Zülfikar ÖZDOĞAN
'Politika soğuduğu zaman tarih olur' diyenler var. İzin verirseniz bir adım daha ileri gidelim. Politika, soğumaya başladığı zaman tarih olmaya başlar. Hatta, günümüzde politika, soğumaya başlamadan yaşanan tarihin bir parçasıdır dersek pek yanlış bir şey söylememiş oluruz.
Tarih ile politik olaylar geçmişte olduğu gibi artık birbirinin öncülü veya ardılı değildirler, içiçedirler. Günümüzde politika icra ederken tarihle meşgulüz, tarihle meşgul iken politika icra ederiz. İşin ilginç yanı, bunu yaparken olayın pek bilincinde ol(a)mayız.
Zaten olmamız da pek gerekmiyor. Tarihle güncellik son zamanlarda o denli birbirine karıştı ki, işin içinden çıkana aşkolsun. Tarihçilerin sıradan gazeteciler gibi her gün demeç verdiğine tanık oluyoruz, araştırmacı gazeteciler ise 'damardan tarihçi'lerin görevlerini devralmaya başladılar.
Peki, kötü mü oldu?
Olay, iyilik veya kötülük meselesi değildir. Zamanla ve zeminle ilgili bir meseledir. Zamanla zemin, zeminle zaman hercümerç oldu, içiçe geçti. Bildiğimiz kavramlar kabuk değiştirip bambaşka mahiyetler kazanmaya başladılar. Olaylar öylesine hızla değişiyor ve kavramlar öylesine farklılaşıyor ki anlamakta güçlük çekiyoruz.
Değişimin hızına yetişemiyoruz, algılamakta güçlük çekiyoruz, şaşkınlığa uğruyoruz ve çaresiz bir biçimde eski kavramlara tekrar sarılıyoruz, sanki onlar bizi kurtaracaklarmış gibi!
Bu da yeni tür muhafazakarlığın bir başka biçimi olsa gerek! Yeni yetme komünistler neden eskileri taklit ediyorlar? Çaresizlikten, şaşkınlıktan.. Hele milliyetçiler, liberaller, dinciler.. Hepsinin gözleri adeta arkalarına oyulmuş. İleriye bakan yok. Herkes tarihten medet umuyor. Tarih tarih olalı bu kadar makbul olmamıştı.
Eski zamanlarda toplumsal olayların tarih olarak nitelenmesi için aradan birkaç yüzyıl, en az birkaç onyıl geçmesi gerekiyordu. Kişiler kendilerinin, babalarının, dedelerinin yaşadıklarını dünün olayları gibi anlatıyorlardı. Tarihsel olaylar ise adeta bir masal gibi zamanın derinliklerinden süzülüp gelen olaylar gibi naklediliyordu.
Çok eski zamanlarda ve uzaklarda, yerkürenin ma'badında cereyan eden, simgeleri ve kahramanları gizemli, kanlı, korkunç ve sihirli olaylar dizisi! Olaylar öylesine korkunç, kişiler öylesine gizemliydi ki masal, efsane ve tarihsel olaylar arasındaki sınır ipinceydi.
Unutmamak gerekir ki insanoğlunun yazıyı bulup yaşanan tarihsel olayları önce tabletlere, daha sonra kalemle kağıda ve günümüzde bilgisayar ekranlarına dökmesinin üzerinden sadece birkaç bin yıl geçti. Buna karşın insanoğlunun varoluşu milyonlarca yıl ile ölçülüyor. Son zamanlardaki gelişmenin hızı akıllara durgunluk verecek ölçüdedir. Sadece toplumsal yaşamın diğer alanlarında değil, tarih biliminde de bu böyledir.
Modern zamanlara geldikçe tarihselliğin kriteri daralmaya, zaman aralığı küçülmeye başladı. Teknolojinin gelişmesi ve iletişimin çeşitlenmesi ve yoğunlaşması tarih bilincinde farklılaşma yarattı.
Olaylar o denli hızlı gelişmeye başladı ki, bugün artık tarih yıllarla, aylarla, haftalarla, ölçülüyor. Yılları, ayları, haftaları bir yana bırakalım, tarih günlerle ölçülüyor. Hatta saatlerden sözedersek pek abartma yapmamış oluruz. Bugün internette bir saatlik haber oldukça bayat bir haberdir. Yani bir saatlik haber çoktan tarihe karışmıştır bile!.. Kısacası, tarih daha hızlı, hem de çok hızlı akmaya başladı.
Kuşkusuz sadece üzerinden geçen zaman bir olayı tarihsel kılmaz. Bazı olaylar önemi itibariyle hemen tarihi olaylar kategorisine girerler. Hrant Dink'in öldürülmesinin üzerinden kaç ay veya kaç gün geçti? Ama üzerinde konuştuğumuz zaman sanki çok uzun bir zaman parçasından sözediyoruz adeta. Olay daha sıcakken 'Hrant'tan önce, Hrant'tan sonra' diyenlerimiz oldu. 'Bu bir dönüm noktasıdır', dendi.
Diyenler çok da haksız değillerdi. Olayın kendisi tarih açısından büyük önem taşıyordu. Dolayısıyla o olaya katılanlar çoktan tarihsel kişilik kazandılar. Hepimiz son derece önemli tarihsel bir olayı birlikte yaşadık. Bu yönüyle biz de tarihe karışıp, tarihsel bir kişilik olduk. Halbuki yaşanan olayın üzerinden çok fazla zaman geçmedi. Topu topu altmış küsur gün. Altmış küsur gün nedir ki!..Eskiden altmış günde ancak bir yerden başka bir yere gidiliyordu. At, eşek sırtında, git babam git!.. Yürü babam yürü!.. Günlerce, haftalarca, aylarca yürü!..
Nereden nereye geldik!.. Birkaç bin yılda insanoğlunun katettiği mesafe akıllara durgunluk veriyor. Hele son birkaç on yılda olan bitenleri akıl havsala almıyor. Üstelik bütün bunları bizim kuşak tekmili birden yaşadı. Tarihin başka hiç bir dönemecinde bu kuşağın ulaştığı yaşam, deneyim ve bilgi birikimine sahip bir başka kuşak yoktur. Övünsek mi, dövünsek mi, bilemiyoruz. Galiba buna karar verecek olanlar, bizden sonraki kuşaklar olacak.
Heyyy, bizden sonraki kuşaklar, duyuyor musunuz bizi?..
x x x
Not: 2007 yılında yazılan bir yazı.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
15.11.2013
26.09.2013
11.08.2013
15.06.2013
8.01.2013
11.12.2012
26.11.2012
15.11.2012
3.11.2012
15.10.2012