Yetvart DANZİKYAN
11 Ekim öğle saatleri itibarıyla baktığımızda, Ermenistan Azerbaycan arasında 10 Ekim’in sabah saatlerinde ulaşılan ateşkes anlaşmasına iki taraf ta uymuyor görünüyor. 10 Ekim gecesi Ermenistan, Azerbaycan ordusuna bağlı güçlerin Hadrut’ta iki sivili, yani bir anne ile engelli bir oğlunu öldürdüklerini duyurmuştu. 11 Ekim’de ise Azerbaycan Gence’ye yönelik Ermenistan saldırısında 9 sivilin hayatını kaybettiğini 33 kişinin yaralandığını duyurdu. Bunlar sadece ateşkesten sonra olanlar.
Savaşın başından beri Türkiye’nin kayıtsız şartsız biçimde Azerbaycan’ın yanında olduğunu duyurması, hatta ötesine geçip savaşa müdahil olması, orada neler olup bittiğinin sağlıklı biçimde anlaşılmasını imkansızlaştırıyor. İktidar ve siyasetin yanısıra medya da tüm gelişmelere tek bir mercekten bakıyor ve Ermenistan düşmanlığını körüklemeyi tercih ediyor. Hal böyle olunca iki tarafın ne dediğine bakmaya çalışmak, Türkiye’de Ermenistan yanlısı olmakla eşdeğer tutuluyor.
Türkiye ve Azerbaycan, tüm bu süreçte çözüm için atılacak tek adımı Ermenistan'ın Karabağ’dan çekilmesi olarak görüyor. Oysa durum, biraz KKTC meselesini de andırır biçimde, Karabağ’da yaşayan Ermeniler’in Azerbaycan’dan bağımsız olmayı istemeleri ile başladı. (Bu konuda Baskın Oran'ın yazısına da bakılabilir. )Ermenistan bu ayaklanmaya destek verirken, Azerbaycan içinde kalan Karabağ ile, ulaşım anlamında bağlantı kurmak için Azerbaycan topraklarının bir bölümünü işgal etti. 30 yıldır müzakereler de zaten daha çok Karabağ'ın konumunun yanısıra bu mesele üzerinde de yoğunlaşıyordu. Ve tabii göç etmek zorunda kalanların durumu. Türkiye de zaten yakın vakitlere kadar Karabağ’daki durumu sorun etmekle birlikte temel argüman olarak Ermenistan’ın bu işgal ettiği reyonlardan çekilmesi gerektiğini öne sürüyordu. .
Beri yandan son çatışmalar sonrasında özellikle sosyal medyada Hrant Dink'in bir vakitler yaptığı bir konuşmadan bölümler alınarak “Hrant şöyle demişti” türünden paylaşımlar da yapılıyor. Ve bu konuşmalardan alıntılanan bölümlerle Türkiye’nin şu anki pozisyonu desteklenmeye çalışılıyor.
Böylesi bir durumda yapılacak en iyi iş, onun ne yazdığına bakmak olsa gerek. İki hafta önce Agos, Hrant Dink’in 2004’te yazdığı bir yazıdan bir bölüm paylaştı. Orada şöyle diyordu Hrant Dink:
“Karabağ sorunu Kafkasya’nın geleceğini tehdit eden ve karşılıklı uzlaşmayla bir an önce çözülmesi gereken ciddi ve tarihsel bir sorundur.
Bu çözüm içinde halkların bağımsızlık talepleri, güvenlik sorunları ve müktesep hakları kesinlikle gözetilmeli, bölgeden göçettirilmiş olanlar yurtlarına dönebilmeli ve barış içinde yaşamanın koşulları yaratılmalıdır.
Böylesi bir çözüm için uluslararası girişimler, başta Minsk Grubu olmak üzere, çaba sürdürmektedir, Türkiye’nin de bu çaba içinde yer alması önemlidir.
Ne var ki, Karabağ sorunu esas olarak Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki bir sorundur ve Türkiye ile Ermenistan’ın ilişkilerini bu soruna kilitlemek doğru değildir. Aksine Türkiye, Ermenistan ile ilişkilerini geliştirebildiği ölçüde ancak Karabağ sorununda yapıcı bir rol üstlenebilir ve taraflar arasında arabuluculuk yapabilir.”
Dink’in sözlerini açıklamaya çalışmak bence gayet gereksiz. Yine de bir nokta üzerinde durmakta fayda var. O da Türkiye’nin pozisyonuna dair söyledikleri.
Açıkçası çatışmaların başlangıcından bu yana biz de dahil olmak üzere barışçıl ve adilane bir çözüm isteyenlerin söylediklerinden farklı değil, onun sözleri.
Türkiye, Ermenistan ile ilişkilerini nomalleştirdiği sürece sorunun çözümünde yapıcı bir rol üstlenebilir. Bu çok açık.
Ancak Türkiye ne yazık ki -2008’deki protokol sürecini hariç tutarsak- bunu yapmadığı gibi, son çatışma sürecinde Ermenistan’ı tamamen düşmanlaştıran bir eylem ve söylem içine girdi.
Bunun niye böyle olduğu üzerinde aslında uzun uzun durmak gerekir ama bu siyasete kısaca bakacak olursak, Türkiye’nin son birkaç yıldır bölgesinde sürekli “genişlemek” isteyen bir tutum içinde olduğunu görüyoruz. Suriye, Libya, Ege Denizi konusunda izlenen sert politika bunun göstergesi. Kafkaslar’da da böyle bir politika izleneceği, ülke içindeki milliyetçi tabanı diri tutmak için bölgenin gayet “uygun” göründüğü baştan beri belliydi.
Ancak Ermenistan’ı sürekli düşmanlaştıran bir çizgi bir yandan da tarihsel bir bağlama oturuyor. Türkiye 1915’ten sonra yüz yıl boyunca Ermeniler’i düşmanlaştıran bir tutum izledi.
Bunun sonuçları özellikle Türkiye’de milliyetçiliğin körüklenmesi ve Ermeniler’in, Ermenistan’ın toplumun zihninde amansız bir düşman olarak şekillenmesi oldu.
Şunu hemen not düşmek ve altını çizmek gerekir: Türkiye toplumunun önemli diyebileceğimiz bir kısmı aslında bu siyasete ikna olmadı, halklar arasında diyalog ve kardeşlik alttan alta, ya da görünür düzeylerde hep sürdü.
Ama bu devlet politikası ile Ermenistan’a ve Ermeniler’e düşman olan kesim, siyaseti, medyayı ve toplumsal hayatı şekillendirmeyi, baskın olmayı sürdürdü. Bunun ve Rumlar için yürütülen benzer politikanın sonuçlarını da yakın tarihimizde acı biçimde gördük.
Hiç şüphesiz Karabağ sorunu için taraflar Hrant’ın formülünü takip etmek zorunda değiller. Kendi çözümlerini umalım ki müzakere masasında kendileri bulacaklar. Ancak Türkiye’nin rolü açısından Hrant’ın sözleri, madem ki bu kadar önemseniyor, bir rehber olmalı.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları











































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.01.2020
26.10.2020
12.10.2020
14.09.2020
1.09.2020
17.08.2020
20.07.2020
8.06.2020
11.05.2020
13.04.2020