Melih ALTINOK
Israrla vurguladığımız PKK ve Kürt sorunu ayrımı bugüne değin pek kabul görmemişti.
Ancak, BDP’nin bu ayrımla ilgili “anlaşılabilir” itirazlarını şimdiye dek takip eden sol ve demokrat çevrelerin son zamanlarda daha çok “itiraf” havasındaki ayıkmalarını sevinerek izliyoruz.
İstisnalar hariç, sözkonusu aydınların “devletin söylemi” çağrışımı yapan bu ayrıma bireysel pozisyonlarını korumak kaygısıyla mesafeli durdukları aşikâr. Oysa bu birleşik algı, bizzat savaşın “resmî tarafının” görmek istediği tabloydu.
Zira, İmralı görüşmeleri sırasında, bizzat PKK’ye yakın kaynakların enformasyonundan öğrendiğimiz üzere, askerler egemen Kürt siyasal hareketinin birliğinin, bütünlüğünün, bekasının derdine düşmüşlerdi. Öcalan’ın gerillayı tamamen sınır dışına çekme tekliflerine bile, “hareketin etkiliğini yitirmesi, bölünmesi” kaygısıyla itiraz eden onlardı.
Kürt sorunuyla özdeşleşmiş “bir ve bütün cephe” algısı, Ergenekon devleti için hem siyaseti vesayet altına almakta mükemmel bir ortam yaratıyordu hem de hükümetlerin reform adımlarını ötelemeleri için eşsiz bir bahaneydi.
Dolayısıyla bu savaş tablosuna devrimci duruşlarıyla epeyce “renk kattılar” arkadaşlarımız.
Oysa azıcık cesaretle ve bizlere boykot koyulan panel parodilerine çağrılmama bedelini göze alarak, bugün herkesin bu savaşın görünür taraflarını sorumlu tuttuğu cinnet ortamının oluşmasına engel olabilirlerdi belki de.
Hiç olmazsa daha dün Leyla’yı dövmek için onu Mecnun’un ölümcül aşkıyla tehdit eden Selahattin Demirtaş’ın yanıbaşındaki kovayı görmeden elâlemden istediği “bir damla su” olurdunuz ateşe.
Haksız mıyım?
Beşir Atalay’ın “görüşmeler sürüyor” demesinin, Bülent Arınç’ın “Öcalan’a ev hapsi de gündeme gelebilir” sözlerinin yarattığı umut ortamına ve bu girişimin de PKK tarafından Dağlıcalarda bombalandığına ilk kez mi şahit oluyorsunuz?
Değişen ne ki, “İyi şeyler olacakken hep PKK’nın bir provokasyonuyla karşılaşıyoruz” cümlesini kurma yaşı beşlere kadar düştü.
Her ne kadar Dağlıca’nın ardından Başbakan Erdoğan reformların süreceğine dair garanti vermiş olsa da, Arınç’ın “ev hapsinden” el mecbur “mevzuat engeli” noktasına gerilemesi, aklınıza Habur sonrasını, Reşadiye’yi getirmiyor mu?
Ne zaman tüküreceksiniz şu sakızı ağzınızdan.
Darbecilerin “hiyerarşi zincirinde değil, cunta işi canım” savunmalarını akıllara getiren, “Karayılan iyi, çevresindekiler, Feymanlar falan kötü” hikâyesini dillendirmekten sıkılmadınız mı? Örgütü hiç mi tanımıyorsunuz?
Hafta sonu pikniğe gitmek için bile asgari birkaç gün öncesinden plan gerekirken, 300 kişinin üç koldan birlikleri vurması için nasıl bir organizasyonun gerektiğini tahmin etmek zor mu?
Bu organizasyonun, yerel unsurlar, serseri âşıklar tarafından “ateş alma” havasında gerçekleşemeyeceğini, PKK merkezî otoritesinin onayının şart olduğunu göremiyor musunuz?
İlla, saldırı emri verdiği ortaya çıkan Feyman Hüseyin’in rütbesinin onbaşı değil, KCK Yürütme Konseyi ve HPG Komuta Konseyi Üyesi olduğunu hatırlatmamız mı lazım?
Yine de ayılanlara “günaydın” değil, “hoş geldiniz” demek lazım. Ama hâlâ bıraktığımız yerde debelenenlere de bir çift sözümüz olmalı, hiç olmazsa cevap vermekten imtina edenler adına.
Önce şunu söyleyelim, yok öyle yağma. “PKK ile Kürt sorununu ayırıp da ne yapacaksınız. Sri Lanka modeli mi öneriyorsunuz” türünden saptırmalarınızı yemiyoruz.
Siz gidin bunları televizyon dövüşlerinde, bu savaşın sürmesine karşı cepheden moral motivasyon desteği sağlayan simetrinizdeki faşistleri oyalamak için kullanın.
Bu atarlanmalarınız, PKK’nin en kör gözüm parmağına saldırısında, hamile kadınları, genç kızları, dershane öğrencilerini bombaladığı zaman bile operasyonun çözüm olamayacağını haykıranlara tutmaz.
Tane tane, diyoruz ki:
PKK ve Kürt sorununu ayıracaksın ki;
Siyasal iktidar her gelen şehit haberinin ardından reform adımının vitesini küçültmesin.
BDP, hükümetin Kürtçe seçmeli ders, TRT Şeş vs. adımlarını “PKK’nin durumuna” endeksleyemesin. “Önce silahları sustur” gibi inisiyatifin azının hükümette olduğu sekter şartlar ileri süremesin.
PKK, amacı can almak değil, fiili savaş durumunun son bulmasını engellemek ve çelişkilerin keskinleşmesi için vurdukça, sesinin demokratik alanı manipüle edemeyeceğini, reformların akıbetinin hareketliliğine bağlı olmadığını görsün.
Leyla Zana gibi evet “son mohikanların” cesur çıkışlarından değil, onun hakkında videolar vs. ile başlatılan iğrenç linç kampanyalarından “insanlık adına rencide olacaksın” ki, yeni “êdi bese” çığlıkları yükselsin.
En azından “Asker operasyona meraklı değil, saldırı olmazsa onlar da bir şey yapmaz” diyen Başbakan Erdoğan’ın sesine, karşı taraftan da bu netlikte bir aksi seda yükselebilsin.
Zor, biliyorum ama, işe, sıkça ziyaret ettiğiniz Frengistan’da solcuların, demokratların, aydınların en haklı taleplerle bile olsa örgütlerin şiddetine karşı nasıl tepki koyduğunu dinleyerek başlayabilirsiniz.
Hadi bir kez olsun karnınızdan değil, ağzınızdan konuşmayı deneyin pozisyon âşığı şirinlik muskaları.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.06.2022
17.05.2021
11.05.2019
10.05.2019
6.05.2019
1.05.2019
29.04.2019
22.04.2019
17.04.2019
8.02.2019