesindeki üç temel ilke, (A-demokratik hukuk devleti, B-Laiklik, C- Atatürk milliyetçiliği) 16 Nisan’da yapılan anayasa değişikliğiyle oluşan yeni sistemin getirileriyle karşılaştırmak suretiyle bunların nasıl işlevsizleşerek fiilen ortadan kalktıkları (kadük oldukları) kolayca anlaşılır.
A-Demokratik hukuk devleti ilkesi:
Anayasanın devleti tanımlayan ve değiştirilmesi yasaklanan 2. Maddesindeki en önemli ilke demokratik hukuk devleti ilkesidir. Bu ilkenin yeni anayasa değişikliği ile nasıl ortadan kalktığını, oluşturulan başkanlık sistemini irdeleyerek göstermeye çalışacağım. Bir devletin “demokratik hukuk devleti” olabilmesinin dört temel koşulu vardır:
- Erkler ayrılığı: Devleti oluşturan üç temel erkin (yasama, yürütme ve yargı) evrensel hukuka uygun olarak karşılıklı etkileşim içinde ayrı ve bağımsız olmaları demokratik devlet olmanın temel koşuldur. Erkler ayırımına yer vermeyen ve her üç erkin tekelden yönetilmesine olanak sağlayan bir devletin anayasası yok hükmündedir ve yönetim sistemi antidemokratiktir. Nitekim son anayasa değişikliği ile ‘tek adam’ yönetiminde erkler birliğine dayalı yeni bir sistem kurulmuş ve erkler ayrılığına son verilmiştir.
- Yürütmenin denetlenmesi: Demokratik bir devlet olmanın ikinci temel koşulu ise yürütmenin her türlü eylem ve tasarruflarının, yasama ve yargı denetimine tabi olmasıdır. Meclisin ve yargının idare üzerindeki denetleme yetkisine yer vermeyen ya da bu yetkileri şeklen muhafaza ederek işlevsizleştiren bir sistem demokratik sayılamaz. Aşağıda belirtildiği veçhiyle yeni anayasa ile yargı denetimi fiilen işlevsizleşmiş ve meclis denetimi sembolik hale getirilmiştir.
- Denge ve denetleme: Demokrasiyle yönetilen toplumlarda rejimin en güçlü dayanağı Meclistir. Meclisin yasama, denetleme ve bütçe yapma gibi üç temel işlevi vardır. Ama bunlardan en önemli olanı denetlemedir. Meclis düzenli denetleme görevi yaparak yürütmenin hukuk dışına çıkmasını ve aşırı derecede güçlenerek yozlaşmasını önler. Çünkü denetlenemeyen iktidar yozlaştırır, mutlak iktidar ise mutlaka yozlaştırır[1]. Bu nedenle gelişmiş demokrasilerde Meclisin denetleme görevine büyük önem verilir ve bu görevin eksiksiz biçimde yapılmasına özen gösterilir. Oysa yeni anayasa ile Meclisin yürütmeyi denetleme görevi fiilen ortadan kaldırılmıştır. Güven oylaması, gensoru, sözlü soru gibi önemli denetleme araçları anayasadan çıkarılmıştır. Soruşturma açılması üye tam sayısının 3/5, yüksek divana sevk kararının alınması ise 2/3 oranlarında ulaşılması güç yetersayılara bağlanmış olmakla yargısal denetim de çoğunluk grubunun iradesine bağlanmış ve fiili olarak önlenmiştir. Öte yandan Cumhurbaşkanı tek başına her iki seçimin yenilenmesine karar alabilmektedir. Buna karşılık seçimlerin Meclis kararıyla yenilenmesi ise ancak 3/5 oy oranı ile mümkündür. Bu da sadece çoğunluk grubunun katılımı ile gerçekleşebilir. C. Başkanı çoğunluk grubunun başkanı olduğu için seçimlerin zamanından önce meclis tarafından yenilenebilmesi de C. Başkanına tanınan münhasır bir yetki olarak düzenlenmiş oluyor. Sonuç olarak anayasada yapılan değişiklik ile Meclis’in yürütme üzerinde hiçbir denetleme yetkisi olmadığı gibi, aksine Meclis Cumhurbaşkanına bağımlı bir organ konumuna gelmektedir. Meclisin kanun yapma yetkisine gelince bu da Cumhurbaşkanın kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisi nedeniyle son derece sınırlıdır. Çünkü Cumhurbaşkanı anayasada belirtilen kimi sınırlı konular dışında yaşamın her alanında geçerli kararnameler çıkarabilir. Meclisin bütçe yapma yetkisi ise reddetme hakkı olmayan göstermelik bir düzeye indirgenmiştir. Yeni anayasa gereğince Meclisin reddettiği bir bütçe, Cumhurbaşkanı tarafından ‘bir önceki yılın rakamlarıyla yeniden değerlendirme oranına göre’ arttırılmak suretiyle uygulanabilir. Tüm bu gerçekler karşısında yeni anayasaya göre Meclis, denetleme görevi kısıtlandığı, kanun ve bütçe yapma görevleri de Cumhurbaşkanı tarafından paylaşıldığı için, yürütmeye bağlı bir organ haline gelmektedir. Sonuç olarak anayasa değişikliğiyle oluşturulan yeni düzende Türkiye Cumhuriyeti Devleti demokratik bir devlet olma vasfını tümden kaybetmektedir.
