Celal DENİZ
Sahi bir insanın kendi toprağında sürgün olması nasıl bir duygu yaratır insanda?
Sahi bir insan kendi evine, kendi sokağına, kendi mahallesine ve dahası her metresinde anıları uçuşan şehrine nasıl yabancılaştırılır?
Bir toplum nasıl ana dilinden, kültüründen uzak bir yaşama mahkum edilir?
İlk kez Erdal Atabek'te duydum bu sözü. "Kendi Yurdunda Sürgünsün" * Bu bir Kitabının adıydı. 12 Eylülde toplumu depolitizasyon sürecine sokarak, müzikten, eğitime, dinden felsefeye, konuşma dilinden (argolaşma) sinemaya kadar her şeyde bir arabeskleşme yaratarak toplumu özellikle gençleri "karşı kültürün" cenderesinde biçimlendirdiler. Erdal Atabek bu sürece duyduğu kaygıdan dolayıdır ki kendi değerlerine yabancılaşan insanın bir "sürgün" yaşadığını düşünür.
12 Eylül yılları bir başka sürgünü yaşattı bizlere. Politik göçmenler ülkesinden uzaklara gitmek, geride çok çok değerli parçalarını bırakarak dillerini bilmedikleri bir ülkede yaşamak zorunda kaldılar. Kimileri sekiz kimleri on yılda döndüler ülkelerine. Kimileri bir küskün hayata teslim oldular, kaldılar gittikleri ülkelerde bir yabancı sıfatını taşıyarak.
Bunları yaşadık ve adına "zor yıllar" dedik.
Ne ki 12 Eylülden 35 yıl sonra bu topraklarda bir başka sürgün yaşanıyor. Devlet Kürdistan'ın belli ilçelerini aylardır kuşatmış, cebarrut yüzünü sivil halka göstermekte. Bahanesi hendekler. Ne hukuk ne anayasa kaldı ortada. Cumhurbaşkanının kaymakamlara " gerekirse mevzuatı bir yana koyun" dediği bir ülkede keyfiliğin önü açılmaz mı? İşte keyfiliğin hukuksuzluğun örnekleri yaşanıyor Cizre'de, Sur'da ve diğer kentlerde.
Hendeklerin ve tankların, zırhlı araçların ortasında sivil ölümler, açlık, susuzluk, gayri insani yaşama koşulları ve devletin özellikle evlerini terke zorlamaları sonucu bu çatışmalı bölgede yaşayan Kürtler, sığındıkları evleri sokakları mahalleri terk ederek bilinmeze bir "sürgün" yaşamaya başladılar. Bölgeden gelen haberler, sosyal medyaya düşen fotoğraflar halkın perişanlığını gözler önüne seriyor.
Yüz yirmi bin nüfuslu Cizre'den yüz bin kişi evini terk etmiş, Sur'da, Silvan'da, Silopi'de, Derik'te binlerce insan terke zorlanmıştır.
Ve bugün Kürtler yeni bir sürgün yaşıyorlar kendi topraklarında. 1990'lı yıllarda da Lice ve köyler yakılmış insanlar göçe zorlanmışlardı. Binlerce insan bulundukları köyleri evleri mahalleri boşaltmış şehirlere göç etmişlerdi. Bugün Sur'da, Cizre'de sürgün edilenlerin çoğu, 1990'lı yıllarda da bir başka sürgün yaşamış insanlardı.
Bu sürgün hayat sadece mekan değiştirmek durumuyla kalmıyor, kalmayacak. Barınmadan, eğitime, sağlıktan psikolojik duruma kadar bütün bir hayatı etkiliyor etkileyecek. Çocukluğundan bu yana o semtlerde, o evlerde, o kentlerde yaşayanlar için nasıl bir travma yaratır hiç düşündünüz mü bu zoraki sürgün? Geri dönme umuduyla akrabalarına sığınanlar çok daha başka bir travmayı yaşayacaklardır. Döndüklerinde ne ev, ne sokak nede komşu kalmış olacak devlet şiddetinin en ağır yaşandığı bu şehirlerde.
Kuşatılmış bir hayat sürüyoruz her birimiz aslında farkında olmasak da. Kimimiz ekonomik kimimiz politik bir kuşatmanın içinde kendi yalnızlığımızda bir sürgünü yaşıyoruz aslında. Hayattan izole edilmiş bir yalnızlık içinde duygulardan yoksun bir yaşama mahkum edilmiş bir çoğunluk arasında yaşıyoruz. Ve kendi içinde, kendi kentinde kendi ülkesinde bir sürgünü yaşıyoruz toplumca.
Kürdistan illerinde topraklarından kopartılan insanları görüp de dayanışma duygusu depreşmiyorsa, Ölen ve sokakta günlerce cesedi bekletilen insanları, buzdolabında çocuğunu bekletmek zorunda kalan kadınların hikayelerini okuyup da hala insan olduğunu duyumsamayanlarla bir arada yaşamak zorundaysan zaten sen kendi ülkende sürgünsün demektir. Sürgünüz işte.
Yazarlar
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZİktidarın CHP Planı, muhalefetin geleceği 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanSiyasi yargı maceralarının bedelini kim ödüyor? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİktidar çıkış yolunu siyaset içinde bulmak zorunda 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMarx, YouTube kanalı açacakmış, kesin bilgi… 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENHayra alamet şeyler değil 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBaba ocağına polis kordonuyla giren evlat! 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSuriye’nin kimlik krizi ve İslamcı hibritizm 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTemeldeki sorun 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayKilitlenmiş düzen: Hindistan örneğiyle yol gösterici planlamanın sınırları 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİCHP'siz Türkiye nasıl şahlanıyor görün 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci3 yıllık OVP 3 günde bitti 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci bozulmaz, bozulamaz 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENereye gidiyoruz? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYolun sonu 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMahkemelere çağrı! Bütün seçimleri iptal edin ve bizi bu eziyetten kurtarın 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSavcılık Jennifer Lopez’i nasıl kaçırdı? 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBeklentiler ve gerçekler… 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Ortak Geleceğimiz... 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTÜRKİYE’NİN HUKUK GÜNDEMİ 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 70 yıl öncenin 6-7 Eylül komünist avı... 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKYeni devlet kurulurken 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPanoptikon’dan Palantir’e: İnsan kalesi nasıl düştü 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKanun tiyatrosu 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksal doğrular-yanlışlar… 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun‘Türk olmaktan niye rahatsız oluyorsunuz ki?’ 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİhale şartnamesi skandal! Moda’daki milyarlık vakıf arazisi kime peşkeş çekilecek? 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAhlâki Üstünlük 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Barışı yapay zekâ anlatıyor… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNYargı İstanbul Yönetimini Görevden Alınca CHP Direniş Kararı Aldı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilMillî mi, Evrensel mi? Muhafazakâr Savunma Sözlüğünün Anatomisi 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRT20 Yılda Ne Değişti? 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluKim demiş İslam ülkeleri bir araya gelemiyor diye 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.04.2019
14.12.2017
30.11.2017
13.09.2017
5.02.2017
28.04.2017
19.04.2017
1.02.2017
24.03.2017