Celal DENİZ
Kobane olayları sonrasında AKPhükümetinin tüm söz söyleyenleri "Kamu Güvenliğini" sağlamaktan söz ettiler. Bu sözün altında hükümetin çözüm sürecine dönük düşüncelerinin, planlarının yattığını çok geçmeden anladık. Bugün Kürt sorununda gelinen savaş konseptini besleyen kamu güvenliği anlayışı yasalarla pekiştirilmektedir.
Her hangi bir asker, terörle mücadele sırasında silah kullanma yetkisini aşma, işkence ve kötü muamelede bulunma suçlamasıyla karşı karşıya kalırsa, Milli Savunma Bakanı'nın izni ve başbakanın onayı olmadan yargılanamayacak.
Hükümet askerin şehirlerde ki ablukaya katılması, tankların sokaklarda kullanılmasını istediğinde, Askeri komutanların kendilerini güvenceye alacak yasaların yapılması gerektiğini, şehirlerden çıkmaya kendilerinin karar vereceğini hükümet yetkililerine ilettikleri medyaya yansımıştı. Ve bugün bu yasa hükümet tarafından çıkarıldı.
Bu yasa ile hükümet Kürt sorununu güvenlikçi politikalarla çözme anlayışında ısrarlı olduğunu ortaya koymuş oldu. 1990'lı yıllarda askerlerin, polislerin keyfi hukuksuz eylemlerinden dolayı yargı karşısına çıkarıldıkları durumlar oldu. AHİM'de Türkiye hukuksuz hak ihlallerinden dolayı defalarca mahkum oldu. Şimdi çıkarılan bu yasayla askerin, güvenlik güçlerinin hukuksuzluklarından dolayı sorumlu tutulamayacağı ve yargılama izninin başbakan ve milli savunma bakanına bağlı olacağı böyle bir yasaya devlet neden ihtiyaç duyar sorusunun cevabı verilmelidir.
Hükümet savaş konseptinde ısrar ediyor ve devlet şiddetini uygulamada beis görmüyorsa, şiddet kullanmaya teşvik ettiği askeri, polisi neden yargılasın ki? Bu yasa bir anlamda ''türkün'' gücünü göstermek isteyenlere fırsat yasasıdır. Bu anlamda bu yasa ile devlet yaşanacak hak ihlallerinin, hukuksuzluklarının fiilen sorumluluğunu almış bulunmaktadır. Yani yaşanacak katliamların, öldürülen her bir insanın sorumlusu bizzat başbakan olacaktır.
Bugün Cizre'de yaşanan vahşet bir bir ortaya çıkıyor. Aileler çocuklarının cesetlerini tanıyamamakta, bedenlerinin bütünlüğünün bozulduğunu, uzuvlarının kesildiğini, işkence gördüklerini söylemektedirler. Keyfi olarak öldürülenler çırılçıplak soyulmakta, araçlara bağlanarak süründürülmekte, yaralıyken yakılarak öldürülmektedirler. Bu vahşet savaşta bile yaşanmayacak derecede insan hak ihlalleri barındırmaktadır.
Şimdi bu vahşeti yaşatanlar devlet tarafından yasal zırha büründürülmekte korunmaktadır. Bu yasa yarın psikolojik problem yaşayan şiddete aşina güvenlik güçlerinden koruculara birçok keyfi davranışa, denetimsizliğe neden olacaktır.
Bir cumhurbaşkanı en yüksek yargı olan Anayasa Mahkemesinin verdiği kararı tanımıyorum, uymuyorum diyorsa, böyle keyfiyete ve daha fazla vahşete neden olabilecek bir yasaya dayanarak asker polis neler yapmaz düşünmek bile istemiyorum. İnsan dışkısı yedirmeden asit kuyularına atmaya kadar, köy meydanında erkekleri kadınların ve çocukların gözleri önünde çırılçıplak soymaktan işkence etmeye kadar, beyaz Toroslarla adam kaçırmadan öldürüp yol kenarına atmaya kadar türlü vahşetler işlenmiş bir devlet geleneğinde bu yasa yeni vahşetin habercisi olmaz mı?
Sorulması gereken soru şudur; 1990'lı yıllarda faili meçhuller, asit kuyuları, köy yakmaları, köy boşaltmaları hangi sorunu çözdü? Kürt sorununu bitirdi mi? Yoksa daha fazla Kürtlerde bir nefrete yol açıp Kürt gençleri dağın yolunu mu tuttu. Şimdi bu yasalarla güvenlik güçlerini daha fazla şiddet uygulamaya teşvik ederek hangi sorunu nasıl çözecekseniz? Kürtler yıllardır bedel ödeye ödeye bugünkü örgütlü güce ulaşmadılar mı? Kürtler devletin baskısını gördükçe korku duvarını aşmadılar mı?
O zaman devlet aklı yeniden kendini sorgulamalıdır. Hukuki çerçeveyi daraltarak, devletin otoriter gücünü halkın üzerine daha fazla salarak Kürt sorununu çözemezsiniz. Uyguladığınız her vahşet devlete nefret, kin düşmanlık olarak dönmektedir. Bugün barış imkanı var, yarın çok geç olacaktır.
Yazarlar
-
İbrahim Kirasİktidar çıkış yolunu siyaset içinde bulmak zorunda 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENHayra alamet şeyler değil 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci bozulmaz, bozulamaz 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçMarx, YouTube kanalı açacakmış, kesin bilgi… 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZİktidarın CHP Planı, muhalefetin geleceği 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSuriye’nin kimlik krizi ve İslamcı hibritizm 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİCHP'siz Türkiye nasıl şahlanıyor görün 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayKilitlenmiş düzen: Hindistan örneğiyle yol gösterici planlamanın sınırları 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci3 yıllık OVP 3 günde bitti 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanSiyasi yargı maceralarının bedelini kim ödüyor? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTemeldeki sorun 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENereye gidiyoruz? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBaba ocağına polis kordonuyla giren evlat! 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYolun sonu 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSavcılık Jennifer Lopez’i nasıl kaçırdı? 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMahkemelere çağrı! Bütün seçimleri iptal edin ve bizi bu eziyetten kurtarın 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBeklentiler ve gerçekler… 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKYeni devlet kurulurken 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Ortak Geleceğimiz... 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 70 yıl öncenin 6-7 Eylül komünist avı... 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTÜRKİYE’NİN HUKUK GÜNDEMİ 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPanoptikon’dan Palantir’e: İnsan kalesi nasıl düştü 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKanun tiyatrosu 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAhlâki Üstünlük 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer Solgun‘Türk olmaktan niye rahatsız oluyorsunuz ki?’ 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksal doğrular-yanlışlar… 5.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.04.2019
14.12.2017
30.11.2017
13.09.2017
5.02.2017
28.04.2017
19.04.2017
1.02.2017
24.03.2017