Yıldıray OĞUR
Tarihin tekerrürü, belki de sadece bir tesadüf. Onun da babası müderristi. O da Orta Anadolu’da doğmuştu. O da "İslamcı" Sebilürreşad dergisi çevresindendi. O da Mehmet Akif’in çok yakın bir dostuydu. O kadar ki Zulmetten Nur’a adlı kitabına önsöz yazan Akif, ondan “Benim Şemseddinim” diye bahsetmişti. Şemseddin, “Dinin güneşi” demekti. Medrese eğitimi aldı, Darülfunun’da müderrislik yaptı, o da İslam tarihi üzerine kitaplar yazdı, dersler verdi. Ordinaryüs profesör oldu. Arapça, Farsça ve Fransızca biliyordu.
Tesadüfler zinciri burada bitmiyor.
1949 yılı. Seçimlere bir yıl vardı. Demokrat Parti, iktidara doğru yürüyordu. İsmet Paşa, ön almak için bir İslam açılımı yapmaya karar verdi. İlk İlahiyat Fakültesi, ilk İmam Hatip böylece açıldı. Daha fazlası gerekiyordu. 16 Ocak 1949’da babası müderris olan, üç dil bilen İlahiyat profesörü, Akif’in arkadaşı Şemseddin Günaltay böylece Başbakanlığa getirildi.
CHP 1950 seçimlerine müderris Şemseddin Günaltay Başbakanlığında girdi. Sonuç Demokrat Parti yüzde 52 ile tek başına iktidar oldu. 27 yıldır ülkeyi yöneten CHP yüzde 39’da kaldı.
Halk, ordinaryüs profesör bir İlahiyatçıyı değil, ittihatçı bir ekonomisti, beyaz Türk bir toprak ağasını seçmişti.
Yani CHP’ye kim “bu dindar halk oy verdiği liderin dini bütün olup olmadığına bakar” dediyse yalan söylemiş. Öyle olsaydı, adı “Dinin yıldızı” demek olan Necmeddin Erbakan’ın yerine halk gidip oylarını Süleyman Demirel ve Turgut Özal’a vermez, Millî Görüş’ün tarihinde aldığı en yüksek oy yüzde 21.38 olmazdı...
O yüzden günlerdir, cumhurbaşkanı değil de fakülteye profesör seçecekmişiz gibi Ekmeleddin İhsanoğlu’nun üstün akademik, entelektüel cv’sini görgüsüzce gözümüze sokanlar siyasette ehliyetin, akademik titrlerin şişkinliği, dil bilgisiyle ölçülmediğini bilmiyorlar herhalde.
Belki de Platon-Aristo arasındaki bütün felsefe tarihinin haşiyeleri olarak sürdüğü kadim tartışmada, devlet yönetimi iyi eğitilmiş elitlerin işidir deyip neredeyse bütün totaliter ideolojilere esin kaynağı olmuş Platon’dan yana saf tutmuşlardır.
O kadar derinliği bile yok bu epey tanıdık kaba elitizmin. “İhsanoğlu’nun Doğu-Batı dillerine ve iki kültüre vukufiyeti ile Türkçeyi en kaba ve argo haliyle bilmekten gayri herhangi bir dile ve kültüre hakimiyeti olmayan ‘belagat ustası’ bir cumhurbaşkanı tipinden daha uygun olabileceğinden” bahsedenlerin, 60’ların Türk filmlerindeki meşhur o tekne partisi sırasında taşralı baş karakterle kahkahalarla dalga geçen zengin züppe tiplerinden pek farkları yok.
Tam da Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adaylığını kalabalık dindar kitleler için Yılmaz Büyükerşen’in adaylığından farksız kılan da bu elitizm, bu hesaplanmışlıklar ve siyaset mühendislikleridir.
Ekmeleddin İhsanoğlu’nun adı, Cumhuriyetin ilk yıllarında kızıp ülkeyi terk eden babasını saymazsak, oylarına göz dikilmiş AK Parti seçmenleri için dinî kimliği yüzünden mağdur edilmiş, bu açıdan temsiliyet hissi uyandırabilecek bir isim değildir.
Tam tersine, basit bir gazete taramasında görüleceği üzere karşımızda başörtülü kızların üniversitelere dahi alınmadığı zamanlarda bile akademik kimliği yüzünden elitler ve merkez medya tarafından hep taltif edilmiş, övülmüş, Beyaz Türk muhitine, İslami cemaatten daha yakın durmuş bir salon dindarı profili durmaktadır. Geçen yıl Türkiye’ye taşınmış bir Yeni Zelandalı çiftçi için bile onun adaylığına karar verilirkenki kriterlerden birinin bile eşinin başörtülü olmaması olduğunu tahmin etmek güç değildir. Bu bile tek başına adaylığının dindarlar için tekabül ettiği şeyi anlamaya yeter.
Kitap tanıtımlarında, düğünlerinde boy gösteren, son dönemdeki eserlerini Kılıçdaroğlu ve Sarıgül örneklerinde gördüğümüz siyaset mühendisliği çetesiyle olan samimiyeti, Ertuğrul Özkök’ten aldığı “İslam’ın en barışçı yüzüne ödül” övgüsü bile yeterli negatif referanslardır.
Bütün bu negatif referansları değiştirebileceği, İslam Konferansı Örgütü Genel Sekreterliği’ndeki performansı da bu politik elitizmin, “güçlülerle takılma” hâlinin Orta Doğu siyasetine taşınmasından ileri gidememiş, Türkiye’den çok örgüte ev sahipliği yapan Suud’un Orta Doğu okumasına yakın durmuş, son Mısır darbesindeki tutumu ise onu tanımayan dindar kitleler için kötü bir tanışma vesilesi olmuştur.
Daha da tuhafı CHP’nin bu adaylıkla sadece dindarların değil, Erdoğan karşıtlığından muhakemesini ve hafızasını yitirmemiş solcuların ve Alevilerin de desteğini riske atmış olmasıdır.
1977 gibi sağ-sol çatışmasının zirve yaptığı yıllarda MC iktidarında Türkeş’in (İslamcı Erbakan’ın bile değil) danışmanlığını yaptığını öğrendiğimiz İhsanoğlu’nun devlete epey yakın tarihi Nazım Hikmet çevirileriyle bile kapatılacak gibi görünmüyor. (Ayrıca Nazım Hikmet bir referanssa ona vatandaşlığını iade eden Erdoğan daha solda bir aday olarak görülebilir.)
İhsanoğlu’nun adını duyunca “Ben Atatürk’ün evladıyım bunu kabul edemem” diye Oidipus kompleksleri etrafa saçılan arkaik Kemalist tepkilerden bahsetmiyorum bile.
Şu ana kadar olan kısım bu adaylığın kötü bir siyasi mühendisliğin eseri olduğundan hareketle yazıldı.
Daha ilginci bu adaylığın arkasında daha büyük ve usta bir siyasi mühendisliğin olma ihtimalidir.
“İslam’ın en barışçı yüzü” başlığı bu velüd tarlaya girişin şifresidir âdeta. 10 yıldır AK Parti’yi ABD’nin Orta Doğu’daki ılımlı İslam projesinin parçası ilan edenlerin, AKP’yi Batı’nın yeni korkusu "radikal İslam"ın kollarına bırakma telaşesi, Orta Doğu’daki "ılımlı İslam" rolünü oynamaya heveslerini görmek için komplocu olmaya gerek yok. Son iki yıldır Orta Doğu’da ve Türkiye’de yaşananlarla bakmak yeterli.
Mısır darbesini, Müslüman Kardeşler'i kendisine büyük bir risk olarak gören Körfez ülkelerinin (Suud-BAE) finanse ettiğini, Batı’nın buna göz yumduğunu, Libya’da da aynı koalisyonun Arap Baharı’nı bir darbeyle yeni bir laik diktatöre yedirdiğini, Sünni radikalizme karşı Batı’nın sufi Şiiliğe yakın durup, İran’la diyalog kapılarını zorladığını, Gülen hareketinin AKP karşısında sufi olarak kodlanmasının boşuna olmadığını gazete haberlerinden okumak mümkün artık.
Arap Baharı’ndan sonra yükselen siyasal İslamcılığa karşı küresel iktidarın yeni hassasiyetleri, öncelikleri düşünüldüğünde muhalefetin çatı adayı tanımına bir salon dindarı profili olan Ekmeleddin İhsanoğlu’ndan çok Erdoğan’ın adının layık olduğunu söylemek mümkün. Yani küresel muhalefetin çatı adayı olarak Erdoğan...
Galiba tarih yine bir siyasi mühendislik karşısında yeniden tekerrür etmeye hazırlanıyor.
Halbuki ne demişti Akif: “Tarih'i tekerrür diye ta'rif ediyorlar; Hiç ibret alınsaydı tekerrür mü ederdi?"
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025