Ufuk COŞKUN
2015 Newroz Bayramı’nda Öcalan, PKK’ya silah bırakmak için kongre toplama çağrısında bulundu. İki yıl önce de benzer bir çağrı yapılmış ve PKK’nın sınır dışına çekileceği kararı alınmıştı. Hatırlarsanız haber bültenleri PKK'lıların saat 03.00'ten itibaren gruplar halinde sınır dışına çekilmeye başladığı, giderken mola verdikleri bölgede geriye yaktıkları ateş ve bazı araçların hatta son yemeğin yanında marul ve domatesten oluşan salata yedikleri türünden görüntüleri bile yayınlamaya başlamışlardı. İlkin yüzde 15 ve ikinci açıklamada ancak yüzde 20 falan derken PKK’nın çekilmeyi “hükümet adım atmıyor” gerekçesiyle durdurduğunu öğrendik. Bu yıl da benzer bir çağrı yapıldı. Ne var ki PKK daha ilk günlerde kongreye Öcalan başkanlık yapmalı türünden açıklamalarıyla işi yokuşa süreceğinin sinyallerini vermeye başlamıştı. Demirtaş ise “Öcalan'ın Newroz mesajı, PKK'ye silah bırakma için kongre çağrısı içermiyor” açıklamasında bulundu. Nihayet PKK, silah bırakma kongresini toplama kararını rafa kaldırdığını söyleyerek meseleye son noktayı koydu. Sebebi malum; hükümet adım atmıyor! Bu karardan sonra, başından beri çözüm sürecini sürekli sabote ederek engellemeye çalışan ve PKK’nın silah bırakmamasını alenen savunan barış karşıtlarının yüzleri gülmeye başladı. Derin bir nefes aldılar. Belki Cihangir’de şampanyalar bile patlatıldı. Yıllardır kendilerini aşağılayan, yok sayan, dillerini, varlıklarını inkâr eden, onları Türkçe bilmediği için işkence eden bir zihniyetin gazetesinde pozlar verilmeye başlandı.
Onlara göre PKK nasıl silah bıraksın ki! Her adımı, özgürlükçü, demokrat, fedakâr, barışsever Kürt siyasetçileri atarken nedense hükümet(hükümetten kasıt elbette Erdoğan) tek bir adım bile atmıyordu! Yani sürecin tek suçlusu Cumhurbaşkanı Erdoğan’dı! Netice itibariyle HDP’nin siyasi aklı böyle işliyor. Çözüm sürecinden, barıştan, Eşme ruhundan, bölge siyasetinden hatta dünyadaki gelişmelerden, stratejiden anladığı bu kadar… Peki, ifade edildiği gibi hükümet bugüne kadar hiç adım atmadı mı? OHAL’dan başlamaya ne dersiniz? Bilindiği gibi AK Parti iktidara geldiğinde ilk yaptığı icraatlardan biri 19 Temmuz 1987 yılında 8 ilde uygulamaya konulan ve 46 kez uzatılan 'Olağanüstü Hal'i kaldırmak olmuştu. 6 süper valinin görev yaptığı bu bölgede Kürtler yıllardır sıkıyönetim altında berbat bir hayat yaşadılar. O vakitler tanıdığım bazı Kürt dostlarım o kadar bezmişlerdi ki AK Parti şu OHAL’i kaldırsın başka da bir şey istemiyoruz diyerek feryat figan ediyorlardı. AK Parti ise ilk iş olarak OHAL’i kaldırdı.
Tayip Erdoğan 2005’te Diyarbakır’da sorunun adını “Kürt sorunu” olarak ifade ederek devlet tarafından Kürtlerin varlığının tanındığına yönelik müthiş bir konuşma yapmıştı. Erdoğan “büyük devletlerin hatalarıyla yüzleşebilen devletler olduğunu” ifade ederek bir bakıma Kürtlerden de özür dilemişti. Bir taraftan Kürtçe seçmeli dersler, anadilinde eğitimin önünü de açacak Kürtçe özel okulların açılması, Mardin Artuklu Üniversitesi bünyesinde Cumhuriyeti’nin ilk ‘Kürdoloji’ bölümünün açılması, Kürtçe TV ve radyoların hayata geçmesi, Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun’un Resmi Gazete'de yayınlanarak yasalaşması, Kürtçe köy isimlerin iadesi gibi demokratik adımlar atılırken diğer taraftan da MİT-PKK görüşmeleri hız kesmeden devam ediyordu. En önemlisi de Erdoğan’ın Kürt sorununu çözmek için hükümetin İmralı'da hapis yatmakta olan Abdullah Öcalan ile görüşmeler yaptığını duyurmasıydı. Daha evvel OHAL’i kaldırsın başka bir şey istemiyoruz diyen Kürt siyasetçileri bu sefer neden Öcalan’ı muhatap almıyor diye soruyorlardı. Ve hükümet büyük bir siyasi risk alarak ülkede bebek katili olarak anılan bir terör örgütü liderini muhatap almıştı. Sırf ülkede kan akmasın, analar ağlamasın diyerek siyasi hayatının en büyük riskini alan ve her defasında gerekirse baldıran zehiri de içeriz diyen Erdoğan, bebek katili Öcalan’ı barışın aktörü haline getirdi. Bunun HDP ve PKK için bir anlamı yok mu? Bu atılan adımların en büyüğü değil midir?
Ülke, AK Parti hükümetiyle ilk kez kendi sorunlarını kendi milli duruşuyla ve yöntemiyle çözme iradesi gösterdi. Bu yüzden yıllardır Gladyo’nun, üst aklın çizdiği çerçevenin dışına çıktı. Bu yüzden bilhassa çözüm süreci her defasında engellemeye çalışıldı. Türkiye, tarihinin en büyük operasyonlarını geçirdi. Neredeyse direkten döndük. Paralel örgüt asla bir araya gelemeyecek kesimleri bir araya getirerek tüm enerjisini çözüm sürecini engellemeye dönük harcadı. Buna rağmen hükümet zerre geri adım atmadı. Her türlü engeli aşmayı başardı. Çünkü bu süreç aynı zamanda ülkenin tam bağımsızlık mücadelesiydi. HDP bir türlü bu sürecin önemini idrak edemedi. Ve nedense hükümet adım atmıyor bahanesiyle söz verdikleri halde silahlar bir türlü gömülmüyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan başından beri süreci engellemeye çalışan kesimlerle bir arada görüntü verenlere artık güvenmiyor. ABD çözüm sürecinin Erdoğan’sız olması kaydıyla ne tür güvenceler verdi bilmiyorum ancak ortada vahim bir basiretsizlik örneği var. Yıllardır Kürtlerin demokratik haklarını elde etmesini savunan, mecliste Kürtlerin temsil edilmesini en çok isteyen samimi bir Türk dostları olarak şu uyarımı bir kez daha tekrarlamak istiyorum. Bugün Erdoğan’dan başkası Kürtleri bir günde harcar. Bize bizden başkası dost değildir. Bu mesele 1000 yıllık kurulan ittifakların yeniden tesis edilmesi sürecidir. Ve barış mutlaka gerçekleşecektir. Çünkü çözüm süreci artık bu ülkenin namusudur.
Twitter.com.sivildemokrat
Yazarlar
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURÜzgünüm, kimse Türkiye’yi bölmek istemiyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019