Figen Çalıkuşu

Figen Çalıkuşu
Figen Çalıkuşu
Karar Tüm Yazıları
Öcalan İsrail için ne dedi?
20.06.2025
107

İsrail, İran’a saldırdı. Asıl amacın rejimin sona erdirilmesi olduğu söyleniyor.

İran’da bir halk ayaklanması olabilir mi?

İlk önce KCK açıklamasını gördük, saldırıyı kınadı. Arkasından PJAK açıklaması geldi.

PJAK tüm İran halkına seslenerek ne otoriter rejime ne de İsrail’in savaşına mecbur olmadıklarını bildirdi.

İmralı’da Öcalan ile yapılan ve yalanlanmayan 21 Nisan tarihli görüşmeye dair tutanaklar sızdırıldı ki o tarihte henüz İsrail İran’a saldırmamıştı.

Öcalan bu görüşmede ara ara İsrail’den söz ediyor:

“İsrail el altından 30 yıldır bize devlet vaadinde bulunuyor.

Kürtlerin Ortadoğu’daki stratejik durumunu kim kendisine bağlarsa Ortadoğu’da üstünlüğü o ele geçirir. Bunu benden önce tespit etmişler. Ben proto-İsrail diyordum.

İsrail’i Ortadoğu’nun strateji kuran hegemon gücü yapmak istiyorlar. Netanyahu Trump gidiş gelişleri bunlardır. Beş aşamalı stratejidir. İlk üç aşama olarak Gazze, Lübnan, Suriye bitti. Sırada İran ve Türkiye var. Bu stratejinin olmazsa olmazı Kürtlerdir. Bu ilişkiyi İsrail nasıl ele geçiriyor, nasıl kullanmak istiyor. Bunu ancak ben engelleyebilirim.

“Biz kirli iş yapmıyoruz, Kürtleri satmıyoruz. Ben kendimi savunma ustasıyım. Ama şimdi ihanet etti, Kürtlere statü dayattı, hayır! Müzakere edilir, ona göre durum konuşulur. Olmazsa işte İsrail devrededir.”

Bunlar dikkatle değerlendirilmesi ve yorumlanması gereken saptamalar.

Sürecin etkin iki aktörü, Bahçeli ve Öcalan’ın buluştuğu ortak nokta ise “sıranın Türkiye’ye geleceği”.

Bahçeli, İsrail’in “terörsüz Türkiye” sürecini baltalamak istediğini söylüyor.

Peki neden İsrail’in “terörsüz Türkiye” sürecini baltalamak istediğini düşünüyor Bahçeli?

Çünkü büyük bir ihtimalle Bahçeli de onun arkasında olduğu söylenen “güçler” de Öcalan’la aynı fikirde: Kürtlerle anlaşan Ortadoğu’da üstünlüğü ele geçirir.

Bugün Suriye’deki en etkin askeri güç Kürtler. İyi eğitilmiş, iyi donatılmış, 80 bin ile 100 bin arasında olduğu söylenen bir orduları var.

Suriye’nin yaklaşık yarısını kontrol ediyorlar. Kürtlerle anlaşan Suriye’de başat güç haline gelir.

Amerika da Türkiye’yle Kürtlerin anlaşmasına yeşil ışık yakmış vaziyette.

Ama Suriye’deki Kürtlerle anlaşabilmesi için Türkiye’nin kendi önce “iç barışını” sağlaması, kendi Kürt vatandaşlarıyla anlaşması lazım.

Bu noktada siyasi iktidarın ve yönettiği Türkiye’nin sorunu ortaya çıkıyor:

Terörsüz Türkiye’yi oluşturmak, kendi Kürt vatandaşlarıyla barışmak, Suriye Kürtleriyle anlaşmak ve Ortadoğu’da dokunulamaz bir güç haline gelebilmek için Türkiye’nin demokrasiyi ve hukuku kabul etmesi gerekiyor.

Ancak “sürecin” bir türlü sonuca varamamasının nedeni siyasal iktidarın demokrasi ve hukuka karşı çıkması, direnmesi.

AKP iktidarı kaybetmemek ve Erdoğan yaşadığı sürece ülkeyi yönetmesini istiyor.

Bu direnç hem Türkiye hem bölge için bu kritik süreçte hayati gelişmenin önüne dikiliyor.

Şimdi bir de İsrail’in İran’a saldırması ile Ankara, bırakın Kürt vatandaşlarıyla barışmayı, Suriye Kürtleriyle anlaşmayı, iç cepheyi tahkimi, İran’da olası rejim değişikliğine göre PJAK’ı hedefine koymuş gibi gözüküyor.

AKP hem Türkiye hem Ortadoğu için çok önemli bir gelişmeyi ne kadar önleyebilir?

Bugün ülke halkının çoğunluğu siyasal iktidar cephesine karşı.

Azınlıkta kalmış bir iktidar ne kadar süreyle kendi ülkesinin çıkarlarını engelleyebilir ve hukuksuz biçimde ülkeyi yönetebilir?

Bu kolay bir iş değil. Yargı şiddetini kullanarak bir azınlık diktası kurmaya kalkışmanın siyasi ve hukuki bedelleri var.

Bu aşamada, mantık ve sağduyu, iktidarı doğru yola getirecek bir siyasi hamle olması gerektiğini düşündürüyor.

CHP, siyasi muhalefeti büyük mitinglerle bir halk muhalefetine dönüştürerek iktidarı zorluyor. Oylarını artırıyor.

Ama en süratli biçimde değişimi sağlayacak olan MHP’nin yeni bir hamlesi olabilir.

Kürt meselesinde çok radikal çıkışlar yapan Bahçeli’nin ve arkasındaki güçlerin, Ortadoğu’nun içinde bulunduğu şartlarda çok fazla beklemenin çok tehlikeli olabileceğini gördüğünü düşünmek yanlış olmaz sanırım.

Tehlikeyi görüyorlar, bize de söylüyorlar ama demokratikleşmeyi başlatmıyorlar.

Türkiye’nin çok güçlü olmakla, çok zayıf olmak arasındaki kritik noktada ilelebet oyalanması mümkün değil.

Ya demokrasiyi ve hukuku kabul ederek Kürtlerle anlaşıp Ortadoğu’nun en güçlü, en dokunulmaz ülkesi olacak ya da demokrasiyi ve barışı reddederek kendini yalnızlaştırıp güçsüzleşecek.

Bir azınlık iktidarı ne kadar süreyle Türkiye’nin geleceğini karartabilir?

Ya siyasal iktidar kendini değiştirir, Türkiye’nin önünde bir engel olmaktan vazgeçer ya da Türkiye iktidarı değiştirir, yoluna devam eder.

 

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar