Ümit KARDAŞ
Devletlerin kendi ülkelerindeki etnik topluluklara ya da muhaliflere veya savaş sırasında yerel halka ve savaş esirlerine karşı işledikleri insanlık suçları ve soykırımlar için dilenen resmi özürler insan haklarına saygılı demokratik bir siyasi kültürün oluşmasına katkı sunmakta.
Geçmişi hatırlayarak özür dilemek ayrıca yaşanan kötülüklerin “bir daha asla” yaşanmaması yönünde gösterilecek gayretin, alınacak tedbirlerin yolunu açmakta. Bizi ruhen hasta eden geçmişle yüzleşmekten korkarak inkar etmenin vicdani yükünden hatırlama kültürüyle kurtulabileceğimizi, bu kültürün uygarlık sürecinin bir parçası olduğunu anlamamız gerekiyor.
İlk özür, İkinci Dünya Savaşı sonrası Federal Almanya’nın ilk Şansölyesi olan Konrad Adenauer tarafından Batı Almanya Parlamentosu’na tazminat anlaşmasını sunarken dilendi. Adenauer, Yahudilerden Alman halkı “adına” işlenmiş suçlardan dolayı özür dilerken Almanya’nın Yahudi halkıyla ve İsrail’le ilişkisini yeniden inşa etmesinin yolunu açıyordu.1952’de Federal Almanya İsrail ile geniş bir tazmin ve telafi anlaşması imzaladı.
Geçmişle yüzleşmenin en anlamlı örneğini 18 yıl sonra Şansölye Willy Brandt verecekti. 1941-1943 arasında Varşova Gettosu’na 500 bin kişi doldurulmuştu. Direnişe rağmen 300 bin kadar Yahudi Treblinka’daki imha kampına gönderildi. Direniş devam ederken 16 Mayıs 1943’te 56 bin Yahudi esir alınırken 7 bini kurşuna dizildi, geri kalanı imha kamplarına gönderildi.
Bu nedenle Varşova Gettosu Polonya Yahudilerin kıyımında Nazi iktidarının suç defterinin en kabarık kısmıydı. İşte Brandt, 7 Aralık 1970’de Varşova Yahudi Gettosu kurbanları için yapılan anıtı ziyaretinde Alman bayrağının siyah, sarı, kırmızı renkleri olan bir çelengi anıta yerleştirdikten sonra kimsenin beklemediği bir anda anıtın ıslak taşlarına dizlerinin üstüne çöktü.
Ellerini saygıyla önünde kavuşturup, başı eğik sessizce anıta baktı. Dünya kamuoyu bu jestle sarsılırken Varşova direnişine katılan bir kişi duygularını şöyle açıklıyordu: “Willy Brandt’ın Varşova Gettosu anıtındaki diz çöküşünü gördüm. Artık içimde nefret yok ! O diz çöktü ve halkını yükseltti.”
Bu sembolik değeri yüksek jest bir dönüm noktasıydı. Çünkü Brandt’ın bedeni adeta Almanya’nın temsili bedenine dönüşmüş, özür hayatını kaybeden bütün Yahudilere yönelmişti. Brandt yaşadıklarını anılarında şöyle anlatıyor: “O davranışımı planlamamıştım fakat Wilanov Sarayı'nda’( Almanların bombaladığı saray ) geçirdiğim gece gettodaki anıtın önemini düşündüm. Alman tarihi ve milyonlarca kurban için söyleyecek söz bulmakta zorlanmıştım, dizimin bağları çözülmüştü.”
Brandt’ın eylemi sağ kesimden tepki görmesine rağmen Doğu ve Batı blokları arasında barışın sağlanması yönünde önemli bir adım oluşturması ve ülkesinin dış itibarının artmasına da hizmet etmesi nedeniyle toplumsal destek gördü. 1971 yılında kendisine Nobel Barış ödülü verildi.
Almanların müze haline getirdikleri Münich’teki Dachau Nazi Toplama Kampı’nı yıllar önce gezerken insanın insana yapabildiği zulmün sınırlarının bulunmadığını anladım. Liseli Alman gençlerinin gruplar halinde öğretmenlerinin kılavuzluğunda kampı gezdiklerini , tarihlerinin kötücül dönemine ilişkin bilinç kazandıklarını görünce Alman toplumunun tarihinden “bir daha asla” diyebilmek için ders çıkardığı sonucuna vardım.