- Hukuk Devleti ve Hukukun Üstünlüğü: Bir ülkenin Demokratik Hukuk Devleti olarak tanımlanabilmesi için, erkler ayrılığı bağlamında yargı erkinin mutlak anlamda bağımsız olması, yürütme ve yasamanın tasarruflarını hukuk içinde özgürce denetleyebilme yetkisine sahip olması ile mümkündür. Aksi halde hukuk devletinden ve hukukun üstünlüğünden söz edilemez. Oysa yeni anayasada devlet yetkilerinin tümü Cumhurbaşkanının şahsında toplanmıştır. Yeni sistem erkler ayrılığını değil, erkler birliğini esas alan bir sistemdir. Cumhurbaşkanı yürütmenin başıdır. Yasama ve yargı organlarını belirleme hakkına sahip tek yetkilidir. Erkler birliği onun şahsında temsil edilmektedir. Bilindiği üzere yargı erkinin belirleyici organı HSK’dır. HSK Yargıç ve savcıların atama, yer değiştirme, yükseltme, cezalandırma, görevden alma ve diğer özlük işlerinin tümünden sorumlu tek organdır. Yeni sistemde 13 üyeden oluşacak HSK’nın 6 üyesi Cumhurbaşkanı tarafından atanmakta, 7’si de onun başkanı olduğu çoğunluk grubunun oylarıyla Meclis tarafından seçilir. Üyeleri doğrudan ve dolaylı olarak Cumhurbaşkanı tarafından belirlenen HSK’nın onu oluşturan Cumhurbaşkanının buyruğu dışında hareket etmesini düşünmek olanak dışıdır. Anayasa Mahkemesi Üyelerinin de 12’si Cumhurbaşkanı tarafından atanacak ve üçü de onun başkanlığındaki çoğunluk grubunun oylarıyla Mecliste seçilecek. Yeni sistemde yargı erkinin belirleyici üst organları (AYM ve HSK) yürütmeye bağımlı olacak, onun açık ya da dolaylı direktifleri doğrultusunda görev yapacaklardır. Sonuç olarak üst yargı organlarını yürütmeye bağımlı hale getiren yeni anayasa ile Türkiye Cumhuriyeti Devleti hukuk devleti olma niteliğini tamamen kaybetmiştir.
B-Laiklik İlkesi:
1982 Anayasası’nın Türkiye Cumhuriyeti Devletini tanımlayan ve değiştirilmesi yasaklanan 2. Maddesindeki laiklik ilkesi da işlevsizleşme tehdidi altındadır. Nitekim AK Parti iktidara geldiği günden başlayarak laiklik ilkesinin sürdürülebilirliği konusunu tartışmaya açmıştır. AK Parti yöneticileri, devletin kuruluş yıllarına özgü militan laikliği, haklı olarak, eleştirirken demokratik laikliği de itibarsızlaştırmaya özen göstermekte ve anti laik talepleri yücelterek yaymaktadırlar. Fırsat buldukça da laiklik karşıtı eylem ve edimleri idari kararlarla topluma dayatmaya özen göstermektedirler.
Sayın Erdoğan ve yandaşları sıkça “dinine ve kinine bağlı bir gençlik yetiştireceğiz” demekte ve Milli Eğitim Programlarını bu amaç doğrultusunda yeniden düzenlemeye çalışmaktadırlar. Sıkça yapılan değişikliklere karşın henüz kesinleşen bir eğitim program oluşturulamadı. Çalışmalar sürdürülmektedir. İlk ve orta eğitimi birleştiren (4+4+4) sisteminin benimsenmesi, yeni İmam-Hatip liselerinin açılması ve normal liselerin İmam Hatip liselerine dönüştürülerek sayılarının arttırılması bu arayışın ürünleridir. Bugün için öngörülen hedef normal liseleri de dönüştürüp imam-hatip liselerini üniversite öncesi temel eğitim kurumu konumuna getirmektir. Örneğin 2002-2003 ders yılı başında 440 olan İmam-Hatip Lisesi sayısı 2014-2015’te 1017’ye çıkmıştır. Bu okulların öğrenci sayısı ise 2002-2003 ders yılında 71.000 iken 2015-2016’da 1.500.000’a çıkarılmıştır. Hedef “dinine ve kinine bağlı gençlik yetiştirmek” olduğu açıktır.
Bir devletin Laik olmasının temel kuralı, bütün inançlara eşit mesafede durması, onlara saygılı olması ve inançlar arasında ayırım yapmadan adalet içinde devlet imkânlardan yararlanmalarını sağlayabilmektir. Oysa AK Parti hükümetlerinin izledikleri inanç politikasında Sünni İslam’dan başka hiçbir inanç grubunun yeri ve hakkı yoktur. Vatandaşların tümünü tek bir inancın mensubuymuş gibi algılanıyor. Örneğin Türkiye’de 20 milyon Alevi vatandaş yaşadığı halde, AK Parti Aleviliği ayrı bir inanç grubu olarak tanımayı reddetmekte ve onlara yasal hiçbir hak tanımamakta direnmektedir. Azınlıktaki diğer inanç grupları da yok sayılmakta ve haklı talepleri göz ardı edilmektedir. Sünni İslam’ın devlet dini olması yönünde önemli adımlar atılmış ve gelişmeler sağlanmıştır. Laiklik ilkesinin uygulanması toplumda göz ardı edilirken dış ilişkilerde de Şii olanlara karşı Sünni İslam ülkelerle daha uyumlu politikalar izlemektedir. Böylece laikliğin işlevsizleşmesi yolunda başlatılan süreç içte ve dışta aralıksız biçimde sürmektedir. Artık Türkiye’nin evrensel normlarda laik bir ülke olduğunu söylemek pek geçerli değil.
C-Milliyetçilik ilkesi:
1982 Anayasası’nın 2. Maddesinde değiştirilmesi yasaklanan bir diğer bir ilke de Atatürk milliyetçiliğidir. Atatürk milliyetçiliğinin açık ve herkesçe bilinen net bir tanımı yoktur. Bireyler ya da farklı siyasal ve kültürel toplulukların her biri kendi anlayışlarına göre bir milliyetçilik tanımı yapmakta ve bunu Atatürk milliyetçiliği olarak sunmaktadırlar. Örneğin kimileri Atatürk milliyetçiliğini ırkçılık olarak algılamakta ve vatandaş olmak için Türk ırkından olmayı zorunlu koşul saymaktadırlar. Bunlardan bir bölümü de sadece Türk ırkından olanları bu ülkenin gerçek sahibi ve efendisi saymakta. Saf Türk soyundan olmayanların bu memlekette tek bir hakları olduğunu, bununda hizmetçi olma hakkı, köle olma hakkı olduğunu iddia etmektedirler.[2] Başka bazı yorumcular da, Atatürk milliyetçiliğini, kökenine bakmadan ve hiçbir ayırım yapmadan vatandaşların tümünü kapsayan bir milliyetçilik olarak tanımlamaktadırlar. Bu, ırkçı milliyetçiliğe karşı geliştirilen, görece çoğulcu, özünde homojen bir Türk milliyetçiliğidir. Farklılıklara yer vermez. Üçüncü bir grup ise Atatürk milliyetçiliğini, farklılıkları tanıyan onların ulusal demokratik haklarına saygılı çağdaş, çoğulcu ve çok kültürlü bir milliyetçilik olarak yorumlamaktadır.
