Yetvart DANZİKYAN
Tekrarlanan İstanbul seçiminde CHP-İYİ Parti adayı Ekrem İmamoğlu’nun, rakibi AKP-MHP adayı Binali Yıldırm’a 800 bin civarında oy farkı atarak başkan seçilmesi ve seçimde AKP’nin elinde olan bazı ilçelerden de İmamoğlu’nun birinci çıkması doğal olarak Erdoğan rejiminin ve AKP’nin artık kesinlikle iniş trendine girdiği yorumlarına yol açtı.
Mümkün ve muhtemelen öyle. Ancak önce bu iniş trendine şöyle bir tekrar bakmak gerekir. Evet özellikle tek adam rejimine geçildiğinden ve otoriterleşme keskinleştiğinden beri AKP’nin kendi seçmeniyle bile arasında bir mesafe olduğundan söz etmek mümkün. Zaten bu süreç bilhassa son yıllarda bir kısır döngüye dönüştü ve AKP güç kaybettikçe MHP’ye ve Türkçülüğe sarıldı, sarıldıkça güç kaybetti ve sonuçta AKP ve MHP birbirine muhtaç hale geldi.
Beri yandan İmamoğlu’nun da “çıkıştaki” bir figür olduğunu söylemek lazım. Süreç boyunca pek hata yapmadı, enerjisini, gençliğini ve belagatini iyi kullandı, muhafazakâr seçmene bol bol (kimi zaman lüzumundan fazla) mavi boncuk dağıttı ve İstanbul’da tarihî bir oranla belediye başkanı seçildi. Bunda hiç şüphesiz Kürt seçmenlerin de katkısı vardır. Hatta belki de katkıdan öte...
Beri yandan şu da var ki AKP’yi iktidara taşıyan kuşak da yıllar içinde değişiyor. Bırakın başörtüsü yasağını, 2007’deki Cumhurbaşkanlığı krizini, e-muhtırayı bile hatırlamayan, bilmeyen bir kuşak var artık muhafazakâr çevrelerde ve onların öncelikleri hayli farklı. Yani e-muhtıra verildiğinde 10 yaşında olan bir çocuk bugün 22 yaşında. 2001 krizinde 10 yaşında olan bir çocuk ise bugün 28 yaşında.
Hâl böyle fakat bütün bunlara eşlik eden iki kritik faktörü not etmeliyiz. Ekonomik kriz ve Suriyeliler konusu. Kriz günden güne bilhassa büyükşehirler açısından etkisini hissettiriyor ve gitgide çok daha fazla insan krizin sonuçları ile yüzleşmek ve mücadele etmek zorunda kalıyor. Bu AKP’liler için de böyle, MHP’liler için de. Üstelik mevcut krizin mevcut politikalarla yani tek adam rejimi ile çözülemeyeceği de öyle görünüyor ki muhafazakâr kitlede de artık kabul görüyor.
Suriyeliler konusuna gelirsek. 23 Nisan’daki mağlubiyet sonrası AKP’nin güçlü olduğu ilçelerde yapılan röportajlarda göze çarpan en öncelikli konu “Suriyeliler” meselesi idi. AKP seçmenleri krizin yanı sıra hatta daha da öncelikli olarak AKP’nin “Suriyeliler” konusunu çözemediğini dile getirmekte idiler.
Bu elbette tüm Türkiye’yi kapsayan ve ne yazık ki insan ve göçmen hakları ekseninde bir çözüm üretilemeyen bir konu oldu. Milliyetçi ve ırkçı ajitasyona hayli uygun bir konu olduğu için Suriyeliler ile iç içe yaşayanlar hızla provoke olabiliyorlar. Ki zaten bu konuya ne yazık zaten hiç yabancı değiliz çünkü geride bıraktığımız ve hâlâ içinde bulunduğumuz ortamda kitleler Kürtler aleyhinde de hızla provoke olabiliyorlar, oluyorlar.
Özetle muhalefet partileri konuya insan haklarına yaraşır bir açıdan bakma yaklaşımı göstermeyip tam tersine bilhassa mikro düzeyde konuyu kaşıma seçeneğine giderken iktidar da bu konunun üzerine gitmeyip geçiştirmeyi seçti. Ve sonuçta Suriyelilere karşı koşullanmış ne yazık ki geniş bir kitle ile karşı karşıya kaldık. Durumu bilen ve farkeden Erdoğan’ın 23 Nisan mağlubiyeti sonrası yaptığı konuşmada 300 bin Suriyeli’nin geri gönderildiğini vurgulama ihtiyacı hissetmesi de belli ki bu konuyla ilgili.
Pekâlâ, bunları sıralayarak nereye gelmeye çalışıyoruz? Evet AKP’nin ve Erdoğan’ın inişte olduğu doğrudur fakat bu iniş hem hızlı olmayabilir hem de yükselen umduğumuz gibi bir şey olmayabilir.
Öncelikle Erdoğan rejimi artık devletle iç içe geçmiş bir rejim ve hâlâ yasama, yürütme, yargı, ordu ve polis rejimin elinde. Evet rüzgâr farklı bir yerden estiğinde rejimler bu avantajlarını kullanamaz hale gelirler ancak bunun için çok güçlü bir rüzgâr olması gerekir.
Peki önümüzde çok güçlü bir rüzgâr var mı? Buna emin değilim. Evet yerel seçimlerde AKP her ne kadar Türkiye’deki ekonomik ve kültürel üretimin merkezleri olan büyük şehirleri kaybetti ise de İç Ege, Karadeniz, Orta ve Doğu Anadolu ile Karadeniz’in büyük kısmı ile G.Doğu Anadolu'nun bir kısmı hâlâ elindedir. Buna ilave olarak AKP tabanının bir kısmı belki Erdoğan rejimi ile mesafelense de bu kesimdeki muhafazakârlaşma eğiliminde görebildiğimiz kadarıyla bir değişim yoktur.
Özetle AKP ve Erdoğan rejimi tarihinin en güçlü krizini yaşarken seçmen kitlesindeki muhafazakârlaşma ve milliyetçileşme eğilimlerinde en azından şu an itibarıyla güçlü bir değişim gözlenmiyor.
Bu açıdan sadece CHP ve İmamoğlu için değil, sol ve demokrat muhalefet ile Kürt siyasal hareketi için de uzun ve ince bir yol var önümüzde.Bu güçlerin nasıl bir dayanışma içinde olacakları hiç şüphesiz gidişatı belirleyecek en önemli etmen.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.01.2020
26.10.2020
12.10.2020
14.09.2020
1.09.2020
17.08.2020
20.07.2020
8.06.2020
11.05.2020
13.04.2020