Celal DENİZ
Günlerdir içimden bir yazı yazma isteği gelmiyordu.
Gün geçmiyor ki ölüm haberleri gelmesin. Gün geçmiyor ki hukuksuzluklarına alıştırıldığımız cumhurbaşkanının öfkeli sesi birilerini tehdit etmesin bir yerlere emir vermesin. Gün geçmiyor ki siyaseti işlevsizleştirmek için dokunulmazlıklardan anayasaya, taciz tecavüz olaylarından laiklik konusuna içimizi daraltan haberler gelmesin. Yazmanın bir işlevi var mı ki diye düşünmüyor değilim.
Böylesi bir süreçte 1 Mayıs savaşa, sömürüye, eşitsizliğe, Ekolojik yıkıma karşı mücadelenin yükseltileceği bir gün olarak kutlanacaktı. Bu konuda günler öncesinden genç arkadaşlarımız dövizlerini pankartlarını hazırladılar. İlk kez 1 Mayısa katılacak olanların heyecanı 1976 1 Mayısını kutlamış olanların heyecanına karıştı. Yeşil Sol Parti olarak Ekolojik eşit ve özgür bir yaşam için 1 Mayısa çağrılar yapıldı.
Ne ki 1 Mayıs sabahı günün ilk saatlerinde içimde bir kaygı vardı. Ya bir saldırı ile karşılaşırsak, gencecik insanların bu saldırıda hayatlarını kaybetmelerinin tanığı olursam gibi iç karartıcı bir ruh haliyle evden çıktım. Sabahın erken saatlerinde Yeşil Sol Partinin kapısında bekleşen gençleri buldum. Heyecanlıydılar. İçimde ki kaygıları paylaşmadım.
Saat dokuzu geçiyordu. Biz saat 11.00 de yürüyerek kutlama alanına gidecektik. Arkadaşların toplanmasını bekliyorduk. Bir ara telefon geldi balkona çıktım. Arayan arkadaşta yürüyüşte güvenliğe dikkat çekiyordu ki -o da kaygılıydı- o anda bir patlama ile sarsıldım. Karşımda eski Ermeni Kilisesinin üzerinden sarı bir toz bulutu kalktı. Kilisenin çatısında ki kuşların havalandığını, yan tarafımızda ki binanın kırılıp yere düşen camlarını gördüm. Caddede bulunan polisler ağaçları kendilerine siper edip silahlarını çektiler. Şaşkın bir halde sağa sola koşuşturdular.
Beş dakika sonra durum netleşti saldırı bombalı araçla emniyet, maliye ve belediye arasında caddede yapılmıştı. Saldırının şiddetinden 300 metre ileriye bile demir levha parçaları saçılmıştı. Yüzlerce metre ilerideki binaların camları kırılmış bazı dairelerin asma tavanları çökmüştü. Ambulans ve cenaze araçları vızır vızır gidip geliyordu.1 Mayıs tertip komitesi hemen toplanıp kutlama etkinliğinin iptal edildiğini duyurdu.
Çok kısa sürede haberlere yayın yasağı geldi. Sahi bu yayın yasakları neyi gizliyordu. Toplumu şiddetin sarsıcı etkisinden mi koruyordu. Patlamadan 3 saat sonra bir alışveriş merkezine uğramam gerekiyordu. İçerisi bomboştu. Parkalarda tek tük insanlar sessizdi. Sanki şehir bir hayalet şehrine dönmüştü. Pazar günü şehrin en işlek caddelerinde o görülen kalabalık guruplar görülmüyordu. Şimdi yayın yasağı koyulsa da şiddet insanlarda korku, panik ruh halini hakim kılmaya yetiyordu. Yayın yasakları ile neyi gizlediğini belki de o kararı aldıranlar bile bilmiyorlardı.
Oysa şiddetin boyutunu gözden kaçırmayı becerebilirsiniz. Ancak insanların o şiddetin korkunçluğunu hissetmesini engelleyemezsiniz. O zaman çözüm yayın yasakları değil, şiddetin kaynaklarına dönüp bakmak gereklidir.
Patlamadan sonra AKP il başkanı kendi hesabından bir tweet yazıyor.'' Gaziantep üç beş sokak serserisine boyun eğmeyecektir. Huzurun bozulmasına boyun eğmedik eğmeyeceğiz'' diyor.
Teşhis tedavinin en önemli adımıdır. Eğer ki siz şiddetin kaynaklarına dönüp bakmaz olan biteni üç beş serseriye bağlarsanız o şiddeti bitiremezsiniz. Başbakan da daha önceleri üç beş öfkeli genç olarak tanımlamıştı İŞİD terörünü.
Burada AKP il başkanına sormak gerekiyor. Şu an itibarıyla Kilis'te İŞİD bombalarından 19 insan hayatını kaybetmiş durumda. Ankara'da, Suruç'ta, Diyarbakır'da, Sultanahmet'te, İstiklal'de yüzlerce insan bu İŞİD saldırılarında öldü. Bunca saldırıya karşın hala üç beş serserinin işi olarak mı göreceğiz bu eylemleri. Terörle mücadele hamaset yaparak maalesef sonuç vermiyor.
Şiddet ancak nedenleri ortadan kaldırılınca biter. Eğer hükümet Suriye politikasını gözden geçirmez ise, hatta dünkü İŞİD’e karşı tutumundan vaz geçmezse, şiddet üreten İŞİD'e karşı ciddi önlemler almazsa, sınır güvenliğini sağlamazsa önümüzde ki süreçlerde daha çok dünkü yaşanan bombalı eylemlere maruz kalacağız demektir.
Bugün ihtiyacımız olan hamaset söylemleri değil ciddi şiddet karşıtı tutum olmalıdır. Yoksa ekonomik yaşamdan tinsel yaşama hayatımız zindana dönüşür. Bundan herkes zarar görür.
Yazarlar
-
Murat SevinçMarx, YouTube kanalı açacakmış, kesin bilgi… 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSuriye’nin kimlik krizi ve İslamcı hibritizm 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci bozulmaz, bozulamaz 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZİktidarın CHP Planı, muhalefetin geleceği 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİCHP'siz Türkiye nasıl şahlanıyor görün 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTemeldeki sorun 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanSiyasi yargı maceralarının bedelini kim ödüyor? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENHayra alamet şeyler değil 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayKilitlenmiş düzen: Hindistan örneğiyle yol gösterici planlamanın sınırları 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kahveci3 yıllık OVP 3 günde bitti 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİktidar çıkış yolunu siyaset içinde bulmak zorunda 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTürkiye’nin Kürt Sorununu çözecek yaklaşım neden Suriye’de uygulanmasın? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBaba ocağına polis kordonuyla giren evlat! 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENereye gidiyoruz? 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMahkemelere çağrı! Bütün seçimleri iptal edin ve bizi bu eziyetten kurtarın 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞGürsel Tekin konusunun pek konuşulmayan tarafı 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsi 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSavcılık Jennifer Lopez’i nasıl kaçırdı? 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYolun sonu 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKYeni devlet kurulurken 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 70 yıl öncenin 6-7 Eylül komünist avı... 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Ortak Geleceğimiz... 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTÜRKİYE’NİN HUKUK GÜNDEMİ 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBeklentiler ve gerçekler… 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞCassandra Çığlığı* 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.04.2019
14.12.2017
30.11.2017
13.09.2017
5.02.2017
28.04.2017
19.04.2017
1.02.2017
24.03.2017