Atatürk’ün gerek Kurtuluş Savaşı yıllarında, gerekse Kuruluşun ilk evrelerinde ve Cumhuriyet’in ilanından sonraki yılları kapsayan uzun bir süreçte her üç anlayışı da haklı çıkaracak açıklamaları vardır. Mustafa Kemal 1919’da Heyeti Temsiliye adına Ali Rıza Paşa Hükümeti ile imzaladığı 1 No’lu Amasya Protokolünde, 1921 anayasasına koyduğu hükümlerde ve 16/17 Ocak 1923 tarihli İzmit basın toplantısında Kürtlerin varlığını ve özerk yaşama haklarını tanıdığını kayıt altına alırken üçüncü gruptaki yorumculara hak veren bir milliyetçilik anlayışını sergilemekte. 1920 ve sonrasında Birinci Mecliste yaptığı çeşitli açıklamalarda ise ikinci gruptakilerin yorumlarıyla örtüşen bir milliyetçilik anlayışını savunmuştur. Atatürk 1925’ten itibaren önce Şark Islahat Planı, sonra da Mecburi İskân Kanununa dayanarak, Kürtleri Türkleştirmek amacıyla uyguladığı yığınsal sürgünler münasebetiyle de birinci gruptaki ırkçı yorumculara hak verdirecek bir milliyetçilik politikası izlemiştir. Bu nedenle özgün ve tek bir “Atatürk milliyetçiliğinden” söz etmek mümkün değildir. Onun tarihi şahsiyetinden yararlanarak yeni bir milliyetçilik kategorisi oluşturmanın hukuksal ve sosyolojik dayanağı yoktur. Bu nedenle anayasanın 2.Maddesindeki “Atatürk milliyetçiliği” hukuken yoklukla maluldür. Sınırları bilinmeyen, farklı zamanlarda ve farklı biçimlerde açıklanan ve değişik tarzlarda yorumlanabilen yaklaşımların anayasada bir hüküm olarak yer alması gerçekçi değildir.
SONUÇ: Yukarıdan beri yaptığımız açıklamalar, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin niteliklerini belirleyen ve değiştirilmesi yasaklanan anayasanın ikinci maddesindeki “Türkiye Cumhuriyeti (…) Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, lâik ve sosyal bir hukuk Devletidir” hükümleri, gerek son anayasa değişikliği ile hukuksal olarak ve gerekse AK Partinin izlemekte olduğu dayatmacı anti-laik, şoven milliyetçi politikaların yaygınlaşmasıyla fiili olarak ortadan kalkmıştır. Anılan hükümlerin anayasada şeklen kalması, son değişikliklerle birlikte yürürlüğe giren erkler birliği ilkesinin uygulanmasına ve AK Partinin dindar ve milliyetçi (dinine ve kinine bağlı) bir nesil yetiştirme politikasını yaygınlaştırmasına engel değildir. Bu nedene CHP ve MHP kurmaylarının titizlikle savundukları 1982 Anayasası’nın 2’inci maddesindeki temel hükümlerin işlevsizleştiğini ve anayasanın değiştirilmesi yasaklanan hukuksal ve sosyolojik özününün ortadan kalktığını kabul etmeleri gerekir.
Değiştirilemez hükümlerin yazılı metinde korunmasını, bu hükümlerin filhal geçerli oldukları tarzında algılaması ise gerçeklerle bağdaşmayan bir keyfiliktir. 16 Nisan öncesine kadar bu maddelerin korunması konusunda aşırı duyarlılık gösteren çevrelerin anayasada yapılan köklü değişikliklerden sonra fiilen ortadan kalkmış olmaları karşısında sessiz kalmaları, hatta kimi zaman destek olmaları izaha muhtaç bir davranış olarak kalacak.
Yazarlar
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel’e saldırı aydınlatıldı mı şimdi? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDış politikada rasyonel zemin 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURKomisyon Suriye’yi, Suriye İsrail’i, İsrail Trump’ı…. 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEYargı CHP’ye çalışıyor 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluHerkes sözünden sorumludur; 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBüyük Türkiye hayali böyle bir hayal miydi? 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilFanatizm ve inancın siyasallaşması 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’nin diğer dertleri… 10.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
12.01.2021
2.09.2020
8.07.2020
18.06.2020
1.05.2020
3.01.2020
2.02.2019
25.09.2019
2.05.2019
3.02.2019