Mücahit BİLİCİ
Bir anadilin legalliğini tartışmak veya tartışmak zorunda kalmak abesle iştigal. Bir dili yasaklamanın, susturmanın bir mazereti yok. Bir dile düşmanlık eden doğrudan doğruya ya mutlak bir cahil ya da mutlaka kötü bir insandır. Konumuz işin bu tarafı değil.
Bir dilin inkarı aslında o dili konuşanların insaniyetinin inkarıdır. Dili insandan ve insanı dilden koparamıyorsun. Dilin baskılanması, insaniyet imkanının baskılanmasıdır. Çünkü dil insanı vareder. Dil ile konuşmaz, dil ile ünsiyet ederiz. Dil varlığın evi değil, insanın varlıktaki evidir. Olanın değil, olmanın vasatıdır. Kainat içinde konuşlanmamız dil ile oluyor. Dil gerçekte ve sadece anadildir. Diğer dillerin hepsi birer tercümedir. Şüphesiz, tipik olarak bir tane olsa da anadil sadece bir dil olmak zorunda değil. Dili burda dimağın ilk formatlayıcısı olarak anlıyoruz.
Peki anadilin tercümesi mümkün müdür? Bence değildir. Çünkü anadil şiire benzer. Hatta anadildeki şiire benzer. Şiirin tercümesi onun kısmen ölümü ise aynı şekilde anadilin tercümesi onun kısmen ölümüdür. Burada şiir hiç tercüme edilemez demiyorum. Olduğu haliyle tercüme edilemez diyorum. Olduğundan daha iyi veya daha kötü tercüme edilebilir ama tam olarak kendi kalması mümkün değil. Şiirin tercümesi ile kendisi aynı şey değildir. Bu başka sözler icin de geçerli midir? Şiire oranla daha az öyledir. Şiirin hakikisi bir yerde yetişen bitki gibi bittiği yerde biter. Yerinden koparılıp bir kavrama dökülüp başka bir dile aktarıldığında biricikliğini kaybeder. Ya tercüme kaybına uğrayarak diğer dile ulaşır ya da diğer dilde yeniden yazılır. Hakiki çevirmenler şiiri (kabiliyetleri ölçüsünde) hedef dilde aslında yeniden yazarlar. Diğer dilde önceki kadar güzel yazılmış şiir vardır. Ama hiçbir zaman yazıldığı dildeki biricikliğini yeniden üretemez. Anlam tercüme edildiğinde bile tecrübe-ediliş tercüme edilemeyebiliyor.
Anadil insanın annesi veya evladı gibidir. Bir açıdan diğer anneler gibi bir anne yahut diğer çocuklar gibi bir çocuktur. Ama başka açıdan “senin” annen veya “senin” çocuğun başka annelerle veya çocuklarla aynı şey değildir. İçeriden bakılan şeylere dışarıdan bakılamıyor. Bakıldığında başka şey halini alıyor. Anadilin de ana ve şiir gibi tam bir tercümesi olmaz.
Dile dair veciz bir söz “insanda kaderin sikkesi lisandır” der (Bediüzzaman). Yani insana form veren damga insanın anadilidir. İnsan, tarihin darphanesinde dili üzerinden basılır. İnsan olarak çıktısını aldığımız içerik dildir. Kader dilde damıtılmıştır.
İnsanı mümkün kılan herşey aynı zamanda insanı zapteder. Kültürün ve mazinin kölesi değiliz ama eseriyiz. Ne tamamen mahkum olduğumuzu düşünenler ne de tamamen hür olduğumuzu düşünenler insanın kendi dışıyla nispetini hakkıyla anlamıştır. Dil hem kelepçemiz hem de tutamaklarımızdır. Dilin inkar ve iptali, insanın tutamaklarının budanmasıdır. Anadilinden koparılan her insan kendi kendisinden daha aza mecbur kalmıştır.
Anadil şiir gibidir. Anadilde yaşayan insan bir doğrudanlığın, bir enisliğin içinde yaşar. İnsanın anadilinden kopması, annesinden kopması gibidir: bir gurbete düşmektir. Yabancılaşma budur: ünsiyetin bozulması.
Bu sebeple dilin tercümesi olur ama anadilin tercümesi olmaz. Diller birbirlerine eşit ve birbirlerinin yerini alabilir ama anadilin yerini alamaz. Tarihin veya kaderin işaretlediği insan tarihüstü bir yersizlik ve zamansızlıkla kavranamaz. Tarih dilde insana gelir. İnsan tarihte dile gelir. Gurbet her zaman bir garabettir.
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.07.2025
22.07.2025
10.07.2025
1.07.2025
28.06.2025
17.06.2025
1.06.2025
21.05.2025
11.05.2025
4.05.2025