Yetvart DANZİKYAN
Türkiye toplumu yıllar, yıllar boyu devlet sırf öyle istedi diye birçok özgürlüğü yaşayamamış bir toplumdur. Siyasi, etnik, mezhepsel, dinsel birçok hak ve özgürlük, o günkü devlet sadece ve sadece öyle olmasını istediği için yaşanamamıştır.
Bunun en yakın örneği bilindiği gibi çözüm süreci. Neden bittiği konusunda birçok tartışma yürütülebilir ama işin esası AKP, kendi işine yarayacağını düşündüğü için (“Örgüte silah bıraktıran lider!”) çözüm sürecini başlatmış; Kürtlerin işine yaradığını (yani yıllardır uğruna mücadele ettikleri hak ve özgürlükleri elde etmeye başladıklarını, genişlettiklerini) görünce de bitirmiştir. Buna tabii Suriye’deki gelişmeleri de ilave etmek gerekir ama ana tablo değişmez. Suriye’nin kuzeyinde Kürtlerin otonomiye benzer bir statü elde etmesi, Türkiye Devleti sırf öyle olmasını istemediği için çözüm masasını devirme gerekçelerinden biri yapılmıştır.
Bir yanıyla türban yasağı da öyleydi. Hani 1980’lere ve 90’lara damgasını vuran üniversiteye türbanla girme yasağı. O günkü devlet sırf öyle istediği için (bunlar tabii böyle açıklanmıyor, bir gerekçe bulunuyor) türbanlı öğrenciler üniversitelere giremediler.
Yine devlet sırf öyle istediği için mesela Irak Kürtlerine her türlü aşağılama reva görüldü, daha yeni yeni Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, Irak Kürdistanı’ndaki bir toplantıda hayatını kaybeden Peşmergeler için yapılan saygı duruşunda ayağa kalktı diye buradaki milliyetçi çevrelerce eleştirildi. Zannedersin Saddam rejiminin de savunucusu Türkiye’dir. İşin gerçeği Türkiye’deki kimi milliyetçilerin “peşmerge” lafını duyunca hemen Kürt karşıtı alerjisi kabarmaktadır.
Devam edebiliriz. Devlet sırf öyle istediği için Türkiye-Ermenistan sınırı kapalıdır. Aslında buna da belki bir ilave yapmalı: Devlet ve Azerbaycan devleti. Bu yüzden bu toprakların iki kadim halkı karşılarındaki köye, kente gitmek için bütün Kafkas bölgesini dolaşmak zorunda kalmaktadır. Türkiye’nin açıkçası bir adım atsa birçok meselenin çözüm yoluna gireceği böylesi bir meselede iradesini Azerbaycan’a bağlaması da anlaşılmaz diyecektim ama enerji meseleleri düşünülünce galiba tablo daha net ortaya çıkmakta.
Devam edebiliriz. Seçimlerde kimden oy istendiğine bağlı olarak Kürt meselesindeki dilin değişmesine de ne yazık ki alıştık AKP rejiminde. Kürtlerden oy istenecekse Erdoğan, Diyarbakır’da Şivan Perwer ile sahneye çıkabilir, yok Türkçü-milliyetçi-ulusalcılardan oy istenecekse "Bizim ülkemizde Kürdistan diye bir bölge var mı? İstiyorsanız Kuzey Irak'ta Kürdistan var, defolun oraya gidin” diyebilir, yok bir kez daha Kürtlerden oy istenecekse İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan Adayı Binali Yıldırım, Erdoğan’ın bu sözlerinden çok değil 3 ay sonra Diyarbakır’a gidip “Atatürk zamanında da Kürdistan, Lazistan mebusları vardı” diyebilir, buna da ne Erdoğan ne de AKP örgütü ve tabanı ses çıkarır. Türkiye’de devlet budur. Türkiye’de siyaset budur. Böylesi ilkesizlikler ve küçük hesaplar üzerine kuruludur.
Binali Yıldırım’ın performansı bununla da kalmadı. Türk devlet geleneğinin “Ekümenik” (kelime anlamıyla “yerleşilmiş dünya”, “yaşanan dünya”; literatürde, çok kısaca, çeşitlilik içinde birliğe dayalı tek ve ve evrensel bir kilise gayreti, bu amaçla diğer kiliselerle yakınlaşma ve diyalog kurma çabalarında etkin konum) demekten ısrarla kaçındığı ancak Patrikhane’nin ve Hristiyan dünyasının önemli bir kısmının öyle tanımladığı Ekümenik Patrik Bartholomeos’un isim gününü kutladı Twitter’dan Yıldırım. Kutlama mesajında Patrik Bartholomeos için “Ekümenik” sıfatını kullandı ama İslamcısı milliyetçisi ulusalcısı hemen ayağa kalktı. “Rum Patriği Eyüp Kaymakamı’na, Fener Müftüsü'ne bağlıdır” diye yıllardır Patrikhane’yi aşağılamaya çalışan klasik devlet görüşünün yörüngesindeki bu kesimlere göre Patrik ve Patrikhane “Ekümenik” olamazdı. Aslında doğru bir tanımlama kullanan Yıldırım da bu hücumların etkisiyle tweetini sildi ve kutlama mesajını “Ekümenik” ifadesi olmadan yeniden yayınladı.
Ne olmuş oldu peki? Patrikhane’nin “Ekümenik” sıfatı kayıp mı oldu? Hayır. Yıldırım silmeseydi ne olurdu, Türkiye Devleti zarar mı görmüş olacaktı? Hayır. Görüldüğü gibi yazınca oluyordu. Bu kadar basitti. Söyleyince de oluyordu: Kürdistan. O da o kadar basitti.
Seçimlere, her ne kadar propaganda açısından adaletsiz biçimde cereyan etse de, belki de bu açıdan minnettar olmalıyız. “Olmaz” diye yer gök yıkılan her şeyin aslında pekala olabildiğini, bunun gerçeğe sadakat (keşke öyle olsa) adına değil de çıkar hesaplarına dayalı olarak yapılsa da pekala yapılabildiğini göstermesi açısından bir aynadır seçimler.
Çektiğimiz acılar ve sıkıntıların çözümü ya da çözüme giden yolu, bu kadar basit aslında. Sadece birilerinin canı öyle olmasını istediği için çözülüyor ya da kilitleniyor.
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.01.2020
26.10.2020
12.10.2020
14.09.2020
1.09.2020
17.08.2020
20.07.2020
8.06.2020
11.05.2020
13.04.2020