Halil BERKTAY
[3 Haziran 2017] Bir ayı geçti, yazamadığım. Herhalde Serbestiyet’teki en uzun suskunluk dönemim oldu. İş çokluğu ve zaman bulamamakla başladı. Uzadıkça isteksizlik ve üşengeçlik de devreye girdi. Rutinden, her hafta belirli günlerde yazma disiplininden koptum. Habire konular not ettim defterlere. “Satırbaşları” diye listeler çıkardım. Elim gitmedi.
Tâ, bu sabah Vahap Coşkun’un Dava yazısını okuyuncaya kadar. Diyarbakırlı gençlerin aşkını anlatıyor. “Dava” sevgili, yanık olduğun kişi anlamında. Bir yerinde şöyle diyor: “Niyeti beyan için ya bir aracı gönderilir, ya bir sokak başında iki arada bir derede ilan-ı aşk edilir, ya da en havalısı bir mektup yazılırdı. Mektup, çok mühimdi. Hele de ilk mektup! Yâre gidecek ilk kelâm elden geldiğince güzel olmalıydı. Ruha tesir etmeli, varsa küçük tereddütler onları ortadan kaldırmalıydı. Umutlara yelken açmalı, hülyalara daldırmalıydı. Okuyanın ayağını yerden kesmeliydi yani. Herkesin harcı değildi böyle mektuplar yazmak; maharet isterdi, ince işçilik gerektirirdi. Duygular ancak edebiyat tozu yutanlara, sözcüklere takla attıranlara veya öyle olduğu düşünülenlere emanet edilebilirdi. Onların kapısı çalınırdı.”
Okudum ve çarpıldım. Aklım neredeyse elli yıl geriye, Ahmet Arif’ten dinlediklerime gitti. Babamın hapishane arkadaşı ve can dostuydu Ahmet ağabey. 1951-52 TKP tevkifatında İstanbul’da birlikte yatmışlardı. Ranzaları da yanyanaymış bir ara. Babam Ahmet Arif’in nasıl sırtüstü yatıp sessizlik içinde şiir düşlediğini anlatırdı. Bir gün ansızın fırlamış, kurşunkalemini alıp ranzanın tahtasına bir şeyler karalamış. Sonra bakmış babam:“Gözlerinin, gözlerinin ardına sürgün olsam...” Bunu dinlediğimde gidip Hasretinden prangalar eskittim’i aldım; taradım benzer bir şey var mı diye.“Gitmek, gözlerinde gitmek sürgüne / yatmak, gözlerinde yatmak zindanı / gözlerin hani?”yi buldum. Okuduğumda o kadar beğenmedi babam. Fazla süslenmiş buldu. Orijinalinin vahşi çığlığı, ham ve yontulmamış kudreti yok dedi. Başka şeylerin yanısıra, böyle de bir şiir sarrafıydı Erdoğan Berktay.
Geçelim. Ankara’da oturduğumuz, benim Amerika’dan yeni döndüğüm (ama henüz 12 Mart’ta hapse girmediğim) yıllarda, yani 1969-70 olmalı, sık sık gelirlerdi bizim eve, Fikret Otyam’la da birlikte Ahmet Arif ve eşi Aynur abla (oğulları Filinta henüz doğmamıştı). Gelirler ve getirdikleri malzemeyle birlikte derhal mutfağa girer, annemi kovalar, iki erkek çiğ köfte yoğurur ve yanına sulu fasulye salatası yaparlardı. İki türü vardı: acılı ve acısız. Düşünün ki ben “acısız” dediklerini zor yerdim; bir kaşık aldığımda alev çıkıyor gibi olurdu kulaklarımdan. Rakı sofrası kurulur ve sohbet saatlerce sürerdi.
Böyle unutulmaz akşamlardan birinde anlatmıştı Ahmet ağabey, sayısız Kürt fıkrasının arasında. Diyarbakır Lisesi’nde leyli-meccani (parasız yatılı) okuduğu dönem. Kendisi henüz ortaokulda; iyi öğrenci; kaleminin kuvvetli olduğu da biliniyor -- yani tam, Vahap Coşkun’un “duygular ancak edebiyat tozu yutanlara, sözcüklere takla attıranlara veya öyle olduğu düşünülenlere emanet edilebilirdi” diye tarif ettiği tiplerden (şimdi aklıma takıldı: Vahap’ın kendisi de böyle miydi acaba?). Nitekim, günlerden bir gün, Lise III’ten biri dikiliyor karşısına. Ahmet ağabeyin ağzıyla anlatmaya çalışıyorum; “hani öyle Lise III dediysek, belki dört beş yıl da çakmış, sonuçta 23-24 yaşlarında (affedersiniz) ayının biri; bense tıfıl, 13-14’lerimde.” Meğer kız yurdunun müdiresine âşık olmuşmuş. “Bir mektup yazmaya başladım,” demiş, “ama arkasını getiremiyorum. Sen bir baksana şuna.”
