Vedat Bilgin

Ortadoğu denklemi değişiyor!
9.01.2017
912

 Suudi Arabistan’da meydana gelen olayları değişimin sebebi değil sonucu olarak görmek gerekir. Batı sistemine bağımlı Ortadoğu yapılarının eski ilişkilerle mevcut konumlarını devam ettirmelerinin imkânsız hale geldiği bir süreçten geçilmektedir. Dünya sisteminin değişimi bu bölgenin eski statükosunu sürdürmesinin şartlarını hızla ortadan kaldırış bulunmaktadır.

Batı sisteminin hegemonik üstünlüğünün üzerine kurulu olduğu denklemde bağımlı ve yarı bağımlı ülkelerle kurulan ilişkinin mekanizması olarak tanımlanmış siyasal yapıları anti-demokratik otoriter rejimler ve daha doğru ifadesiyle demokratikleşmeye çalışan fakat bunu tam olarak başarması mümkün olmayan şeklen demokratik olmakla sınırlı kalan rejimler olarak kategorize etmek mümkündür. Anti-demokratik otoriter Ortadoğu rejimlerinin (ki bunların tamamı petrol başta olmak üzere zengin tabiat kaynaklarına sahip ülkelerdir) sömürgecilik döneminden bu tarafa Batı’nın vesayeti altında bulunduğu açıktır. Yarı bağımlı ülkelerde ise konjonktüre göre askeri veya ekonomik ilişkiler üzerinden kurulmuş bir siyasal vesayet söz konusudur.

Ortadoğu kimdir?

Küresel sürecin değişim dinamikleri (teknolojik gelişme, sermayenin yapısal değişimi ve hareket biçimlerinin farklılaşması, bilginin dolaşım süreçlerinde ortaya çıkan yeni yönelimler vb.) yaklaşık iki yüz yıl sonra Doğu-Batı ilişkilerinin yapısını yeniden şekillendirmeye yönelince Batı hegemonik konumunu kaybetmeye başlamıştır.

Sanayi çağının enerji kaynaklarını ve parasal gücünün önemli bir değerini üreten Ortadoğu’nun eski yapısını sürdürmek, eski iktidar yapılarını korumaya kalkmak sistem açısından zaten imkânsız hale gelmiş demektir. “Çünkü Doğu’nun yükselişi kaçınılmaz olarak Ortadoğu üzerindeki hegemonik ilişkilerin çözülmesini zorlayacak yeni bir duruma açılımını sağlayacak hareketlere sebep olacaktır. Bu değişimin ilk belirtisi daha önce bölgede yaşanan halksız rejimlere karşı ortaya çıkan siyasete halkın katılım talepleridir ki bunlara izin verilmediği bilinmektedir.”

Aslında Batı sistemi, eski bağımlılık ilişkilerini eski siyasi yapıları daha sıkı denetim altına alarak sürdürme amacına dayanan bir strateji yerine, halkın taleplerine açılacak Ortadoğu rejimlerinin demokratikleşmesine dönük bir tavır alarak ‘bağımlılıktan’ karşılıklı ‘yatay ilişkiye geçmeyi’ esas alan bir yaklaşımı kabul etseydi, Ortadoğu ile ilişkilerini yeniden düzenleyerek bölgede daha kalıcı yeni bir ilişki biçimi geliştirme şansını en azından bir ihtimal olarak koruyabilirdi.

ABD’nin çıkmazı

Ortadoğu’nun demokratikleşme eğilimlerini ‘Müslüman kardeşler veya başka muhafazakâr gruplar iktidara gelir’ korkusuyla reddeden, buna karşı askeri darbeler dâhil her türlü anti-demokratik girişimi destekleyen Batı sistemi için geriye kalan seçenek, eski yapıları muhafaza etmek fakat onları daha sıkı denetim altına alacak düzenlemeler yapmaktır. Bunun mevcut otoriter rejimleri daha sıkı, daha sert bir çeşit cunta rejimlerine, diktatörlüklere dönüştürmesi mevzu bahistir.

“Türkiye-İran-Rusya arasındaki işbirliği Doğu-Batı arasındaki hegemonya mücadelesine Ortadoğu’da verilen bir cevap niteliğindedir. Artık bu coğrafyada yaşanacak olan gelişmeleri tersine çevirmek Suudi Arabistan, Mısır, İsrail üzerine kurulan eski denklemle mümkün değildir.”

ABD’nin Ortadoğu’daki hamlelerini hep eski denklem ve eski hegemonyanın unsurları üzerinden yapmaya kalkması, bunda ısrarcı olmasının; küresel dinamiklerin birçoğunu üreten bir dünyanın bu gelişmeleri anlamamasıyla ilgili olma ihtimali elbette yoktur fakat ABD’nin çıkmazı, iktidar elitlerinin eski toplumsal güçler dengesinin taleplerine göre davranarak akıntıya karşı kürek çekmesidir.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar