Yıldıray OĞUR
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Trump’la görüşmek üzere ABD’ye uçtu. Cumhurbaşkanı, havaalanında düzenlediği basın toplantısında Trump’a, “General Mazlum” diyerek telefonda görüştüğü, YPG Komutanı Ferhat Abdi Şahin’in “nasıl bir terörist olduğunu” gösteren bir dosya sunacağını da anlattı.
Cumhurbaşkanı’nın uçtuğu ABD’de ise geçen hafta ilginç bir seçim yaşandı.
San Francisco bölge savcılığı için yapılan seçimi bir terörist anne ve babanın oğlu kazandı.
İkisi polis, üç kişinin katili, biri hala hapiste olan gerçek teröristlerden bahsediyoruz.
Buraya geçmeden bir parantez açıp, ABD’de hakimlerin ve savcıların da dahil olduğu 500 bin kamu görevlisinin göreve seçimle geldiğini söylemek gerek.
Yüksek mahkeme üyeleri, yüksek rütbeli generaller, büyükelçilerin de aralarında 2500’ı aşkın üst düzey görevli ise Başkan ve Kongre’nin içinde olduğu çetin bir sistemden onay alarak pozisyonlarına oturabiliyor.
Parantezi kapatıp, Bernie Sanders’dan, Alexandria Ocasio-Cortez’e, bütün Amerikan solunu çok heyecanlandıran San Fransisco’nun yeni seçilen bölge savcısı Chesa Boudin’i tanıyalım.
39 yaşındaki Boudin, aileden solcu. Ama öyle Amerikan tarzı “liberal” denen bir solculuk değil bu, bayağı Marxist bir aileden geliyor.
Büyük amcası Louis Boudin, 20’inci yüzyılın başında Amerikan Sosyalist hareketinin en önemli isimlerinden biri. Lenin, Rosa Luxemburg’la birlikte ABD temsilcisi olarak İkinci Enternasyonel’e katılmış, daha sonra savcılık yapmış bir hukukçu ve teorisyen.
Dedesi Leonard Boudin, Fidel Castro’nun, solcu sendikacı Hoffa’nın, Sovyet ajanı çıkan Judith Coplon’ın davalarını üstlenmiş yine meşhur bir solcu avukat.
Ama esas hikaye anne ve babasınınki.
Annesi Kathy Boudin ve babası David Gilbert, 60’larda üniversite kampuslarında Vietnam Savaşı ve ırkçılık karşıtı bir gençlik hareketinden ortaya çıkmış Weather Underground adlı silahlı bir solcu örgütün militanları.
Bu örgüt Pentagon’u bombalamaktan, 1971’de FBI bürosunu basıp gizli bilgileri çalarak gazetelere servis etmeye kadar sayısız silahlı ve yasadışı eyleme imza atmış bir örgüt.
Örgütün son ve en kanlı eyleminin tarihi 1981.
Irk ayrımcılığına karşı mücadele eden silahlı örgüt Siyahi Kurtuluş Ordusu militanlarıyla birlikte, özel bir güvenlik firmasının para taşıyan aracını soymaya kalkışıyorlar.
Bu sırada çatışma çıkıyor ve çatışmada iki polis ve bir güvenlikçi öldürülüyor. Bütün militanlar da yakalanıyor.
Chesa Boudin bu sırada sadece 14 aylık bir bebek.
Soygun planı da annesinin onu bakıcısına bırakmasıyla başlıyor.
Anne Boudin 25 yıl, doğrudan polislerin ve güvenlik görevlilerin öldürülmesiyle suçlanan babası ise 75 yıl hapis cezasına çarptırılıyor.
Anne babası terör suçundan hapse düşmüş bir bebek olarak hayata başlıyor Chesa Boudin.
Aynı örgütten ama yakalanmamış iki karı-koca tarafından evlatlık olarak yetiştiriliyor. Tabii sıkı bir solcu olarak.
Hapisteki anne ve babası yüzünden hukuk okuyor, hukuk doktorası yapıyor. Latin Amerika üzerine çalışıyor. Gençliğinde Venezuela’ya gidip Hugo Chavez’e tercümanlık bile yapmış. Chavez, Venezuela devrimci harekatı, Bolivarcılık üzerine kitapları var.