Ahmet Arif çok komik anlatırdı bundan sonrasını. Adamın verdiği kağıdı açmış: tek bir cümle. Ama ne cümle! “Bayan!... [aynen böyle derdi; Bayan, sonra ünlem ve üç nokta.] Günlerden beri devam eden bir gönül buhranı neticesinde anlamış bulunuyorum ki sizi şuursuz bir aşkın verdiği tatlı bir heyecanla sevmekteyim.” Ezberden ve çok tumturaklı söylerdi; ben de ezberlemişim ve işte unutmamışım bunca yıldır. Sonra durur ve o kritik anda içinden geçenleri şöyle aktarırdı: “Ulan eşşoğlueşşek, dedim kendi kendime, elbette arkasını getiremezsin. Herşeyi söylemişsin; başka lâf bırakmamışsın ki.” Fakat tabii olmaz, yapamam denecek bir durum da yok, bütün okulun kabadayısı karşısında. Çaresiz, kabullenmiş genç bir Kürt “Cyrano de Bergerac”ı rolünü.
Başarılı da olmuş anlaşılan, zira kendi aktardığına göre daha yavaş yavaş açılan, temkinli ve usturuplu bir mektup yazmış ve cevabı gelmiş; derken bir mektup, bir mektup daha... ve yapmış, kendinden çok büyük o delikanlı ile kızlar yurdu müdiresinin arasını. Evlenmişler! Ve bir süre sonra, adam evlerine çağırmış Ahmet Arif’i. Gitmiş; sofraya oturmuşlar, sohbet ediyorlar.... Bir süre sonra hanım yerinden fırlamış bağırarak: “Herif, herif! Doğru söyle! O mektupları bu çocuk yazıyordu değil mi?”
* * *
Bütün bu anılar ve daha niceleri aklıma üşüştü, sabah sabah Vahap Coşkun’u okuyunca. Şimdi artık yazmak farz oldu dedim, ama önce bazı tarihleri kontrol edeyim. İnternete girdim; bir de ne göreyim...
Tesadüf, dün, yani 2 Haziran, Ahmet Arif’in (1927-1991) yirmi altıncı ölüm yıldönümüymüş.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBürokrasi, tarımın gerisinde kaldı 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİİmamoğlu'na casusluk tutuklamasının akla getirdikleri 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“İnsanın ümüğüne bu kadar çökülmez…” 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFaizi MB’mi yoksa Adliye mi belirliyor? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselMerkez Bankası zor bir viraja girdi 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFed mi, TCMB mi? Çetrefilli bir soru, ironik bir cevap 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞHamdi Ulukaya (Çobani) en zengin Türkiyeli seçilmesi üstüne... 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUTrafik, yargı ve casusular 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇözümün kolaylaşması isteniyorsa… 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZPKK’nın son açıklaması: Süreç devam ediyor, ama nasıl ? 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyol‘Süreç’te yeni safha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRBatı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞALTINA, DÖVİZE BAK GÖR HALİNİ… 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanBöyle giderse bu tren bu tünelden çıkmaz 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURPKK neden Schrödinger'in kedisine benzedi? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNPKK’nin çekilme hamlesi ne anlama geliyor? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarışın Halklaşması ve Demokratik Toplum Sürecine Çağrı... 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçYoğurtsuz, tereyağsız ve tavuk etiyle iskender kebap olur mu? Olur ama… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’de milliyetçiliğin reformu meselesi 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANNereye doğru gidiyoruz? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇete savaşı mı? 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçayİstikrarsızlık üreten istikrar programı 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünAsker göndermek ya da göndermemek… 26.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKronik siyaset bunalımı… 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan‘Büyük iddialar, büyük kanıtlar gerektirir’ 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir toplum geleceğe nasıl hazırlanır? 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTürkiye’nin dilleri, İslam’ın lehçeleri, Allah’ın ayetleri 20.10.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKültürel hegemonya: “Hay Bin Yakzan” bize ne söyler? 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERFransa’yı krizden kurtaran emeklilik hakları 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRMilyonlarca dolarlık LPG filosu ve otel zinciriyle Paramount operasyonunun en dikkat çekeni: Şaban K 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuHukuksuz Türkiye inadı ve af… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl Bora“Çetin Ceviz Çıkan Ankara Ahalisi” 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞTrump’ın meşruiyeti var mı ki! 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIREkonominin düzelmesi Cumhurbaşkanı Erdoğan’a bağlı… 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENSadece DEM mi, ya CHP'nin ettikleri? 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRDEMOKRATİK TOPLUM VE "YILIŞIK" FOTOĞRAF 4.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.03.2025
8.03.2025
8.03.2025
6.03.2025
10.02.2025
29.01.2025
25.01.2025
16.01.2025
24.12.2024
20.11.2024