Almanya’nın Prusya döneminde de 1900’lerin başında Güneybatı Afrika’daki Omaheke Çölü’nde Ermenilere 1915’te uygulanan tehcirde uğradıkları katliama benzer bir trajedi yaşanmıştı.
Kurbanlar Ermeniler değil, Namalar ve Hererolardı. General Lothar von Trotha, Namaları ve Hereroları ölüm mahalli olan çöle sürerken, katliamı “böyle bir milletin imha edilmesinin zorunlu olduğuna inanıyorum” beyanıyla gerekçelendiriyordu. Şimdiki adıyla Namibya'da gerçekleşen bu olaylar 20.yüzyılda gerçekleştirilen ilk soykırım hareketi olarak değerlendirildi.
Alman Hükümeti Yardım Bakanı Heidemarie Wieczorek-Zeul, 2004'te şöyle bir demeç verdi: "Almanlar olarak biz bu olaylardaki tarihi sorumluluklarımızı ve hatalarımızı kabul ediyoruz."
General Trotha’nın Afrika’daki kolonilerde uyguladığı imha reçetesini Alman militarizmi İttihat ve Terakki liderlerine tavsiye etmiş olmalı. (Talim el Aleman-Alman öğretisi)
1915’te Ermenilere yönelik tehcirin uygulanma yöntemi zulüm denebilecek boyutta insani trajedilere yol açtı. Bu politikaların uygulamasında Almanya’nın çıkarlarının etkisini göz ardı etmek mümkün değil.
Almanlar için, Bağdat Demiryollarının sadece Bağdat’a kadar değil ,İran Körfezi’ndeki Basra’ya kadar uzatılması, bölgenin Alman sömürgesi olarak “çıkar sahası” görülmesi, giderek ekonomik egemenliğin sağlanması hatta bölgenin ilhakı gibi amaçlar söz konusuydu.
1913 Temmuz’unda Dışişleri Müsteşarı Gottlieb von Jagow, Alman elçisi Wangenheim’e yazdığı mektupta bunu şöyle özetlemekte. “ Türkiye, Asya’daki varlığını, biz oradaki çalışma sınırlarımızı sağlamlaştırıp ilhakı tamamlayıncaya kadar sürdürecektir. “
Bu politika, Almanya’yı Osmanlı topraklarında yatırımları ve işletmeleri bulunan ve aynı yönde politikalar izleyen İngilizlerle karşı karşıya getirmekteydi. İngiltere’nin yanı sıra Rusya ve Fransa da Almanya-İttihat ve Terakki işbirliğinden rahatsızdı.
Bu gelişmelerle birlikte orduyu yeniden düzenlemek üzere Almanlarla Enver Paşa’nın yaptığı gizli antlaşma sonucu Berlin’den General Liman von Sanders ve 50 subay davet edildi.
Uygulamada bu subaylar İttihat ve Terakki’nin siyasi işlerine de karıştılar. 1913’te Osmanlı İmparatorluğu ile Alman Askeri Yardım Heyeti arasında yapılan hizmet sözleşmesi çerçevesinde, Osmanlı topraklarında yaklaşık 800 Alman subayı bulunuyordu.
Bunlar geçmiş dönemlerde olduğu gibi Türk subaylarını eğitmekle kalmıyor, aynı zamanda ordunun da belli bir parçasını oluşturuyordu. Alman subaylar her yerde kilit noktadaydılar.
İttihat ve Terakki, Osmanlı Devleti’ni yeniden inşa etmeye karar vermişti. Ancak bunu sorunları çözmek yerine ,sorun olarak gördüğü Osmanlı vatandaşları olan Rumları ve Ermenileri ülke topraklarının dışına sürmek şeklinde yapmak istiyordu.
Kendi iç dinamiğiyle ve siyaset kanalıyla Ermeni sorununu çözemeyen Osmanlı yönetimi başta Rusya olmak üzere dış dinamiklerin müdahalesine zemin hazırlamış oluyordu.
Türkiye’nin Almanya’nın yanında savaşa girmesi ile birlikte Rumlara ve Ermenilere yönelik etnik arındırma politikaları uygulanmaya başlandı.1914’te Ayvalık’ta Rum tehcirinin yapılması General Liman von Sanders’in resmi talebiyle gerçekleşti.
1914’te çoğunlukla Rumlara yönelik başlayan ve daha sonra Ermenileri de kapsayacak şekilde uygulanan iki evreli politika tek bir amaca yönelikti. Osmanlı’nın kendisini saf Türk ve Müslüman bir devlete dönüştürebilmesi için Hıristiyan unsurun yok edilmesi.
Müslüman olmaları nedeniyle Türklük içinde eritilebilecekleri düşünülen Kürtler bu politikanın dışında bırakılırken, Kürt ve Çerkes çeteleri bu katliamın içinde rol alıyorlardı.
Almanya’nın Doğu’daki çıkarlarına yönelik politikaları ile İttihat ve Terakki’nin homojenleştirme politikaları örtüşmüştü. Yaşananlara eleştirel bir tavır alan Almanya Büyükelçisi Kont Matternich’in Kayser tarafından “Hıristiyanların lehinde müdahale ederek Türklerin haysiyetini zedelemek ve Almanya’nın çıkarlarına uygun hareket etmemek” gerekçesiyle merkeze alınması bunu açıkça göstermekte. Hıristiyanlığı kabul etmiş ilk halk olan Ermeniler Rus çekici ile Türk-Alman örsünün arasında eziliyordu.
Almanya Federal Meclisi, 2 Haziran 2016’da Ermeniler’e yönelik tehcir sırasındaki katliamlara atalarının katkısıyla yüzleşerek çok önemli bir metin kabul etti. Kararda özetle şu değerlendirmeler yapıldı.
“O dönemin Jöntürk rejiminin emriyle 24 Nisan 1915’te İstanbul’da bir milyonu aşkın etnik Ermeni’nin planlı tehcir ve yok ediliş süreci başladı. Bu insanların kaderi kitlesel imha, etnik temizlik, tehcir ve evet soykırımlar tarihi açısından örnek teşkil eder ve 20. yüzyıl da dehşet verici bir şekilde bütün bunlardan müteşekkildir. Bunun yanı sıra Almanya’nın suçlu ve sorumlu olduğu Holokost’un biricikliğinin de bilincindeyiz.”
“Federal Meclis, Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri baş müttefiki olan Alman İmparatorluğu’nun Ermenilerin organize bir şekilde tehcir ve yok edilişine ilişkin Alman diplomatlar ve misyonerler aracılığıyla da gelen açık bilgilere karşın insanlığa karşı bu cürmü durdurmaya çalışmayarak oynadığı yüz kızartıcı rolden ötürü elem içindedir. “
“Alman İmparatorluğu’nun gerek siyasi gerekse askeri yönetimi ta başından beri Ermenilerin tehciri ve katledilişi konusunda bilgi sahibiydi. Protestan din adamı Dr. Johannes Lepsius, 5. Ekim 1915’te Almanya Parlamentosu’nda Temmuz/Ağustos 1915’te İstanbul’da yaptığı araştırmaların sonuçlarını sunduğunda, konu o dönemin Alman yönetimi tarafından tamamen sansürlendi. “
“Almanya Federal Meclisi, bu vesileyle sadece tasavvur edilemez vahşilikteki cinayetlerin kurbanlarını değil, aynı zamanda Osmanlı İmparatorluğu ve Alman İmparatorluğu içerisinde, yüzyıl önceki güç koşullar ve o dönemin yönetimlerine karşı farklı yollarla Ermeni kadın, çocuk ve erkeklerin kurtarılması için mücadele eden insanları da saygıyla anar.”
“Almanya’nın kendi tarihi tecrübesi, bir toplum için tarihinin karanlık sayfalarını ele almanın ne derece zor olduğunu göstermiştir. Öte yandan tarihin dürüstçe ele alınması hem toplum içerisinde hem de başkalarıyla barışmanın en önemli temelidir.”
Federal Meclis’in , hükümeti göreve çağırdığı hususlardan bazıları şöyle :
“Türkiye tarafını, o dönemin tehcir ve katliamları ile açık bir şekilde yüzleşmeye teşvik etmek ve böylelikle Ermeni halkı ile barışmak için gereken zeminin temelini atmak.”
“Geçmişin ele alınması aracılığıyla Türkler ve Ermeniler arasında yakınlaşma, barışma ve tarihi suçun affının sağlanması konusunda çalışmaya devam etmek.”
Gerçek anlamda nitelikli toplum ve demokratik bir devlet olmak böyle bir şey. Devam edeceğim.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları

















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.11.2025
17.10.2025
1.10.2025
7.09.2025
1.09.2025
27.08.2025
7.08.2025
4.06.2025
25.05.2025
11.05.2025