Ümit KARDAŞ
Bazı kesimler 2010 yılı Eylül ayında yapılan Anayasa referandumu sonucunun AKP iktidarının yolunun açılmasına neden olduğunu belirterek, bunun günahını “yetmez ama evet” diyenlere çıkartmakta.
Bu görüşte olanların Cumhuriyet dönemine ilişkin analizleri yetersiz gözüküyor. Tekçi, tepeden modernleştirici, demokratik değer ve kültür üretmeyen kurumlarıyla cumhuriyetin tek partiye karşı çıkacak alternatifinin de demokratik kültürle ilişkisinin olamayacağı açıktı.
Nitekim demokratik zihniyet üretemeyen CHP’den neşet eden Demokrat Parti kurucuları da aynı kültürden gelmekteydiler. Askeri darbelerle gelen ara rejimler cılız bir demokratik kültürün dahi yeşermesine izin vermedi.
Askeri vesayete, tekçiliğe ve milliyetçiliğe dayalı bir zihniyetin kuşattığı bir rejimde ortaya çıkacak alternatifin de farklı olamayacağı açık. Adalet Partisi ve ANAP iktidarları döneminde de bunu yaşadık. Bugün bunun örneğini aynı zihniyetin devlet içinde ve siyaset alanındaki temsilcilerinin kuşattığı AKP iktidarında da yaşamaktayız.
Bugün gelinen nokta Cumhuriyet rejiminin, demokrasi geleneğinin oluşamadığı bir hukuksuzluk (istisna) halini sürdürme zorlamasıdır. Siyaset kültüründe çoğulculuk, katılımcılık, hukukun üstünlüğüne bağlılık değer olarak yer almadığından demokrasiyi sindirmiş siyaset kadrolarının var olması da mümkün değildi.
Bu nedenlerle “yetmez ama evet” diyen kesimlerin suçlanması yanlış bir analize dayandığı gibi gayri vicdani bir söylemdir.
Bu girişten sonra referandumdan önce 18/08/2010 tarihinde yayınlanan “NEDEN YETMEZ? NEDEN EVET“ başlıklı yazımı paylaşmak istiyorum. “Yetmez Ama Evet” sloganını kimin daha önce kullandığını bilmiyorum. Ancak bir çağrışım nedeniyle yazının başında “yetmez ama evet” şeklinde bir formül kullandığımı hatırlıyorum.
Yazıdaki analizin açıklayıcı olacağını düşünerek yazıyı mümkün olduğunca kısaltarak sunacağım.
“Referanduma gidilirken hangi yönde oy kullanacağına ilişkin ikilem içinde olanlara yardımcı olabilecek gerekçeleri özetleyen en yararlı ipucu “yetmez ama evet” sloganı olacaktır. Hükümet üyelerinden bazılarının “12 Eylül’de demokratik bir anayasamız olacak”, ”12 Eylül anayasasından kurtuluyoruz” gibi çıkışları referandum sonuçlarını olumsuz etkiler.
Söz konusu kısmi anayasa değişikliği ile başta Kürt sorunu olmak üzere hiçbir önemli sorunumuzu çözecek bir sonuca ulaşmayacağız. Askeri vesayetin tüm kurumları yerinde durmaktadır. Bu değişiklikler yetersiz, kısmi bir demokratikleşmeyi sağlıyor. Belki yeni bir sivil anayasa yapma cesaretini veriyor, bunun yolunu açıyor.
Bu nedenle hükümetin referandum sürecinde seçim sonrası yeni bir sivil anayasa vaadinde bulunarak kısmi değişiklikler için destek istemesi gerekir. AKP, bu sözü vermeyip kısmi anayasa değişiklikleri ile yetineceği izlenimini verirse inandırıcılığını yitirir ve anayasa değişiklikleri referandumda yeterli oyu almayabilir. Bu nedenlerle “neden yetmez?” ve “neden evet?” sorularını ayrı ayrı cevaplandırmak gerekir.
Neden yetmez?
1)Sivil bir anayasa ihtiyacı
Bir anayasanın gerçekten demokratik ve kalıcı nitelikli olabilmesi yapılma yöntemiyle sıkı sıkıya ilgilidir. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde toplumun barış içinde, hukuk güvenliği altında ve özgürce yaşamalarını sağlayan temel ilkeleri ortaya koyan anayasa meselesi çoktan çözülmüş ve aşılmıştır.
Türkiye’nin halen demokrasi, özgürlük, çoğulculuk, katılımcılık, hukuk güvenliği konularında toplumsal bir mutabakatla belirlenecek ilkeler temelinde sivil bir anayasa oluşturamamış olması hazin bir durumdur. Defalarca değiştirilmiş ve yine değişecek olan darbe ürünü bir anayasanın yamalı bohça haline geldiğini ve bir ucubeye dönüştüğünü görüyoruz.
