Yıldıray OĞUR
70’lerin başında Mao’nun yardımcısı Çu En Lay’a sormuşlar: “Fransız Devrimi hakkında ne düşünüyorsunuz?” Cevap: "Konuşmak için henüz erken!"
Hikâyenin dayandırıldığı Henry Kissinger’in On China kitabıyla öğrendik ki aslında adam böyle bir şey dememiş, her şeyin sebebi bir çeviri hatasıymış, konuşmak için erken dediği de bir iki yıl önceki 68 Paris Olaylarıymış...
Gezi Ayaklanması hakkında soğukkanlı bir konuşma için ise henüz çok erken. 200 yıl kadar olmasa da gerçek bir hesap dökümü için uzun yıllara ihtiyaç var. Çünkü üzerinden geçmeden karşımızda artık pek çok kişinin hayatının anlamını bulduğu bir milat, en ufak eleştirinin tekfir nedeni olduğu new age "din" var…
Bir yıldır tek referans noktası, ne yapmalı denince akla gelen tek şey, her türlü sanat olayının tek ilham kaynağı, magazin dergilerine röportaj veren Best model kökenli dizi oyuncularına bile "hınzır" aşk sorularından sonra sorulan şey Gezi…
Bütün ideolojilerin yaşam tarzı ideolojisi karşısında hükümsüz kaldığının, siyasi farklılıkların kültürel benzerlikler tarafından yutulduğu, Türk Solu’ndan liberallere uzanan büyük bir hat içindeki herkesi bir ortak siyasi projede aynılaştıran total kimlik Gezicilik. Erdoğan ve AKP nefretinin siyasi cazibesiyle cezbeye gelmişler için o farklılıkların artık bir hükmü de yok. Partisini CHP’lileşmekle suçlayıp ayrılan MHP’li Mansur Yavaş’ın CHP’den Ankara belediye başkanı seçilmesine ümitlerini bağlamış bir devrimcinin bir liberalin çaresizliği karşısında dünyanın hiçbir ideolojisi, külliyatı ne söyleyebilir.
Şehirli, eğitimli, beyaz yakalılar dünyasına giriş şifresi.
Durumun ne kadar vahim olduğu geçen haftalarda İstanbul’da görülen Gezi Ayaklanması’nın ilk can kayıplarından biri olan Mehmet Ayvalıtaş davasında yaşandı. 2 Haziran gecesi İstanbul Ataşehir’deki protestolar sırasında arkadaşlarıyla otobanı trafiğe kapatmaya çalışan SODAP üyesi 19 yaşındaki Mehmet Ayvalıtaş, ani fren sonucu meydana gelen zincirleme kazada bir aracın çarpması sonucu hayatını kaybetmişti. Tutuksuz yargılanan 19 yaşındaki üniversite öğrencisi sanığın avukatı mahkemede müvekkilinin duruşmalardan vareste tutulması talebini şöyle savundu: Müvekkilim de Gezi olaylarına destek veren bir üniversite öğrencisidir.
Bir Gezicinin ölümüne sebep olunca bile işe yarayabilecek, şoförün AKP’li çıkmamasının kaza ihtimalini yükselttiği, masumiyeti ispat için kullanışlı olabildiği bir iyi hâl kâğıdı Gezicilik...
Gezi’den Gezicilere kalan en kötü miras da bu. Hannah Arendt’in Devrimler Üzerine’de bahsettiği bütün devrimlerin devrimcilere bıraktığı ağır hasarın aynısı. Konuşmayı ve siyaseti bitiren halledilmesi her şeyin üstündeki bir esas meselenin keşfi. Kalabalık çarpması, dayanışmanın oluşturduğu aşırı özgüven, en ufak bir çiziği bile kaldıramayacak bir haklı olma heyecanı, bütün insanlığı, iyiliği kendinde bulup, bütün kötülükleri hasıma yükleyen vicdan çarpılması, karşı tarafı insani olmaktan çıkarıp ona karşı her şeyi mübah hale getiren bir insansızlaştırma, eğilip bükülmeyi ayıp sayan bir çelik iradeleşme… Aynı vasıfların bir kısmının iktidarda da sirayet etmesi şaşırtıcı değil.