San Fransisco’da, mağdurlara hukuk hizmeti veren solcu bir avukat olarak girdiği savcılık seçimlerini, üstelik güçlü bir Demokrat adaya karşı kazandı.
Kazanır kazanmaz önce 23 yıl hapis yattıktan sonra 2003’de bir afla hapishaneden çıkan ve şimdi üniversitede hocalık yapan annesini aramış, ardından da hala New York’ta hapiste olan babasını ziyaret etmiş.
Türkiye’de asla mümkün olmayan bir kariyer var karşımızda.
Güvenlik soruşturmalarından asla geçemeyecek, bir şehrin savcılığı gibi bir koltuğa asla oturtulmayacak, hatta civarına bile yaklaştırılmayacak bir karakter.
Şimdi bu rejim düşmanı, komünist, terörist bir anne ve babanın ABD karşıtı, Chavez hayranı oğlu artık San Fransisco’nun savcısı.
Ama iyi bir hukukçu olduğu, mesleğini sadece kanunları ve adaleti gözeterek yürüteceği konusunda kimsenin bir şüphesi yok. Belki tercih haklarını daha çok dezavantajlı, ezilen kesimler, azınlıklar, muhalifler lehine kullanabilir. Zaten bu yüzden ABD’de savcılar seçimle makamlarına geliyor.
Türkiye’de de savcıların, hakimlerin politik görüşleri biliniyor.
Her adliyede, üst yargı kurumlarında hangi hakimlerin, savcıların muhafazakar, hangilerinin sosyal demokrat, kimlerin ülkücü olduğunu kime sorsanız söyler.
Tek fark onları halk seçmiyor. .
Uzaydan hakim ve savcı getirilemeyeceğine göre bu politik, dini kimlikler de kaçınılmaz.
Ama tam da hakimlik ve savcılık bu kimliklerden fazlası demek zaten.
Kendi kimliğinden, aidiyetinden, önyargılarından, mahalle baskılarından, toplumun ya da siyasetin beklentilerinden sıyrılıp hukuk ve adaletin gereğini yapabilmek demek.
Ama geçen hafta Karar’da Taha Akyol’a konuşan eski Anayasa Mahkemesi başkanı Halim Kılıç’ın sözleri bunun Türkiye’de ne kadar zor olduğunu bir kere daha gösterdi:
“Ayrım yapmadan söylüyorum. Siyasi davalarda siyaset kurumları kendi unsurlarının lehine sonuçlanması için ahlaki, insani ve evrensel tüm kuralları yok sayabiliyor. Karar veren hakim gerici-ihanet-hain-uşak ve örgüt üyesi gibi ithamların korkusuyla bazen vicdanla bağlantısını kesmek zorunda kalıyor.”
Bu röportajı okurken bu aralar Netflix’de gösterilen bir belgesel geliyor akla.
The Devil Next Door adlı belgesel, ABD’de 1985 yılında Ukrayna göçmeni 66 yaşındaki Ohio’lu oto tamircisi John Demjanjuk’un, Nazilerin Polonya’daki Treblinka toplama kampında dehşet saçan Korkunç İvan olduğu gerekçesiyle yargılanmasının hikayesini anlatıyor.
Yaşlı Demjanjuk, ABD tarafından 1986’da İsrail’e gönderiliyor. İsrail’de son Nazi suçlusunun yargılanması büyük bir heyecan yaratıyor. Mahkemeler televizyondan canlı yayınlanıyor. Fakat mahkeme boyunca elde iki kare fotoğraf ve sahte olup olmadığı tartışmalı bir kimlik kartı dışında Demanjuk’un 45 yıl önceki Korkunç İvan olduğunu gösteren somut bir delile ulaşılamıyor. En somut delil, mahkeme kürsüsüne tanık olarak çıkıp dehşet dolu hikayeler ve öfke krizleri içinde Demjanjuk’u teşhis eden Treblinka’dan kurtulan mağdurlar. Ama onların ifadelerinde de çelişkiler var.