Tekçi felsefesi başlangıç metninde ve içeriğinde aynen korunan, çoğulculuğa, özgürlüğe, yargılama birliği ve tabii hakim ilkelerine yer vermeyen, vesayet kurumlarını barındıran ve özgürlükleri soyut ölçütlerle kullanılamaz hale getiren bu anayasadan kurtulmak gerekmektedir. Aşağıda örnek olarak sunulan ilkeler temelinde bir mutabakata gitmek mümkün olabilir.
a-) Anayasa askeri vesayete olanak sağlayan kurumları barındırmaz. Askeri bürokrasi sivil otoritenin emrinde olup, ordunun görevi dış güvenliğin sağlanmasıdır.
b-) Hakim bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi, tabii hakim ilkesi ve yargılama birliği ilkesi adil yargılanma hakkının asli unsurlarıdır.
c-) İnsanlar özgür doğarlar. İktidarın ve devlet kurumlarının görevi insan hak ve özgürlüklerinin kullanılmasını sağlamak ve hukuk güvenliğini garanti etmektir. Hak ve özgürlükler düzenlendikten sonra, bu hak ve özgürlükleri kullanılamaz hale getiren istisnalara ve sınırlamalara yer verilemez. Hak ve özgürlükler uluslararası sözleşmeler ve AİHM kararları ışığında yorumlanır.
ç-) İfade özgürlüğü ancak ırkçılık, şiddete teşvik ve tahrik oluşturma nedenleriyle sınırlanabilir.
d-) Anayasa, Türkiye coğrafyasında yaşayan insanların ve halkların haklarını, kültürlerini, geleneklerini ve dillerini korumayı ve hukuk güvenliğini garanti eder. (Farklılıklarımızla birlikte bir arada barış ve özgürlük içinde yaşamayı sağlar, çoğulculuğu güvence altına alır.)
e-) Demokratik Cumhuriyet, yerel özerklikleri yerinden yönetimin güçlendirilmesine yönelik olarak ve bölgeleri dikkate alarak tanır ve gerçekleştirilmesini kolaylaştırır. (Kürt sorununun çözümüne açılım sağlamak açısından önemli. Ayrıca merkezin ve yerelin yetkileri tek tek anayasada gösterilir.)
f) Devlet, bireyin ve toplumun tüm kesimlerinin hak ve özgürlüklerini korumak ve kullanılmasını sağlamak, bireyin ve toplumun huzur ve refahını gerçekleştirmek ve yoksulluğu aşmak için hukuk içinde hareket etmek üzere oluşturulmuş, ideolojisi bulunmayan bir aygıttır.
g)Güvenlik sektörünün (ordu, polis, jandarma, MİT) güvenlik harcamaları ve faaliyetlerinin denetimi, Milli Güvenlik Siyaset Belgesinin hazırlanması ve denetlenmesi parlamentonun denetimi ve gözetimi altındadır.
Yukarıda belirtilen ve örnek olarak sunulan ilkeler düzeyinde bir toplumsal mutabakat sağlanması ve yeni anayasanın sivil bir süreçle inşa edilmesi, bu anayasanın ilke ve amaçlarının gerçekleştirilmesi ve halk tarafından sahiplenilmesi açısından önemlidir.
2- Farklı etnik, dinsel ve mezhepsel grupların ihtiyaçları
Tek millet söylemi milletin aynı dil, din, mezhep, ırk, kültür özellikleri gösterdiği ülkelerde sorun yaratmayabilir, ancak birden çok dil, din, mezhep, ırk, kültür çeşitliliğine sahip bir ülkede devlet bu siyasi birliği oluşturan unsurlara karşı eşit davranmak, eşit mesafede durmak zorundadır.
Bu nedenle tarafsız olması gereken devlet çoğunlukta da olsa bir etnik topluluğu, belli mezhep sahiplerini ön plana alan, kayıran politikalar izleyemez. İşte farklılıkları barındıran bir ülkede hakem olması gereken devletin merkezi de teknik bir merkez haline gelmiştir.
Avrupa, federal örnekler yanında (Almanya, Belçika gibi) bölgesel devletler yapılanmasıyla bunu sağlamıştır. Üniter devlet olan bölgesel devletlerde de siyasal iktidar tektir. Siyasal planda birliği sağlama amacı tüm bölgesel devletler için temel olup, devlet olmanın hedefinde bu vardır. Ancak siyasi birlik çok değişik tekniklerle sağlanmıştır.
Tüm bölgesel devletlerin anayasalarında devletin tekliği ve bölünmezliği belirtilmiştir. Bölgesel devletlerden İspanya’da 1978 Anayasası ile geniş bir toplumsal mutabakat sağlamaya dayalı özerklikler tanınmıştır. Anayasanın girişinde bütün İspanyolların ve İspanya halklarının insan haklarını, kültürlerini, geleneklerini ve dillerini koruma amaç edinilmiştir.
İspanya’da 17 özerk bölge ve iki özerk kent bulunmaktadır. (Çoklu İspanya) Anayasa milliyetlere de özerklik tanımaktadır. (Katalonya, Bask ülkesi, Galisya) Her bölgenin parlamentosu ve hükümeti bulunmaktadır.
İtalya’da da özerk bölgeler vardır .İtalyan Anayasası 5. maddede tek ve bölünmez cumhuriyetin yerel özerklikleri tanıdığını ve gerçekleştirilmelerini kolaylaştıracağını belirtir. İtalyan özerk bölgeleri daha çok yerinden yönetimin güçlendirilmesine yönelik olarak belirlenmiştir.
Her iki devlet de üniter devlettir. Bu bölgelerin anlamı belirli bir coğrafya parçasında yaşayan ulusaltı bir halkın siyasal varlığının ve yaşadığı coğrafi sınırların tanınması ve bir kısım siyasi ve idari yetkilerin bu bölgeye aktarılmasıdır. Her iki ülkenin anayasası da bölgelere mali özerklik tanımaktadır.
Bölgelere kolluk gücü kurma yetkisi de verilmiştir. Özerklik sadece farklılıkların yarattığı çatışma ve gerilimlerin yönetilmesinde barış içinde birlikte yaşamayı sağlayan bir seçenek sunmaktadır.
Ayrıca laik olan ve toplumu demokrasi-hukuk kuralları içinde özgürce yaşatmaya çalışan rejimlerde Diyanet İşleri Başkanlığı gibi nev’i şahsına münhasır bir kurum bulunmamaktadır.
Bu kurumun Sünni, Alevi, deist, ateist ve Müslüman olmayan tüm yurttaşların vergilerinden pay alarak çoğunlukta oldukları için sadece Sünnilere hizmet vermesi hukuka, adalete, ahlaka ve vicdana aykırıdır.
Toplumdaki tüm din, mezhep ve inanç sahipleri bu alandaki ibadet yeri, din adamı, din eğitimi ihtiyaçlarını kendileri karşılamalı, bu konuda herhangi bir engel ve kısıtlamayla karşılaşmamalıdırlar.
3-) Hukuk güvenliği ve adil yargılanma ihtiyacı
Referanduma götürülen kısmi anayasa metninde mevcut askeri yargıyla ilgili değişikliklerin, yargılama birliği ve tabii hakim ilkeleri doğrultusunda tam bir sivilleştirme-demokratikleştirmeden çok askeri yargı alanını bir ölçüde daraltarak bir sıkışıklığı gidermek amacıyla öngörüldüğü anlaşılmaktadır.
Anayasadaki kanuni hakim güvencesi tabii hakim güvencesine dönüştürülmemiştir. Özel yetkili ağır ceza mahkemeleri, Terörle Mücadele Kanunu ve çift başlı yargının anayasal dayanağı yerini korumuştur.”
Halen geçerliliğini koruyan bu eksikliklere dayanarak Neden Yetmez? dediğimizi bu şekilde hatırlattıktan sonra Neden Evet? denilmesi gerektiği konusundaki görüşlerimi aktaracağım..
Yazarlar
-
Akif BEKİKomisyon'un çimentosu Bahçeli 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURRojbaş İmamoğlu, geçmiş olsun Evre ve yeni YAE’cilere dostane uyarılar… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün8 Ağustos mutabakatı… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİktidar, Bahçeli’nin hukuk uyarılarını dikkate almalı 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Azerbaycan Turan yolu’ 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciDemokrasi işgal edilirse… 13.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSon vatanı Türkiye olanlar ilk vatanı Türkiye olanlara vatanseverlik dersi veremez 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUTürkiye terörsüz olacak, bölünmeyecek.. Amenna.. Ya Suriye’den gelecek tehdit? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazBöyle mahkemenin hükmüne adalet denir mi? 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞŞimşek, ÖTV, cari açık ve gümrük birliği 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasBakü ve Erivan başardı, Türkiye kazandı 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUŞakülünden çıkmış bir ülke: Türkiye 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni çözüm süreci komisyonuna dair 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİsrail ordusu, Gazze’de ekilebilir arazileri de sıfırlıyor 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA15 Ağustos Toplumsal Devrime Giden Yol... 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNZengezur’a Trump kaması: Kime niyet kime kısmet? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız? 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKOMÜNİST BİR YAZAR VE“İKİ KADIN İKİ AŞK…” 11.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025
24.04.2025
2.04.2025
28.03.2025
14.03.2025
8.03.2025
27.02.2025
20.02.2025