Melih ALTINOK
Ergenekon ve balyoz davalarındaki “gönülsüzlük,” savcılara ve yargıçlara yönelik “yıldırma” girişimleri derken, 90’lardaki faili meçhullerin zanlıları bir bir tahliye ediliyor.
Hükümetin reform ve geçmişle yüzleşme motorunu rölantiye aldığının kanıtı sayılan bu gelişmelerin nedenleri üzerine çeşitli senaryolar üretiliyor.
Sanırım akla en yatkın olanı da, geçen cuma yazdığım gibi, AK Parti’nin, 2023 vizyonuyla direksiyonuna geçmeyi planladığı devlet aygıtının fazla yıpratılmasından kaygılanması.
Ancak Başbakan Erdoğan’ın ve partisinin ileri unsurlarının, AK Parti ile özdeşleşen misyonu heba edeceği aşikâr böyle bir hatanın cazibesine nasıl bu denli rahat kapıldıklarını anlamak zor.
Anlamak için, işin kolayına kaçmadan, yani sivil vesayet paranoyalarına kapılmadan, bu rota değişikliğinin olası nedenleri üzerinde durmak gerektiğini düşünüyorum.
Hükümet cephesinden görüşlerini aldığım bazı isimler yine denge politikasından dem vurup, “zamana yayılmış reform” güzellemesi yapıyorlar. Ancak konuşmalarında reform dönemini geriye döndürme hevesini kaybetmeyen güçlerin etkinliğine dair göndermeler de “hâlâ” var.
Ve bence bu örtülü yakınmanın işaret ettiği bürokratik oligarşinin, ağırlıklı olarak kendini yargı alanında hissettiren “duraklama” devrindeki sorumluluğu yabana atılamayacak kadar ciddi.
Öyle ya tıpkı müdahil oldukları İnternet Andıcı davasının sanıkları ya da tutuklanmalarının siyasi faturasını üstlendikleri Balyozcularla olduğu gibi 28 Şubat’ın da yolunu döşeyen katil kontralarla ne AK Parti’nin ne de tabanının ortak kümesi var.
Peki, o halde referandum öncesi “yargı kararlarını ve zihniyetini” kıyasıya eleştiren Başbakan ve kurmayları, şimdi niçin haklarındaki onca tanıklığa ve delile rağmen üstelik de yurtdışı yasağı olmaksızın Susurlukçuların tahliye edilmesi karşısında suspuslar?
Aralarında savcıların da bulunduğu yargı camiasından görüşlerini aldığım isimler, Adalet Bakanlığı bürokrasisindeki bazı unsurların, eskiye dönük kritik davalarda “fiili” engellemeleri olduğunu söylüyorlar.
Abartıyorlar mı, bakalım.
Susurluk’un aktörlerinin üzerine giden savcılara, Hopa ve benzeri davaların da verilmesinin anlamı ne? Başka savcı mı yok? Derine dalmasınlar, enerjilerini soruşturmaya kanalize edemesinler diye mi uğraşılıyor?
Mehmet Ağar hakkında mahkûmiyet kararı veren, davadaki polisleri tutuklatan hâkimi görevden alan HSYK’nın amacı ne?
Tüm bunlar, savcıların bakanlık bürokrasine dair ima ettikleri “yıldırma” girişimlerinden mi kaynaklanıyor?
Arşivden, “yetmez ama evet” dediğimiz referandumun hemen ardından yazdıklarıma baktım.
“Bütün iktidar sivillere” mottosuyla bitirdiğim “AKP uyuma, bürokratlarına uyma” başlıklı yazıdaki bir yargı mensubundan aktardığım şu kaygıların acı meyvelerini tatmaya başlıyoruz galiba. “Seçim” öncesini “Köşk” öncesi diye değiştirin kâfi.
“Hükümet seçim öncesi belli kazanımlarını konsolide edip, bir de yargıyla uğraşmayayım diyor. Bu durumun farkında olan Adalet Bakanlığı bürokrasisi de, tabanının gücünü ve konumunu hükümete karşı bir koz olarak kullanıyor. AKP’ye ‘Tamam sizin istediğiniz gibi süreci yöneteyim ama ben yöneteyim’ diyor. Böyle davranarak da hükümete ve yargı içerisinde temsil ettiği tabanına tuzak kuruyor. Bu tavır bürokrasinin klasik refleksidir. Hükümet de bu oyuna geliyor.”
Merak ediyorum Adalet Bakanı Sayın Sadullah Ergin, mesela, Ergenekon sanığı Bedrettin Dalan’ın iade dosyası üzerinde kafa yoruyor mu? Yoksa o da, bazı Dışişleri bürokratlarının siyasi iradeden habersiz olarak Hrant Dink hakkında AİHM’e verdikleri utanç verici savunmada olduğu gibi, kasıtları “fahiş hata” olarak görme eğiliminde mi?
Peki, ya sözünü ettiğimiz bu son uzlaşı tahliyelerinde, bakanlığının bürokrasisinin rol oynamış olabileceğine dair bizzat yargı çevrelerince dillendirilen iddialar için savcılarla konuşmayı düşünüyor mu acaba?
Üstelik, Başbakan’ın da bu tehlikenin fazlasıyla farkında olduğunu biliyoruz. 12 Eylül referandumu öncesi Kocaeli’ndeki konuşmasını heyecanla alkışlayan kalabalıklara aynen şunları söylemişti kendileri:
“Bürokratik oligarşinin bu ülkede kesinlikle terbiye edilmesi ve oturması gereken yere oturması gerekiyor... Bakan arkadaşlarıma söylüyorum, ‘Aman ha, şu altınızdakilere dikkat edin. Ve bunlara çok ciddi takip koyun. Ve bunlar farkında olmadan kilimi ayağınızın altından alırlar’. Evet. Vaka budur.’’
Evet, vaka budur.
Yalnızca reformların ve siyasi iradenin değil, hepimizin ayağının altındaki kilim çekiliyor Sayın Başbakan. Amacınız ne bilemiyorum ama bugünkü sessizliğiniz, inanın yarın suça ortak olduğunuz iddialarını güçlendirir.
Hakkındaki onca ciddi ithama rağmen bir akşam nöbetinde tahliye ediliveren eski Özel Harekâtçı Enver Ulu, tutuklanırken, son dönemlerin en başarılı polis-adliye muhabirlerinden Arzu Yıldız’a “Kafanı yorma sen, rahat ol” demişti.
Sahi bu adamlar haklı mı? Kafa yormamız, rahatsızlığımız boşuna mı; alan almış, satan satmış mı?
Yazarlar
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları









































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019