Ural ATEŞER

SORULAR...
10.09.2015
2249

 Eskimiş, ama hala taze sorular... Bu sorularda anlaşıyorsak, devam edelim... Yoksa herkes yoluna... Ama artık demagoji yapmadan, safını belirleyerek... Yani takiyye yok... Sol gösterip sağ vurmak yok... Sosyal demokratım deyip, milliyetçi diyet yapmak yok... Anlaştık mı... Anlaşacağımızı sanmam, ama anlaştık diyelim...

- Demokratik, çağdaş, Avrupa Birliği normlarında bir anayasanın gerekliliğine inanıyor muyuz?

- Böyle çağdaş, demokratik bir anayasanın olmazsa olmazı ülkeye vatandaşlık bağıyla bağlı olan bütün inançların aynı saygınlıkla devletin koruması ve güvenliği altına alması gerektiğine inanıyor muyuz?

-Bu anayasanın gerçekten laik bir devlet düzeninin garantisi olmasını arzuluyor muyuz? Bu, hiç bir inanç grubunun devletin parasal ve personel desteğinden ayrıcalıklı yararlanmaması demektir... Somutu, Diyanet işleri gibi bir makamın devlet organizasyonu içinde yeri yoktur... İnanç cemaatleri devletin güvencesi altında kendi cemaatlerinin işlerini yürütürler...

- Bu anayasa ülkedeki bütün kültürlerin etnik grupların kültürlerini serbestçe geliştirmelerini, bir kültürün diğeri/diğerleri üzerinde baskı kurmasının engellenmesini korumalı ve anayasanın lafzında devlete vatandaşlık bağıyla bağlı herkesin ortak kimliğinin Türkiyelilk olduğu açıkça belirtilmeli mi?

- Bu anayasanın hayatın her alanının -insan,hayvan,çevre- korunmasını; kadın, çocuk, yaşlı, engelli vatandaşların pozitif ayrımcılık temelinde özellikle kayrılmasını; insanların sosyal tercihlerinin korunmasını temel ilke olarak kabul etmesini istiyor muyuz?

- Eğer Bu konularda anlaşıyorsak, son zamanlar hariç, bu konuları en azından tartışabilecek sosyal ve siyasal desteğe sahip hangi politik  dinamikler vardı... Tümü üzerinde ulusal bir anlaşma sağlanmasının ütopya olduğunu düşünürsek, en azından masada bu konuları konuşabileceğimiz muhataplar var mıydı?

Son bir senenin tamamiyle kamplara bölünmüş Türkiyesini bu soruların dışında tutuyorum...

- Şimdi hiç kızmadan, hiç hiddetlenip başkasına suç yüklemeden bu soruları/sorunları, tartışmayı bırakalım, sohbet temelinde bile konuşamıyor olmamızın saçmalığına inanıyor muyuz... Bu saçma (daha ağır sıfat kullanmak istemiyorum) durumdan sorumlu olmayan bir ya da birkaç siyasi dinamiğin olduğunu öne süren var mı? Bence var ne yazık ki... Oysa bu durumdan elini yıkayıp tertemiz kenara çekilecek kimse yok... Yukarıdaki soruları yarısından itibaren okumayıp kabul etmeyenler değil benim için söz konusu olanlar... Onlar zaten herhangi bir demokratik gelişimin hep karşısında olacaklar... Ama elbirliğiyle tüm olabilecek olumlu adımları bozan ve ülkeyi bu kanlı günlere getirenleredir sözüm... Hiç kimse kendini sütten çıkmış ak kaşık sanmasın... Bu ülkenin entelicansiyası da dahil şapkasını önüne koyması gerekenler hala birşeyler yapabilirler...

Şimdi, "ne diyon sen lan! Kan gövdeyi götürüyor'" diyerek bana küfredenler de çıkacak, biliyorum... Ama bu vatan üzerinde birlikte yaşamayı isteyen, bu memleket hepimizindir diyen, çocuklarımız için güzel yarınlar kurmak isteyenler kulaklarını açsınlar... Her şey unutulur... Her şey deler, ama geçer... Yeter ki, olumlu adımlar atılsın... Savaşmanın, ölümlerin galibi olmaz... Ama sulh içinde yaşayan herkes kazanandır...

Tekrar... Bu soruları soralım kendimize ve iğneyi önce kendimize bir batıralım... Olur mu... Ben hala hayal kurabiliyorum... Ne güzel... 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar