Ufuk COŞKUN
Üst Akıl’ın, sömürgeci ülkelerin emellerine hizmet eden kesimler aylardır gözlerimizin önünde terör örgütlerine yardım ve yataklık ediyor onları birer özgürlük fedaisi olarak takdim ediyordu. Yazarlarıyla, sanatçılarıyla, sivil örgütleriyle, siyasetçileriyle ve medya organlarıyla birlikte bir taraftan terör örgütünün yılmaz savunuculuğunu yaparlarken diğer taraftan da utanmadan Türkiye’yi terörist ülke olarak ilan ediyorlardı. Evet, bu kadar aleni, iğrenç ve haince bir tuzak kurmuşlardı. Gerek rahmetli savcımız Selim Kiraz’ın gerekse asker ve polislerimizin şehit edilmesinde terör örgütü mensuplarına yönelik yapılan yorum ve analizler ortadadır. Güvenlik güçlerinin terör örgütlerine yönelik başlattığı operasyonları bile diktatörce bir uygulama olarak gören bu kesimler tutuklananları da mağdur olarak göstermekten çekinmedi. Tezgah gayet açık ve netti. Yeni Türkiye’yi durdurmak, ülkenin bölgeye ve İslam ülkelerine dönük projelerini, anlaşmalarını kesintiye uğratmak ve kendi içinde barış ve huzur ortamını tesis etmesini engellemek için ne gerekiyorsa yapılacaktı. Kısacası hedef 2000 yıllık köklü devlet geleneğine ve medeniyet tecrübesine sahip bu ülkeyi asla ama asla uyandırmamaktı. Yeni Türkiye’den ve birliktelikten, demokrasi ve özgürlüklerden taviz vermeyen cesur insanlar ise terörist, kukla, satılmış, yandaş, arsız-hırsız ilan edilecekti.
7 Haziran seçimlerin hemen ardından bir gecede tedavülden kalkan “diktatör” suçlamasının yerine, Türkiye’nin terörist ülkeler listesine dahil edilmesine yönelik üretilen algı operasyonu aldı. Diktatör suçlaması tedavülden kalktı çünkü nasıl olduysa diktatörün tek partisi ciddi oy kaybına uğradı! Diktatörlük tutmayınca da bu sefer aylardır Türkiye DAEŞ’e yardım ve yataklık eden bir ülke olarak tanıtıldı. Elbette bu tür bir algı yönetimi kendilerine Üst Akıl tarafından verilmiş bir vazifeydi. Zira bin yılın Selahaddin Eyyübi’sini durdurmak için ne gerekiyorsa yapılmalıydı. Ne var ki Türkiye’yi bu denli hafife almalarının bedeli çok ağır oldu. İmparatorluk bakiyesi bir ülkeyi kolay lokma zannettiler. Netice itibariyle Türk Silahlı Kuvvetleri’nin DAEŞ mevzilerini başarılı bir şekilde vurmasıyla aylardır üretilen bu çirkin algı operasyonu da çöpe gitti. Lakin bu vakte kadar Türkiye’yi uluslararası kamuoyu önüne kasıtlı olarak itibarsızlaştıran, teröre destek veren bir ülke olarak gösteren kesimlerin ödeyeceği bir bedel olmalı. Yargı önünde mutlaka hesap vermelidirler. Diğer taraftan içinde MHP’nin de yer aldığı geniş bir kesim, çözüm süreciyle(onlara göre ihanet süreciydi bu) birlikte AK Parti’nin PKK ile anlaştığı, ülkeyi böldüğü, sattığı türünden ayrı bir algı operasyonu yürütüldü. Kuşkusuz bu algı da Türk Hava Kuvvetleri'ne ait F-16 uçaklarının PKK kamplarını vurmasıyla ve aynı zamanda içeride başlatılan operasyonlarla çürümüş oldu.
Gerçekte terör örgütlerine yardım ve yataklık edenler, ülkeyi kaosa ve çatışmalı ortama çekmek isteyenler, PKK’nın silah bırakmasını istemeyenler dolayısıyla şehit haberlerinin gelmesini dört gözle bekleyenler, DAEŞ’i bölgenin başına bela edenler kendileriydi. Bombaları patlattıktan sonra suçu başkasına atanlar da kendileriydi. Peki, neden? Neden Türkiye’ye dönük bu denli büyük bir tezgahın parçası ve uygulayıcı oldular? Gayet basit. Çünkü köklü medeniyet birikimi ve devlet tecrübesiyle yola çıkan, tarihi ilim, irfan ve kültürel kodlarıyla ilk kez temas kuran bir Türkiye’nin hem bölgede hem de dünyada etkili bir aktör olmasını istemediler de ondan… Yıllardır Türkiye’yi kontrol altında tutarak bölgenin enerji kaynaklarını sömüren ülkeler ilk kez cesur, aklıselim, vizyon ve proje sahibi en önemlisi de yerli siyasetçilerle tanıştı da ondan. Türkiye ilk kez milli birlik ve kardeşlik projesiyle kadim halklarla tarihi ittifaklar kurmaya başladı da ondan. Kürtlerle ve diğer farklı kesimlerle tek yürek, tek güç olma yolunda emin adımlarla ilerliyordu da ondan… AB ülkeleri krizlerle boğuşurken Türkiye her geçen gün ekonomik büyüme kaydediyor da ondan. Bu yüzden Erdoğan diktatör, Türkiye terörist ülke ilan edilmek istendi.
Şimdi tezgah çöktü… AK Parti hükümeti tüm terör örgütleriyle topyekûn mücadele ediyor. Kararlılıkla, dik durarak ve ne yaptığını çok iyi bilerek.. Türkiye’yi geriletmek isteyen şebekenin tüm maskeleri düştü ve pek tabidir ki kimyaları da altüst oldu. “Türkiye eski Türkiye değildir” ifadesi öyle basit sıradan laf olsun diye üretilen sloganik bir ifade değildi. Bakınız Türkiye öyle bir yola girdi ki ve yüzyıl sonra öyle bir ruh yakaladı ki artık buradan asla geri dönüş olmayacak. İyi plan yapan Üst Akıl’ı çaresiz bırakacak kadar eli güçlü bir Türkiye var karşımızda. Bu vakitten sonra yapılacak iş belli. Devlet teröre karşı elbette vatandaşının emniyetini muhafaza edecektir. Ülke üzerinde oynanan oyunları boşa çıkartacak ve ileriye dönük projelerinden taviz vermeyecektir. Fakat en önemlisi çözüm sürecinden asla taviz verilmemelidir. Vicdanlı Kürtlerle Türklerin birlikteliği tesis edilmeli farklı kesimlere yönelik başlatılan demokratik atılımlar hız kesmeden devam etmelidir. Kısacası barış dolu, özgür ve demokratik bir ülkede yaşama imkanımızı hep birlikte tesis etmeliyiz. Kimse endişelenmesin bu çabanın ve gayretin sonu inşallah huzurlu, güzel bir Türkiye olacaktır..
@sivildemokrat
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.06.2019
19.06.2019
14.05.2019
2.05.2019
8.02.2019
22.03.2019
7.02.2019
25.02.2019
21.02.2019
18.02.2019