Ama Gezi’nin alameti farikası bunların hiçbiri değildi. Esas fark meydana getiren, direniş kelimesinin bütün tarihsel mirasıyla üzerine kadife bir şal gibi örtüldüğü şiddetti. Her türlü orantısız zekânın sergilendiği bir sokak gösterisinin asla yapamayacağı o etkiyi yapan da köprülerden yürüme, otoyolları kapatma, meydanları işgal etmeyle bir olağanüstü hâl ve bunu götüren şiddetti. İktidarı korkutan, çaresiz bırakan o zekâ dolu espriler değil, olağan hayatın olağanüstüleştirilmesiyle ortaya çıkan kitlesel şiddetti.
Yayınları beğenilmeyen kanalların araçlarını, belediye otobüslerini yakıp parçalayarak önünde üzerine fotoğraf çektirmeyi bir kıvanç ve hatıra vesilesi yapan, küfrü bir gülmeceye çeviren de şiddetin estetikleştirilmesi, normalleşmesi, meşrulaşmasıydı.
Birinci yıldönümünde Gezicilerin elindeki en büyük güç yine şiddet, yine direnmek… Kullanırlar, kullanmazlar. Ama ellerinde iktidarı sarsacak en büyük koz yine barikatlar, yine yolları kapatmalar, yine köprüyü yürüyerek geçmeler, meydanları işgal etmeler, barikatlar arkasından başbakanlık ofisine yüklenmeler... Ve sonra her şeyi devletin şiddetine yıkıp hesap ödemeden mağduriyetleri de devşirip çıkmak…
Bunun dışındaki her şey, ne kadar orantısız zekâ eseri de olsalar iktidarın göğsünde rahatlıkla karşılayacağı demokratik protestolar olarak kalırlar.
Şiddetin büyük dönüştürücü gücünü keşfetmiş bir kalabalık var karşımızda. 30 Mart sonrası siyasetten ümidi kesmek için de her şey mevcut. İçeriden ihanete uğrayan iktidar cephesini bu Brütüslük, bu cemaat fedailerinin büyük umutlar bağlanan tape'leri bile yıkamadı.
Gezi'den bugüne kalan en kötü miras siyasetsizliği, meşruiyet sınırları içindeki mücadeleleri yanında gülünç ve beyhude bırakan bu tadına bir kere varılmış yasak elmaydı. O direnişte hayatını kaybedenler üzerinden, sanki onlar da bu direniş çağrılarının, bu direniş stratejisinin içinde, o ağır havada hayatlarını kaybetmemiş gibi yeniden meşrulaştırılan, kutsallaştırılan, tek yol olarak görülen bir çaresizlik…
Elinde gazeteleri, köşeleri STK’ları, TV'leri, partileri, reklam ajansları, film stüdyoları, üniversiteleri olan toplumun kaymak tabakasını, sesi çok çıkanları, entelektüel iktidarı elinde bulunduranları, demokrasi dışı yollarla direnmenin makul bulunduğu bir savrulmaya sürükleyen, 'Molotof'lara ateşli 'kokteyl' muamelesi çektiren, holigan taraftarların küfürlerinde, ergen esprilerinde siyasi deha aratan bir çaresizlik bu…
"Her ağacın kurdu özünden olur" derler. Bu ağacı bir yılda kemiren de özündeki bu kurt oldu.
Yine de bir yıl sonra konuşmak hâlâ zor ve henüz çok erken...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları





















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.12.2025
23.12.2025
17.12.2025
15.12.2025
10.12.2025
9.12.2025
6.12.2025
3.12.2025
1.12.2025
24.11.2025