Roni MARGULIES
Benim Taraf gazetesinde ne işim var?
Bunu hem İstanbul’da hem Kürt illerinde sokakta beni durdurup soran Kürtler oluyor sık sık.
Başlangıçta heyecanla her gün Taraf okuduklarını, destek olmak için her gün birden fazla Taraf aldıklarını, ama gazetenin artık Kürt düşmanlığı yaptığını, artık okumadıklarını, benim de ayrılmam gerektiğini söylüyorlar.
Her seferinde anlatıyorum. Söylediklerimden biri kolay. “Yani,” diyorum, “Mithat, Nabi filan Taraf’tan ayrılalım, Oral Radikal’den ayrılsın. Kürt hareketine destek vermeye çalışanlar yazı yazmasın, öyle mi? Veya Hürriyet’e mi geçelim? Ya da Cumhuriyet’e mi?”
Sonra da, daha zor, Ahmet Altan’la gazeteye her uğradığımda yaptığımız tartışmayı özetliyorum.
Özet şöyle:
“Benim amacım,”der Ahmet, “demokratik, herkesin eşit vatandaş olduğu bir Türkiye’de yaşamak. Buna engel olan her şeyi ve herkesi eleştiririm. Devlet olursa devleti, hükümet olursa hükümeti, PKK olursa PKK’yi eleştiririm.”
“Çok güzel,”derim ben, “ama İstanbul’da oturup PKK’yi eleştirmek, 30 yıldır özgürlük mücadelesi veren bir harekete akıl vermek bize düşmez. İki taraf eşit ölçüde haklıymış gibi davranmak yanlıştır. Biri haklı, öbürü haksız. Biz haksız olan, sorunun kaynağı olan tarafla uğraşmalıyız.”
Ahmet’le bu konuda anlaşmamız mümkün değil elbet. Ve her tartışmamız, sonunda, geyik yapıp şakalaşmaya dönüşür. Ben onun liberalliğiyle dalga geçerim, o benim komünist değil, saf bir Yahudi olduğumu savunur.
Ve ertesi gün, ikimiz de ‘terör örgütünün propagandasını yapmak’ filan gibi bir nedenle ayrı ayrı mahkemelerimize gideriz!
Benim bir diyeceğim yok, hamama giren terler. Ama Ahmet niye ikide bir mahkemeye çıkıyor?
Çünkü “demokratik, herkesin eşit vatandaş olduğu bir Türkiye’de yaşamak” talebi sorun oluyor; özgürlüğü savunan, ilkeli ve tutarlı bir liberal olarak Kürtlerin haklarını desteklemek başına bela açıyor.
Çünkü devlet, teslim olmaya, bu talebi kabul etmeye hazır değil.
Olmamasının somut sonuçlarını Ahmet ve ben kendi hayatlarımızda az yaşıyoruz.
Kürtler her an yaşıyor.
Ahmet de dün bunu yazmış:
“Şu anda bir ‘imha ve inkâr’ politikası izlendiğini, ‘katliamlar’ yapıldığını ve ‘kültürel soykırım’ yürütüldüğünü söylüyorlar.
Gerçeğin, birçok Kürt tarafından böyle algılandığı, önceki gün 18 yaşında gencecik bir Kürt kızının kendisini yakmasından da belli.
Kendimden pay biçerek şunu söyleyebilirim, biz Türklerin durumu anlaması mümkün değil.”
Mümkün olmamasına rağmen, her olaydan sonra “Türkler” tarafından, gazetemin birçok yazarı dâhil, aynı tepkiler gösteriliyor.
“Sorun, Kürtlerin konuşmamasında. Konuşsunlar. PKK’yi eleştirsinler, engellesinler, şiddet kullananların önünü alsınlar.”
“Sorun, Kürt hareketinin bölünmüş olmasında. İmralı’yla Kandil’in arası açıldı.” (Bu yaklaşım bazen “İmralı iyi, Kandil kötü”, bazen de “Kandil iyi, İmralı kötü” şeklini alıyor.)
“Sorun, PKK’nin Ergenekon’a taşeronluk yapıyor olmasında veya Ergenekon’un PKK’ye sızmış olmasında.”
Bence sorun ne o, ne o, ne o.
Konuşmak isteyen Kürtler konuşur. Ve zaten konuşuyorlar. Farketmez, son tahlilde hiçbir Kürt PKK’ye karşı devleti desteklemez, haklı taleplerinden vazgeçmez.
Hareketin bölünmüş olup olmaması ayrıntıdır. Sonuç olarak, devletin baş edemediği, edemeyeceği bir hareket var. Bize ne bölünmüş olup olmamasından?
Ergenekon sızmış veya sızmamış, ne farkeder? Sızmasa sorun çözülmüş mü olacaktı?
Olmayacaktı.
Çünkü sorun ne konuşmamak, ne bölünmüşlük, ne de Ergenekon. Sorun, Kürtlerin “imha, inkâr, katliam, kültürel soykırım” algısına yol açan devlet ve hükümet politikaları.
Bu politikalar değişmeden sorun çözülmeyecek. PKK olsa da çözülmeyecek, olmasa da çözülmeyecek.
Gelin biz bu politikalarla uğraşalım.
***
Geçen cumartesi günkü yazımda Apoyevmatini gazetesinin malî nedenlerle kapanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını, gazeteye destek olmak için tek kelime Rumca bilmeyen 9.000 kişinin abone olduğunu yazmıştım. Yanılmışım. Destek için açılan facebook sayfasına 9.000 kişi katılmış, ama sadece 200 kişi abone olmuş. Bu kadarı bile gazetenin nefes almasını sağlamış. Bir düşünün, 9.000’in tümü ve daha başkaları da abone olsa, İstanbul’un tek Rumca gazetesinin sadece yaşamasını değil, kalkıp sirtaki yapmasını sağlasak...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplumun İnşası İçin Meclis Adım Atmalı: Yasa Çıkarmalı, Komisyon Öcalan’ı Dinle 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
22.03.2023
13.03.2023
27.02.2023
20.02.2023
13.02.2023
6.02.2023
29.01.2023
21.01.2023
15.01.2023
15.01.2023