Bütün riskleri göze alarak Demjanjuk’u dindar bir Musevi olan sıra dışı bir avukat temsil ediyor. Çok da iyi savunuyor. Ama şüpheleri artıran çok sayıda delili ortaya koysa da, mahkemenin soykırım mağdurlarının önünde başka bir karara eli gitmiyor ve Demjanjuk’u idama mahkum ediyor.
Yedi yıl İsrail hapishanelerinde yatan Demjanjuk için temyiz süreci başladığında artık Doğu Bloku devrilmiş ve ortaya KGB arşivlerinden Demjanjuk’un Korkunç İvan olmadığı iddiasını güçlendiren yeni belgeler çıkmıştır.
Ama bu tartışmalı delillere göre bir Nazi suçlusunu aklamak hala kolay değildir. Davanın temyiz duruşmasında Demjanjuk’un ikinci avukatlığını üstlenen eski bir savcı baskılara dayanamayarak intihar eder, eski avukatının yüzüne asit atılır.
Ve bu ağır koşullarda mahkeme heyeti, salonu dolduran soykırımdan kurtulmuş insanların ve ailelerinin karşısına çıkar, bütün İsrail’in izlediği bir canlı yayında, ülkenin kuruluş trajedisi hakkındaki bir davada, Nazi işbirlikçisi bir katliamcı olduğu iddiasıyla yargılanan sanığı delil yetersizliğinden aklar ve serbest bırakır.
Hikayenin devamı da var. Demjanjuk pek de öyle yaşlı bir oto tamircisi çıkmıyor.
Ama İsrail Yargıtay’ının verdiği karar hikayenin sonundan daha şaşırtıcı.
Maalesef Türkiye’de “vicdanla bağlantısını kesmek zorunda kalan” hakimlerin kararlarına çok sayıda örnek verilebilir ama devletin ve toplumun baskılarına göğüs gerip, sadece adaletin gereğini yapabilen hukukçulara örnek bulmak hiç kolay değil.
Özellikle de son zamanlarda.
Bunun istisnası Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay’ın son dönemde verdikleri bazı kararlar.
Fikir ve ifade hürriyetinin sınırlarını genişleten, yasal derneğe üye olmanın suç kabul edilemeyeceği, darbeyi bildiğine dair somut delil olmayan insanların darbecilikle, terör örgütü üyeliğiyle suçlanamayacağını söyleyen bu kararları hakimler, siyasetin korkutucu gölgesine, kendilerine sallanan parmaklara rağmen, kariyerlerini, hukukçu kimlikleri uğruna riske atmayı göze alarak alıyorlar.
Yargıtay’ın hem siyasete hem de intikam isteyen kalabalıklara rağmen Altan ve Ilıcak davasında ağırlaştırılmış müebbeti bozması da böyle cesur bir karardı.
Şimdi benzer bir sınav da Danıştay’ı bekliyor.
Şehir Üniversitesi’ne arsa devri konusunda Danıştay’ın verdiği iptal kararı bugünlerde temyiz için gittiği Danıştay Dava Daireler Kurulu görüşülecek.
Ülkenin birikimi olan bir üniversitenin kaderini belirleyecek bu karardan, ileride Danıştay hakimlerinin koltuklarına oturacak hukuk öğrencileri, bugünlerin tarihini yazacak tarih öğrencileri de etkilenecek.
Bakalım geleceğin hakimlerine örnek olabilecek ve bugünleri yazacak geleceğin tarihçilerine “o zor şartlara rağmen Ankara’da hakimler de vardı” şerhi düşürtebilecekler mi?
Not:
Bu yazı yazılırken son dakika gelişmesi olarak Ahmet Altan hakkında yeniden tutuklama kararı çıkarıldığı haberleri geçmeye başlamıştı.
Anlaşılan hukuk yerine intikam isteyen eli meşaleli kalabalıklar yine Themis heykelini ateşe vermeyi başardılar. “Bize şunu yapmışlardı” diyenler, o şikayet ettiklerinin hepsini yapmadan huzur bulamayacak. Bu ülkede herkes sırayla mağdur ve zalim oldu ve eşitlendi. Bakalım bu kötü eşitliği bozmaya kim cesaret edebilecek...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
21.06.2025
18.06.2025
16.06.2025
15.06.2025
11.06.2025
8.06.2025
4.06.2025
2.06.2025
1.06.2025
26.05.2025